Tarih 8 Temmuz 1920.
Yunan ordusu Acemler’e kadar geldi. Orada beklemeye başladı.
Ordunun başı Beşevler’deydi sonu Hasanağa’daydı.
Fakat asıl kuvvet Görükle’den Mudanya yoluna kadar tüm ovaya yayılmış, tarım arazilerini, köyleri yok ediyordu.
O sırada Belediye Reisi Tevfik Bey’in çağrısı üzerine encümen odasında bir araya gelen eski Belediye Reisi Ziya Bey, Rum ve Ermeni patrikleri, hahambaşı, müftü ve şehrin ileri gelenleri Bursa’yı Yunan’a nasıl teslim şeklini münazara ediyorlardı.
Paranın dini, ırkı olmaz diyenlerden olan tütün ticaretinden büyük servet edinen Rum Kosta Avramidis’i Yunan ordusu komutanı Albay Çerolis’e göndererek, elçilik yapmasını istedi.
Elçinin mesajı ise özetle şöyleydi:
“Bursa; kayıtsız ve şartsız, şefkat-ü himayenize mazhar olma arzusuna binaen murahhas olarak bendenizi vazifelendirmiş bulunmaktadır. İdare ve ahali zulmetmeyeceğinize, azametinizin icap eylediği ihsanlarda bulunacağınıza gönülden inanmaktadır.”
***
Evet, Osmanlı Devleti’nin hükmü altında yer alan Bursa’nın son Belediye Reisi, şehri tamamen Yunan ordusunun Albayı Çerolis’in olmayan vicdanına emanet etmiştir.
Albay Çerolis, bu daveti yüzündeki hafif gülümseme ile, “Turkoları fazla bekletmeyelim o halede” diyerek karşılamış ve harekete geçer.
Türkler evlerine kapanmış; Rumlar, Ermeniler hatta Yahudiler bile sokaklara dökülerek Yunan askerini karşılamıştır.
Bursa sokaklarında ‘Zito zito’ sesleri yankılanırken Askerler, Pirinç Han civarına geldiklerinde Yunan bayraklı evlerden güller atılmış yollarına.
Belediye binasının Orhan Cami tarafındaki balkonundan Türk bayrağının yerine Yunan bayrağını asan kişi Fabrikatör Cemil Bey’di…
Ekmeğini bu topraklardan kazanan bir Türk, elleri bile titremedi bu eylemi yaparken…
Albay Çerolis, Cemil Bey’i kutsadı…
****
Askerler zafer gururuyla gün boyu sarhoş oldu.
El ayak çekilince sokaklardan… İşte o zaman Türklerin ızdırabı başladı.
Kapılar kırıldı, karşı koyanlar öldürüldü, kadınlara tecavüz edildi.
Ne ırz kaldı, ne namus!..
Tam 2 yıl 2 ay 2 gün sürmüştü bu ızdırap!..
*****
Tarih: 11 Eylül 1922
Türk askeri Mirliva Şükrü Naili Paşa önderliğinde Bursa’ya girdi.
Bu sefer önünde kaçışan Yunan askerleriydi.
Yunan askerinin Türklere yaptığı zulmü birebir gören, izleyen Rum ve Ermeni halkı da Türklerin misillemesinden korkması nedeniyle Yunan ordusuyla birlikte kaçıyordu.
Yakalanan Yunan askerleri Setbaşı köprüsüne kütüklerle bağlanmış sergileniyordu.
Yoldan geçen herhangi bir kadın, sergilenen Yunan askerlerden herhangi birinin tecavüzcü olduğuna şahitlik ederse anında idam ediliyordu…
Bazı kadınlar ise, tespit ettiği tecavüzcüsüne eline geçirdiği kama, bıçak veya herhangi bir şeyle saldırıp delik deşik ediyordu…
Yüzbaşı Rüştü Bey, Yunan bayrağını indirerek Türk bayrağını göndere çekmişti.
Şükrü Naili Paşa, belediye binasında konuşma yapmak için hazırlandı.
Birkaç manga asker, kalabalığı geriye doğru itip, açılan boşluğa şehrin üst düzey bürokratlar ile komutanlar doldurdu.
Şükrü Naili Paşa, merdivenlerde görüldü. Askerler hazır ola geçti.
Naili Paşa, “Efendiler, biraz şöyle öne doğru gelin” dedi.
Ön taraftakiler kıpırdanıp birkaç adım attılar.
Paşanın kaşları kalktı, sert bir üslupla bağırdı.
“Size demedim, siz geriye doğru gidin. Efendiler dememden kasıt, köydeki koyununu, keçisini satıp sırtına bir tüfek vuran, yada eline nacağı taraşını alıp düşmanı süre süre denize döken Kuvayımilliyeci milislerdir. Evlatlarım şöyle yanıma doğru gelin.”
****
Bursa’nın işgal altındaki günlerini en güzel anlatan romandır Kuvva!..
Gerçek bir Bursalı olan Süleyman Işık tarafından yazılmıştır.
Bence kendisine Bursalıyım diyen herkes tarafından okunmalıdır.
****
Sadece Bursa’da değil, Anadolu’nun işgal edilen her şehrinde bu zulüm yaşanmıştır.
İşgal altında nice canlar gitmiş, nice namuslar kirlenmiştir.
İşte bu nedenle vatanı sevmek, sadece sevmek değil, uğruna can verebilecek kadar sevmektir.
Esaret altında kalmayan hiç kimse kurtuluş gününü kutlamaz.
Mesele fethetmek değildir, mesele esaretten kurtulmaktır.
İşte biz bu kurtuluşu kutluyoruz…
Yorumlar
Kalan Karakter: