Aylardır süren seçim maratonu neticesinde kazananlar, yeminlerini cuma günü TBMM çatısı altında gerçekleştirdi.
Çiçeği burnunda vekillerin daha heyecanlı, gözleri daha ışıl ışıl olduğu görülürken; 2, 3 hatta 4. dönem yemin edenlerin ise çok daha rahat oldukları metni ezbere okumalarından belliydi.
Bilirsiniz, ezbere okunan birçok şey aslında kelimelerin içerdiği soyut anlamın öneminden çok somut hale gelir.
Neyse yine de umuyorum ki, defalarca o koltuğa oturan bazı vekillerimiz; bu görevin para kazanılan bir işten öte vatandaşın oylarıyla, onları temsilen orada var olabildiklerini unutmazlar bu kez ve yenilere de örnek olurlar.
Ve yemin önemlidir!
İnananlar için büyük vebalken, fıtratı insan olan tüm kişiler için de yine vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur tüm toplum adına...
Kaldı ki bu; 81 milyonun karşısında, şahitliğinde ve onlara verilmiş bir sözdür...
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet'e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim."
Yemin metnindeki sözlere dikkat edildiğinde; bireysel olarak kendi namus ve şerefi üzerine halka verdiği bir sözdür aslında...
Ve bu noktadan sonra olumlu veya olumsuz yapacağı her şey, söyleyeceği her kelime ve yapacağı her yanlış kendisine aittir...
Ve keyfi bir hata lüksü yoktur. O artık 81 milyonun yeminli vekilidir.
Tabii ki bu durumu vatandaşın da unutmaması gerekir.
Mesela kendisinin seçen olduğunu unutmaması,
Seçilen vekilin önünde el pençe durmak zorunda olmadığını,
Mesela kendi tercihi olmayan bir vekil olsa da,
Netice itibariyle herkesin vekili olduğunu,
Mesela seçim zamanı desteklediği vekili, sadece kendi maddi çıkarları yüzünden emir eri olarak görmemesi,
Ve kendi çıkarlarına onları ortak etmeye, yoldan çıkarmaya çalışmaması,
Yani TBMM gibi devletin kutsal çatısı altında yapılan yeminleri bozmalarına vesile olmaması,
Bu tür davranışları doğal gören;
“Şu vekile söyle senin çocuğun işini yapar,
Şu vekile söyle ihalede yardımcı olur,
Şu vekile söyle senin müdür olmana yardımcı olur” gibi, gibi, gibi sözlerine karşı durmak,
Arkadaş sohbetlerinde hep eleştirdiğimiz liyakat, torpil, hak, hukuk ahkamlarımız var ya;
Hah işte! Onlardan faydalanmadığımız için değil, doğru olan bu olmadığı için eleştiriyorsak,
Bunları doğal görüp, gerinerek liyakatsız başarılarını anlatanları hayranlıkla dinlemek bir yana ne kadar ahlak dışı olduğunu söyleyebiliyorsak,
Bizler de toplum ve vatanımızın tertemiz olması için güzel şeyler yapmış, vekillerin görevlerini layıkıyla yapmasına, aksatıyorsa veya hataya meyli varsa uyarmış da oluruz...
Ve o zaman vekillerimiz de bizi ne için mecliste temsil etmeleri gerektiğini, asli görevlerinin ne olduğunu, beklentilerimizi bilerek görevlerini yapma durumunda kalacaklardır...
Yani mesele şu ki; ne onlara yeminlerini bozduranlardan olalım ne de bozmayı düşünenlere fırsat verelim!
Aksi halde bunun vebali, vicdani muhasebesi ve toplum ahlakının dejenerasyona uğraması yaşı da yakar kuruyu da!
Yeter ki, iş işten geçti de demeyelim...
Yorumlar
Kalan Karakter: