Cargill toprağımızı zehirliyor.
Cargill zeytinlikleri söküyor.
Cargill fabrikası kaçak & gecekondu da iş yapılıyor.
Cargill çektiği su ile İznik Gölü'nü kuruttu.
Cargill’in zehirli suları Karsak deresine bırakılıyor…
Cargill Amerika’nın biz Türkleri, şekere bağımlı hale getirmesi için kurulan oyunun ülkemizdeki en önemli sembolü.
Cargill doğal olanın yerine yapay gıdaya geçmemizi sağlayan ve bunda da Amerika’nın baskısıyla devletimizi mağdur bırakan bir şirket…
Gibi gibi gibi…
***
Hayatım boyunca Cargill’i bu sözlerle tanıdım. Hatta herkes bu sözlerle biliyor desek yanlış olmaz tabi…
Peki neydi Cargill’i bu kadar önemli kılan.
Balıkesir’de, Hendek’te, Dilovası’nda ve Orhangazi’nde fabrikası var Cargill’in.
Gerçekten Amerika’nın bir oyunu olabilir mi?
Aslında şimdi, eğri oturup doğru konuşalım.
Yukarıda yazdığım her şey, 80’lerde skandallar yaratabilir, 90’larda ise büyük etki yaratır, 2000’lerde de gerçekmiş algısı yaratır…
Fakat bugün!..
Hala daha yukarıdaki sloganlara inanlar var mıdır?
Açıkçası bu mesleğe girdikten sonra bazı doğruların yanlış, bazı yanlışların ise doğru olduğunu aslında her şeyin sadece bir algı olduğunu fark ettikten sonra bana hiç kimse bir şeyleri sırf söyleniyor diye inandıramaz beni.
Hep merak ettiğim şey şu:
Nasıl oluyor da bunca söylenti, söz, mahkeme veya başka bir şeye rağmen Cargill 67 yıldır Türkiye’de faaliyetlerine devam ediyor.
Bunca yıldır, onlarca hükümet değişti bu ülkede, her biri mi Cargill tarafından satın alındı?
Belki de efsanelerin doğruluk payları vardır. Belki de sonuna kadar haklıdırlar. Ancak neden şimdiye kadar neden kapanmadı, kapatılmadı bu fabrikalar?
***
Cargill 13 ayrı alanda 70 ülkede faaliyet gösteriyor.
Masanın diğer tarafından baktığımızda:
Bir fabrika için öncelik, az maliyettir. Türkiye’de iş gücü ucuz olduğu için tercih edilen ülkelerden biriyiz. Ayrıca hammaddenin de anavatanıyız. Türkiye’nin konumu da düşünüldüğünde aslında en doğru yapılan yatırımlardan biri de buraya olur!..
Üstelik Türkiye’de birçok sefer, kalite ödülleri almış bir firma.
***
Cargill’in Orhangazi fabrikasında INFUSE Uygulama Merkezi’nin tanıtımı amacıyla bir davet aldım.
Açık söylemek gerekirse, doğduğumdan beri Cargill hakkında söylenenleri bilerek ve ön yargılar taşıyarak gittim fabrikaya.
Şimdiden söyleyeyim ön yargılarımı orada bırakıp gelmedim. Halen daha yapılan işlerde şüphelerim var. Yüzde yüz güvenilir demek benim haddime değil.
***
Cargill, direkt olarak vatandaşa üretmiyor ürünlerini. Gıda odaklı bir şirket olsa da giydiğimiz giysilerde, asfaltlarda ve daha birçok üründe izi bulunuyor. Aslında yan kuruluş bile diyebiliriz. Mayonez yaparken, çikolata yaparken, abur cubur yaparken hep Cargill’in ürünleri kullanılıyor.
Yani bir gün Amerikan mallarını boykot etmeye kalkarsak, yiyeceğimiz hiçbir şey kalmaz!
***
Fakat, merak ettiğimiz birçok soruya karşılık aldım.
Mesela en önemli sorulardan biri Cargill’in çektiği suyla İznik’i kurutmasıydı.
Cargill İznik Gölü’nden su çekmiyormuş. Su tamamen kuyudan kullanılıyor. Ve şarıl şarıl kullanılması da imkansızmış çünkü, online denetleme sistemi sayesinde 7/24 denetleniyormuş. Yıllık kullanılan miktar ise 800 bin tonmuş. Aslında devletin Cargill Orhangazi fabrikası için koyduğu üst sınır yıllık 1 milyon 200 bin tonmuş. Ayrıca kullanılan su da arıtıldıktan sonra Karsak Deresine bırakılıyormuş.
Öte yandan karbon ayak izini azaltmaya yönelik de çalışmalar yapılıyormuş. Bugüne kadar üretim kapasitesi artmasına rağmen yüzde 27 oranında su kullanımı azalmış. Hedef ise 2030 yılına kadar su kullanım kapasitesinin yüzde 30 azaltılmasıymış.
İklim, toprak, su ve insan hakkında taahhüdü varmış. İklim değişikliğindeki paylarını azaltmak, doğru toprak analizi ile doğru ürün elde etmek, su kullanımını en aza indirmek ve insan yaşamını kalitelileştirmek gibi hedefler var.
***
Benim asıl merak ettiğim şey ise, tüm bunları kapsayıcı bir soruydu…
Türkiye’deki tüm kanun, yönetmelik ve mevzuata uygun hareket ettiklerini söylemişlerdi.
Fakat, Türkiye’deki kanunlar, yönetmelikler, mevzuatlar kişiye özel çıkarıldığı için aslında vatandaş olarak çok da güvenilir olmuyor. Bu nedenle sorumu özellikle yurtdışı kaynaklı sormak istedim.
Mesela Türkiye’de uyguladıkları her şeyi Amerika Birleşik Devletleri’nde de yapabiliyorlar mıydı? Yani bugün Orhangazi’deki fabrikayı, ABD’ye taşısak orada da aynı şekilde çalışabilirler mi?
“Şirket politikası ana merkezdeki gibi işliyor. Hangi ülkede olursanız olun fark etmez. Öncelik Cargill’in yönetmeliği. Fakat, şirket bulunduğu ülkenin koşullarına, kanunlarına, yönetmeliklerine ve mevzuatına da uymak zorunda. Yani şirket politikasıyla fabrikanın bulunduğu ülke kanunları çakışıyorsa eğer ülke kanunları daha öncelikli oluyor. Bu Türkiye’de de, Ortadoğu’da da, Kuzey Afrika’da da böyle. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplamamız gerekiyor.”
***
Bir de Cargill işçilerinin sendika istedikleri için işten atılma durumu var tabii…
“İşçiler sendika istediler. Sendika bir haktır ve şirket buna kesinlikle karşı çıkmadı, itiraz da edilmedi. Haklarını da aldılar tabii. Şirketler her zaman büyüyecek diye bir şey yok. Zaman zaman küçülmeye gittiğimiz oldu. Bu sırada da işçilerin tamamı haklarını alarak fabrikadan çıkışları verildi. Fakat, bazı çıkarılan arkadaşlar ‘Sendikalı olmak istiyoruz diye bizi işten çıkardınız’ diyerek bir eylem başlattı. Bunun sonucunda da hakları olmadıkları halde yine de istediklerini verdik. Ama yine de işe geri kabul istediler…”
***
Cargill’in Türkiye’de kötü bir şöhreti var. Her zaman karşısında olmamız gereken bir şirket gibi…
Oluruz da!..
Fakat, şurası kesin; biz yargı değiliz. “Yolunu buldular yaptılar” demek bizim kaçış noktamızdır. Bu ülkede kimler yolunu bulmuyor ki…
Cargill’i özel kılan ise sadece Amerika MŞ’li olmasıdır.
Sonuç olarak, asıl davet nedenimize gelelim.
INFUSE Uygulama Merkezi’ni ziyaret ettik.
Bu kısmı şirket tarafından şöyle özetlenebilir: “Tüketicilerin tercih ve beklentilerinin hızla değiştiği günümüzde, sürdürülebilir ve yenilikçi yaklaşımlar artık bir tercih değil zorunluluk. Bunun bilinciyle, gıda üreticilerine araştırma geliştirme ve yerel üretimi destekleyecek bir inovasyon noktası olarak hizmet vermek üzere kurguladığımız Türkiye’nin ilk ve tek gıda pilot tesisi INFUSE Uygulama Merkezi’ni Bursa Orhangazi’de devreye aldık. Amacımız, global deneyimimizi, araştırma ve geliştirme alanındaki bilgi birikimimizi sürdürülebilirlik taahhütlerimiz doğrultusunda yerel üretimi de destekleyecek şekilde paylaşmak ve fayda sağlamak.”
***
Bu uygulama merkezine ellerimizle pasta yapmak için girdik.
Girerken ayaklarımıza galoş, kafamıza bone, üzerimize ise önlük giydik. Bunlar yetmedi bir de dezenfektanlı suyla ellerimizi yıkadık. İçerinin sabit sıcaklığı olan 23 derecede pastamızı yaptık...
Yorumlar
Kalan Karakter: