Bir seçim dönemini daha atlattık demek isterdim.
Ama maalesef iki hafta sonra kaldığımız yerden yine sandıklara gideceğiz.
Öncelikle şunu belirtmek isterim;
Vatandaş sağ duyusunu kullanarak,
Tüm algı bombardımanına rağmen seçmen dirayetli ve birçok siyasetçiden daha olgun davranarak genel anlamıyla kazasız belasız bir seçim geçirdi diyebiliriz.
Bu yıl diğer seçimlere göre çok daha önemli ve seçmenin de bu yüzden belki de oldukça önemsediği bir halk oylaması oldu diyebiliriz.
Ve katılım da oldukça yüksekti.
Yüzlerce kişinin olduğu kuyruklarda saatlerce beklemeyi göze alarak oylarını kullandı.
Ve yine tüm kaygılara rağmen; seçim güvenliğini sarsacak, şaibe yaratacak durumların yaşanmaması da sevindiriciydi.
...
SEÇİMDE UFAK TEFEK TUHAFLIKLAR!
Tabii bunun yanı sıra seçimler devam ederken ufak tefek tuhaflıklar yaşansa da...
Mesela daha sabah saatlerinde UEDAŞ ekiplerinin CHP Bursa İl Başkanlığının önüne kazma kürek, kamyon, kepçe ile arıza sebebiyle çalışma yapmaya gelmesi.
Üstelik seçim telaşında ve seçim koordinasyon merkezi olması sebebiyle herhangi bir elektri̇k kesintisine karşı partililerin telaşlanması, devreye İl Başkanı Turgut Özkan’ın girmesi...
Yine “ufak tefek şeyler”den biri; Osmangazi Remzi Zümrüt İlköğretim okulunda yaşandı.
Seçim başladıktan hatta 2OO’e yakın oy kullanıldıktan sonra sandık kurulundan bir görevlinin pusulaların Bursa 1. Bölgeye ait değil İzmir 1.bölgeye ait olduğunu farketmesi ve kullanılan oyların da haliyle boşa gitmesi!
Şaka gibi değil mi?
Eğer farkedilmeseydi ve gün boyu öyle devam etseydi!
Ve aslında böyle bir hata nasıl yapılabilmişti...
...
Oylamalar bittikten sonra Nöbetçi Gazete olarak farklı partilerin koordinasyon merkezlerinden arkadaşlarımızla seçim sonuçlarını takip ettik.
Benim görev yerim ise; İYİ Parti'ydi...
İYİ Parti’de gözlemlediğim şuydu;
Kesin gözüyle kazanacağını zaten tahmin ettiğimiz Selçuk Türkoğlu ve Hasan Toktaş gecenin ilk saatlerinden itibaren en telaşlı ve tedirgin isimlerdi.
İlginçti ve kendilerine sebebini sorduğumda seçim telaşı ve 3 milletvekili kesin alırız diyorlardı her seferinde...
Ama teşkilat olarak oldukça kaygılı olmaları dikkat çekiciydi.
Gecenin sonuna doğru sonuçların neredeyse netleştiği süreçte konuştuğum yönetim kademesinden isimler ise artık daha açık konuşuyorlardı:
Listede bazı isimlerin ve sıralamanın hatalı olduğunu söylerken,
Genel olarak da; Akşener’in masadan kalktıktan sonra tekrar masaya oturmasının oylara yansıdığını söylüyorlardı. Hatta bu durumda, yüzde 20’lere çıkan oylarının yarısını kaybetmeyeceklerini...
Yaşananlara bakıldığında kaybettikleri oyların MHP’ye ve Sinan Oğan’a gittiğini söylüyorlardı.
Yine iktidar tarafından insanlara manevi duyguları yönünde yapılan algıdan ve seçimden saatler önce bile okulların önüne dağıtılan broşürlerden bahsettiler.
Ama en çok şaşırdıkları MHP’nin aldığı oy oranıydı...
Ve gecenin sonunda günlerdir süren yorgunlukları ve tahminlerinin altında aldıkları oy oranının üzüntüsü ve kırgınlıkları yüzlerinden okunuyordu.
...
SEÇİMLERİN GALİBİ KİM OLDU!
Aslında seçimlere genel olarak baktığımızda;
Kazanan ne Recep Tayyip Erdoğan ne de Kemal Kılıçdaroğlu!
Çünkü aslında her ikisi de, halktan Cumhurbaşkanı olmak için tam güven oyu alamadı!
Burada bu nokta oldukça önemli!
Ve biz yüzde 3-5 kararsız seçmen var diye düşünürken;
Bu sonuçlara bütün olarak baktığımızda çok daha fazla kafası karışık seçmen olduğunu görüyoruz.
Ve ne iktidar ne muhalefet gördüğümüz kadarıyla, bu güveni seçmene tam anlamıyla verememiş.
Ve şu an iki çok güçlü dediğimiz adayın Sinan Oğan’ın oylarına ihtiyacı var bu güven oyunu alabilmek için... Acaba Sinan Oğan hangisine daha çok güvenecek!
Bu sebeple, onunla anlaşma yapmanın yollarını arayacaklar muhtemelen.
Peki acaba eksik olan veya özellikle muhalefetin ıskaladığı, gözden kaçırdığı neydi?
Geçtiğimiz günlerde Ümit Özdağ’ın Bursa halk buluşmasında; yönetim kademesinden konuştuğum bazı isimler, bunun tüyosunu vermişti aslında.
İlginçtir; alacakları oyun yüzdelik rakamının bile neredeyse aynısını söylemişlerdi. Hatta daha önce Kılıçdaroğlu ile konuşan Oğan’ın Kılıçdaroğlu’na:
“Seçim sonrası konuşacaklarını, şartlarda anlaşırsak destek vereceğini ve Kılıçdaroğlu’nun da bu teklifi olumlu karşıladığını” ifade etmişti.
İyi de milliyetçi tabandan İYİ Parti ve yine MHP bu oyları bulundukları ittifaklardan nasıl Sinan Oğan’a kaptırmışlardı!
Son yıllarda özellikle gençler arasında, seküler milliyetçilik, Atatürk milliyetçiliği olarak da tabir edilen bir akımdan kaynaklı olabilir mi!
Bu akıma kapılan gençlerin çoğunluğu eski tip daha muhafazakar, daha dar kalıplı, daha iletişime kapalı milliyetçiliğin aksine;
Sinan Oğan gibi iyi eğitim almış, yabancı dil bilen, nitelikli, küresel sistemi iyi kavramış, daha modern, daha laik, daha açık görüşlü, daha hümanist bir anlayıştalar. Yani daha zamana uygun ve kalıpları kırmış bir yol izliyorlar.
Ve bu yeni milliyetçilik akımının kendilerine Sinan Oğan’ı yakın bulduklarına da zaman zaman şahit olduk. Hatta epey desteklediklerine...
Millet ittifakı bu anlamda acaba bu yeni akımı ıskalamamış olsaydı, özellikle Akşener...
Durumun daha farklı olma ihtimali yüksek olur muydu?
...
Şimdiden sonra ne olacak diye baktığımızda;
Haliyle iki tarafın da, Sinan Oğan'ın desteğini almaya çalışılacağı kesin. Ama öyle kolay olacak gibi durmuyor. Şartlarını acaba hangisi tam olarak yerine getirebilecek?
Ve birinci parti olarak çıkan iktidarın 2. turda da şansı daha fazla gibi görünse de;
Bu durumda aylardır uygulanan seçim ekonomisinin maliyeti ne olacak?
Malum gerek maaş zamları, KYK, EYT, ucuz konut, doğal gaz indirimi ve daha birçok seçim ekonomisi giderleri...
Depremin söz verilen maliyetleri,
Rusya’dan aldığımız borç,
Üstüne 8-9 milyon sığınmacının katlanarak devam eden ekonomik ve sosyolojik külfeti ve seçim dönemi vaadedilen daha birçok maliyetli vaat,
Dahası Yeniden Refah ve HÜDA-PAR da artık müdahil olacak çok şeye,
Ve aslında bu yönüyle baktığımızda, iktidarın muhalefete devredeceği bir dolu sorunu tekrar kendisi devralmış oldu bu seçimle...
Ve belki de seçmen gerek Millet ittifakını gerek Kılıçdaroğlu’
“Muhalefeti daha yetkili görmüş,
Ve muhalefet olarak kalmasını istemiş ve böyle sevmiş olabilir mi!”
Şaka bir yana tabii ki 28 Mayıs’ta ne olacağı ve sürprizlerin artık şaşırtmadığı şu süreçte;
Ve artık 50+1’in gerekli olmadığı düşünüldüğünde,
Her şey değişebilir veya aynı kalabilir!
Mesele; seçmenin kaderi değişecek mi?
Ve bir gün seçmen değil de;
Birileri seçmenin vatandaş olduğunu kavrayabilecek mi!
Yorumlar
Kalan Karakter: