Gerçekten bazı şeyler var ki; duyduğumuzda, hayal, abartı, yalan gelir ve
"Yok artık!" dedirtir.
Sonra bir de bakarız ki; yalan olduğu doğru ama doğru olduğu yalan!
Off anlatınca bile nasılda karışıyor sözcükler…
Tıp öğrencileri için son yıllarda biraz üzen ama doğruluk payı da olan klişe cümleyi duymuşsunuzdur:
“Alt gelirli ailelerin, zeki çocuklarının tercih ettiği okullar!”
Peki son yıllarda neden bu tür tespitler ve çıkarımlar yapılmaya başladı!
Çünkü doktor olmak uğruna verilen 20-25 yıllık bir emek;
Karşılığında; gerek emeklerinin altında aldıkları maaşlar, gerek uğradıkları şiddet olayları ve mesleki itibar kaybı…
Fakat neler yaşarlarsa yaşasınlar; Hekimliğin halen dünyanın en saygı gören mesleklerin başında olduğuna kimse itiraz edemez sanırım…
Eh son yıllarda uğradıkları olumsuzluklar üzerine belli ki;
Nasılsa bunları takan yok, kim anlayacak deyip içlerine sızan, sazan zihniyetinde kişiler gündem oldu!
Okuyup kafa yorma yerine, ben doktorum deyip kendince atamasını yapıp, Tekirdağ Çerkezköy Devlet Hastanesi, hem de Çocuk Cerrahi Bölümünde “pratisyen hekim” olarak göreve başlıyor Ayşe Özkiraz…
Bu arada hiç sıkılmadan, korkmadan sosyal medyadan da hastane personeliyle, bazen hekim odasından, bazen ameliyathaneden fotoğraflar paylaşıyor.
Hatta Cerrahpaşa’dan doktorlara meslektaş olduğunu söyleyerek, erkek arkadaşını muayene ettirip yatış bile verdiriyor.
Çok ilginç değil mi?
Yoksa değil mi!
4 ay doktorluk yapıyor, ameliyatlara giriyor, hatta hastaya dikiş bile atıyor!
Sonrasında paylaşımlarını gören eski sevgilisi, yeni sevgilisine ulaşıyor ve tüm bunların kocaman bir yalandan ibaret olduğunu söylüyor.
Ve olay patlak veriyor!
Tam da o sıralar; diğer doktorların şüphe duydukları zamanlara denk gelince;
Hakkında şikayette bulunulmasının ardından gözaltına alınıyor.
Ve 4 ay önce tutuklanan Ayşe Özkiraz, 2 gün önce çıkarıldığı mahkemede savcının;
Özel belgede sahtecilikten 1 yıl, Resmi belgede sahtecilikten 3 yıl, Yetkisiz hekimlik suçlarını düzenleyen kanuna muhalefet suçundan 4 yıl olmak üzere 8 yıl hapis ve 18 bin lira adli para cezasıyla yargılama talebine rağmen;
Savunma avukatının:
“Müvekkilim doktor sıfatını kullandığını beyan etti. Ancak maddi, menfaat elde etmedi. Kimse beni tedavi etti diyemez. Dava basında büyük yer aldığı için hayatı boyunca bu haberlerden dolayı cezalandırılmıştır. Bu hatayı hep omuzunda yük olarak taşıyacak. Yaptığı hatanın bedelini fazlasıyla da ödemiştir. Yattığı süre göz önünde bulundurularak tahliye edilmesini talep ediyorum” sözleriyle devam eden davada Özkiraz ise;
Yaptıklarından pişman olduğunu,ameliyata girdiğini fakat sadece bir kez dikiş attığını, çok pişman olduğunu, ailesinin çıkan haberler nedeniyle alay konusu olduğunu ve psikolojisinin bozulduğunu belirterek, "Sizler de uygun görürseniz sağlığım ve eğitimim için tahliyemi talep ediyorum” dedi.
Sonuç olarak; savcının talebine rağmen mahkeme heyeti:
“Özel belgede sahtecilik suçundan verdiği 1 yıllık cezada hükmün açıklamasını geri bırakılarak, Özkiraz’ ın tahliyesine karar verdi."
Gerçekten okuyunca bile şaşırdığımız bir dava diyebiliriz.
Eski türk filmlerinde gördüğümüz mahkeme sahnelerindeki, mağdur (!) kızımızın duygusal savunması, sanığın pişmanlık söylemi, tahliye talebinde ki naif sözler ve tahliyesi…
Öncelikle sanık avukatının; sanığın maddi kazanç sağlamadığını ve en komiği kimseyi tedavi etmediği sözlerini hafifletici unsur kullanması!
Ya arkadaşım!... Nasıl tedavi etsin, farkındaysan bu kız bırak doktorluğu, fakültenin kapısından geçmemiş. Ama dikiş atmış, ameliyatlara girmiş ve sahte belgesinde pratisyen değil, cerrah yazmayı düşünseydi, kim bilir ne tür hayallerini de gerçekleştirirdi!
Hele kızımızın ailesinin çıkan haberlere üzülmesini anlatması!
Pardon da; sosyal medyada çarşaf gibi fotoğraflarını görünce, ailen bence en çok senin yalancılığına kahrolmalıydı!
Ayrıca ilk gözaltına alındığında, başka bir arkadaşını da hastaneye beyin cerrahı olarak getirdiği iddiaları ne oldu!
Neyse, balık baştan kokar mı desek bilemedim!
Öncelikle olayın ilk başladığı 8 ay önce bu kızımız hastanede, üstelik doktor olarak nasıl çalışmaya başlamış!
Bunun kaydı kuydu yok mu, veya diplomanın sahte olduğu nasıl anlaşılamıyor!
Sahte diplomalı acaba daha başka kurumlarda, başka çalışanlar da olabilir mi?
Mahkemenin yaşı ve hatasını kabul edişi sebebiyle, belki de gençliğine binaen vermiş olduğu bu karar,
Bu zihniyette ki kişiler için kapı aralamaz mı?
Şans eseri insan hayatıyla alakalı bir kurumda can kaybına sebep olmaması affedilmesine sebep midir?
Ve bütün bunlar düşünüldüğünde;
Türkiye’nin en başarılı çocuklarının gittiği bir üniversite düşünelim!
Örneğin, mesela yani!
Ve hepsi ortalama bu kızımızla aynı yaştalar.
Tek farkları; onlar başarmak için çalışmış, haketmiş ve onun gibi insan hayatıyla oynamayı küçük bir mesele olarak görmeyen karakterli çocuklar…
Ayrıca oldukça zeki oldukları için tik tok’lardan ziyade, ülke meselelerini takip ediyorlar.
Gençlik işte! Kanın deli aktığı zamanlar olunca; duyarlılıklarını bazen kendilerine zararı olur mu diye düşünmeden, dile getirmekten de çekinmiyorlar mesela yani!
Her şeyi düzeltebilecekleri hevesindeler…
Ama tıpkı Ayşe Özkiraz gibi hiç kimsenin hayatına malolacak bir şey yapmamışlar.
Ayrıca üniversiteleri gerçek ve alacakları diploma da!
Şimdi düşünüyorum da;
Olur ya, bu kızımızın tıp hayaliyle yaptığı söylenen hata gibi;
Bu başarılı üniversiteliler de hayalleriyle ilgili küçük bir hatalarında (!) ceza alırlar mı acaba?
Ben bu davada gençliği, hayalleri, üstelik maddi kazanç sağlamadığı ve bir daha yapmayacağım söylemiyle, tahliye edilmesi kararından sonra inanıyorum ki;
Örneğimizde ki başarılı gençlerimiz de; hukuki vicdanla karar veren böylesi mahkeme heyetlerimiz sayesinde affedilecek hatta kızımızın yaptığıyla karşılaştırıldığında;
Zaten suçsuz bulunacaklardır…
Mesela, yani mi diyelim!
Yoksa asıl mesele bu mu...
Yorumlar
Kalan Karakter: