“Eşeğe altın semer vursalar eşek gene eşektir” atasözünü çürütüyorum…
Artık o eşeğin değeri yükselmiştir. O artık sadece bir eşek değil, altın semerli eşektir. Bu da onu diğerlerinden ayırır…
***
İkna olmadınız mı?
O halde, aynı boyutlarda, aynı muhitte, aynı düzende, iki ev düşünün…
Aralarındaki tek fark, birinin balkonundan deniz görünsün, diğerinin balkonundan ise bir başkasının evi!..
Hangisi daha değerli olur?
Tabi ki deniz görünen ev…
İşte o ev, aslında altın semerli eşektir… Değeri her zaman altın semerli olmayan eşekten daha fazla olacaktır…
****
Bazı şeylerin değerini biz koyuyoruz.
Bazen öyle küçük şeylere öyle çok değer veriyoruz ki, bu değeri hak edip etmediğini düşünüyoruz.
Şu anda ise en çok paraya değer veriyoruz.
Çünkü paramızın değeri düşük!..
Fakat öyle bir şey oldu ki, artık neyin pahalı, neyin ucuz olduğunu asla çözemiyoruz.
****
Önceden bir mekana gittiğinde çayın fiyatına bakardın, “Burası bize tuzlu gelir” der çıkardın.
Şimdi böyle bir şansımız bile kalmadı. Çay 10 lira iken, kahve 20 liraya satılabiliyor…
Pahalılık algımız her geçen gün düştü!...
“Buna da bu kadar para verilir mi?” diyemiyoruz.
****
Kısa bir süre önce sevgili eşimle birlikte İstanbul’a gitme kararı aldık.
Şöyle küçük bir yol hesabı yaptık…
BUDO’da bilet kalmadığından dolayı İDO’ya yöneldik…
Fakat kişi başı gidiş fiyatı 190 lira, iki kişi 380 lira…
İDO’yla gitmek gibi sapkın fikrimizden hemen vazgeçtik…
Arabamıza 400 liralık benzin koyduk…
Bizi Güzelyalı’dan yola çıkartarak, FSM köprüsü hariç hiçbir yola para verdirmeden Sarıyer’e kadar götürdü, hatta içinde benzin bile kaldı…
İşte o anda İDO’nun biletlerinin ne kadar pahalı olduğunu anlayabildim…
****
İstanbul’da bir mekan var…
Kadıköy-Mado’da bulunan bu mekana Kurban Bayramı’nın son günü gittim.
Yani İstanbul’un boş olduğu bir gün!..
Mekanın adı, Brekkie Croissant & Cookie…
Çeşit çeşit kruvasan ve kurabiye yapan bu mekanın önünde sıra vardı…
Biz gittiğimizde 11 masaya oturulmak için sıra bekleniyordu…
Bu kadar bekleyemeyeceğimiz için, yiyeceğimiz kruvasanları paket yaptırıp, gitme kararı aldık.
Fakat, fiyatlara baktığımızda…
Acun Ilıcalı’nın meşhur lafı “Yok artık” demeden kendimizi alıkoyamadık.
Tatlı ve tuzlu kategoride bulunan kruvasanlar, 75 liradan başlıyordu 150 liraya kadar çıkıyordu… (Belki daha fazla olanlar vardır, çok inceleyemedim…)
Ama buraya kadar gelmişiz, methini de çok duymuşuz, yemeden gitmeyelim dedik!
Ben kaburga etli kruvasan istedim.
135 lira ücreti vardı.
Özel bir kutuya konuluyor, yanına da soslar veriliyordu.
Evet lezzetli olduğunu söyleyebilirim, fakat fiyat-performans açısından baktığımda bence onun ederi o kadar olamazdı…
Brekkie Croissant & Cookie gün geçtikçe artan ününü fiyatlarına yansıttığını düşünüyorum.
Zaten müşteri sıkıntısı çekmeyen bir yer olduğu için, her türlü spekülasyona açık.
Bu mekandan başka bir yerde var mı? Pek sanmıyorum…
Bir daha oraya gidip, yer miyim?
Onu da zannetmiyorum.
Fakat yine de haklarını teslim etmem gerekir….
Bunca müşterisi olmasına rağmen, kapıda insanlar sıra beklemesine rağmen, hatta ve hatta fiyatlarının bu kadar fazla olmasına rağmen, çalışanlarının yüzü her zaman gülüyordu. Müşteriyi asla geri çevirmiyorlar, hatta olabildiğince kibar davranıyorlardı. Tabi ki bu nezih mekana gidenlerin belirli bir kültür seviyesi olduğu aşikardı fakat, yine de beklemek insanın sinirlerini gererdi. Buna rağmen gayet anlayışlıydılar…
****
Son Not!
Daha sonra İstanbul’da “135 liraya kruvasan yedim” dediğimde bana gülüp “Altın kaplama mıymış?” diye sordular…
Bu anlattıklarımdan sonra siz olsanız bu mekana gider miydiniz?
Ayrıca, birçok You Tuber’da burayla iligili videolar çekmişler… Tabi ki fiyatlar güncel değil, hiçbir zaman da olmayacak.
Yorumlar
Kalan Karakter: