Geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun sınır güvenliğini araştırmak için İran sınırından geçerek yaptığı çalışma her ne kadar kimilerine göre eleştirilse, kimilerine göre şaşkınlıkla izlense ve hatta kimilerine inandırıcı gelmese de Türkiye gündemine oturmayı başarmıştı.
Dün ise yine konuyla alakalı İYİ Parti Göç ve Sığınmacı Politikaları Başkanı Tolga Akalın ve beraberindeki heyet, İYİ Parti Milletvekilleri Selçuk Türkoğlu, Hasan Toktaş, il ve ilçe başkanları, meclis üyeleri ve partililerin katılımı ile “Milli Göç Doktrini ve Eylem Planı Bursa Programı” adı altında detaylı ve çokça emek verilmiş bir sunum gerçekleştirdi.
Geçen haftaki yazımda İl Başkanı Mehmet Hasanoğlu ile görüşmem sırasında öncesinden bu programa değinmiş ve Sığınmacı Politikaları Başkanı Tolga Akalın ile beraber gerek parti içinden gerek dışından işin uzmanları ile oluşturdukları bir komisyonla Göç Politikaları Doktrini hazırladıklarını,
Ana temanın; Türkiye’deki sığınmacılar sorunu, ülkelerine güvenli bir şekilde gönderilmeleri olduğu ve bununla ilgili kapsamlı bir eylem planı hazırladıklarından bahsetmişti. Ve ben de bu programı merakla bekliyordum.
Program gerçekten de oldukça kapsayıcı birçok resmi veri, araştırma neticesinde bilgilendirici ve özenle hazırlanmıştı diyebilirim.
Öncelikle milletvekili Türkoğlu ve Toktaş, il başkanı Hasanoğlu kendi izlenimlerinden ve sığınmacılarla ilgili Bursa’da yaşanan sorunlardan bahsettiler.
Daha sonra komisyon üyeleri söz alarak; Suriye’de yaşanılan iç savaş, iktidarın bir şekilde bu durumu içselleştirmesi ve yaşanan bu kaos sebebiyle Türkiye’nin başta sığınmacılar, devamında ekonomik, kültürel, güvenlik ve toplumsal olarak yaşadığı sorunlar gerek görsel gerek resmi ve uluslararası verilerle anlatıldı.
Ve sonrasında bu doktrini yöneten, programın beklenen konuğu Tolga Akalın söz aldı.
Akalın; “Devlet aklı tehlikenin derinliğinin farkında değil. Türkiye masadaki ülke değil menüdeki ülkeydi ve sınırları değiştirilecek ülkeydi.
Bir yerleşim yerinde yabancıların sayısı yüzde 10’ u geçemezdi, bu kural kaldırıldı.
Ulusalcılar bir şekilde tasfiye edildi. Önce cumhuriyet devletinin yapısına müdahale edildi, sonra Türk milli kimliğini muğlaklaştırma başladı. Şurası bir gerçek ki, siyasal Arapçı-İslamcı bir iktidar tarafından yönetiliyoruz” sözleri ile başladı konuşmasına...
Sonrasında; “BM raporlarına göre, önümüzdeki süreçte dünyada 218 milyon insanın yer değiştireceği, 110 milyon kaçak göçmenin Türkiye üzerinden batıya yöneleceği ön görülüyor. Bu birinci sorunumuz.
Yanlış politikalar nedeniyle iç göç sorunumuz da var.
İkinci sorunumuz; 3000’i uzman 6000 yetişmiş doktorumuz yurt dışına gitti. 16 bin de sağlıkçımız ülkeyi terk etti. Ve bu 16 bin kişi sadece sağlık alanındaki rakamlar.
Üçüncü sorunumuz ise bütün bu nedenlerle insanımız artık karın doyurma, hayatını idame edebilme üzerine kurgulu bir yaşam biçimine mahkum oldu” şeklinde devam etti.
Dinlerken her ne kadar akıcı bir dil kullansa da “İyi de zaten sorunlar ortada, çözümle ilgili bir öneri getirecek mi?” diye içimden geçirirken,
-Her hal ve şartta uluslararası hukuk çerçevesinde geri gönderilecekler.
-20 ilde geri gönderme merkezleri kuracağız.
-Önleyici Göç ilkemiz uyarınca, olayı kaynak ülkede bizim ülkemizin sınırlarına girmeden çözeceğiz.
-Suriyeliler 3 yıl içinde, kaçak göçmenler 1 yıl içinde gönderilecek. Gönderim işlemleri Haziran-Eylül ayları arasında yapılacak. Yaz aylarında olması insani duyarlılıkla ilgilidir.
-Hudut güvenliğini tam olarak sağlayacak tedbirler alınacak.
-AB fonları ile ilgili programları, göçü özendiren kapsamdan çıkaracağız.
-Vatandaşlık verilerini inceleyeceğiz. Usulsüzlük olanları iptal edeceğiz. Yapanlar hakkında da hukuki işlem yapacağız’ diyerek sunumu tamamladı.
Bu çözüm planı aslında hedefi tam on ikiden vuran ana maddelerdi ve birçoğumuzun aklından geçen kimi zaman dost sohbetlerinde de dile getirdiği ve “ Niye yapmıyorlar ki ?” dediğimiz yorumlarla örtüşüyordu.
Fakat burada da belirtilen AB fonlarının yanında Avrupa’nın toplumsal düzeni, karşılıklı ihtiyaçların karşılanması, Avrupa’nın bunu çok iyi biliyor olması ve her ne kadar kendimize toz kondurmasak da belli noktalardaki mecburiyetlerimizin oluşması maalesef ki sorunları ile beraber bu durumu yaşamamıza neden oluyor.
Ama mesele şu ki Akalın’ın da bahsettiği;
Şu anda ülkemizde bulunan toplam sığınmacı sayısı bilinmemekle birlikte,
Resmi rakam 3 milyon küsür olarak görünse de bu sayı 98 ülkenin nüfusundan fazla olması.
Sığınmacıların doğum oranları 5.7 düzeyindeyken bizim doğum oranlarımız ise 1.6 larda oluşu...
Ve 2035 yılında 35 milyon olacakları öngörüldüğü belirtilirken, bu hesabın içinde Suriyeli, Afgan, Pakistanlı kaçak göçmenlerin olmadığını ifade ederken,
Bu rakamlarla bizim şu anki nüfusumuz ve nüfus artış hızımızı hesapladığımızda açıkcası biraz ürpermedik değil!
...
İYİ PARTİDE 8 İLÇE BAŞKANI İSTİFA EDİYOR
Başlık böyle olunca haliyle “Ne oluyor, hayırdır yoksa partide bir istifa dalgası mı söz konusu?” diye düşünebilirsiniz.
Ama durum şu ki, geçtiğimiz günlerde de köşe yazımda ipuçlarını verdiğim istifa sebeplerinden kaynaklı.
Yani yerel seçimlere katılacak olan adayların 1 Ekim’de görevlerinden ayrılma gerekliliği...
Edindiğim bilgiye göre; bu ilçelerin içinde Osmangazi, Kestel, Orhaneli, Yenişehir, Mustafakemalpaşa, İnegöl, Gemlik ve Mudanya ilçe başkanlarının istifası net iken diğer ilçeler için ise henüz kesin bir bilgi yok.
Dünkü toplantıda rastladığım Osmangazi İlçe Başkanı Erkan Zorba istifasını doğrulayarak sorduğum soruya karşılık “Meclis üyeliği sebebi” ile olduğunu ifade ederken Osmangazi Belediye Başkan adaylarının il başkanı Mehmet Hasanoğlu’nun olacağını da bir bakıma teyit etmiş oluyordu.
Fakat yine Hasanoğlu ile yaptığım görüşmede söylediklerine binaen; Hasanoğlu son güne kadar bekleyerek görevine devam edecek ve en son istifa edecek başkan olarak noktayı koyacak gibi görünüyor.
Yine toplantıda görüştüğüm Yenişehir İlçe Başkanı Ercan Özel de belediye başkan adaylığını yalanlamazken, yine de başka aday arkadaşlar da olabileceğini bu noktada ortak aday konusunda anlaşacaklarını ifade ediyordu.
Yenişehir ile ilgili İYİ Partiden henüz başka bir aday ufukta görünmemekle beraber MHP belediyesi olan Yenişehir’de milliyetçi seçmenin ağırlığı düşünüldüğünde ve 2019 seçimlerinde MHP ve İYİ Parti arasında çok da büyük bir oy farkı olmadığı hatırlanıldığında İYİ Parti’nin bu ilçede şansı olduğu uzak bir ihtimal sayılmaz.
...
Tüm bu istifalar olurken ve yavaş yavaş adaylar belirlenirken, kimisi ittifak kimisinin ise işbirliği diyerek, seçmenine karşı rüştleriden taviz vermeyen tavırlarına rağmen bu konuda ne zaman kararlı bir tutumla karşımıza çıkacakları ise merak konusu....
Açıkça ifade etmek gerekir ki;
CHP ve İYİ Parti “ Ne senle ne sensiz olmuyor” dizelerinden hallice olsalar da, seçimlerde bir şekilde birliktelik içinde olmaları gerektiğinin farkındalar.
Sadece kim en çok söz hakkına sahip olmalı noktasında gibiler. Ve bunun da iki partinin genel başkanlarının mizacı düşünüldüğünde öyle kolay olmasa da durumun ciddiyetinde oldukları hususunda kuşku yok!
Halbuki bunun çözümünün kendilerinden öte lideri oldukları partiye, seçmene ve o çok dile getirdikleri “Ülkenin geleceği” ne karşı sorumluluk hissiyle ele alsalar çok da zor olmayacaktır.
Sonuçta fazla naz fazla niyazın seçmen usandıracağını da unutmamalılar.
Yorumlar
Kalan Karakter: