Bu aralar herkese bir gazetecilik dersi verme peşinde sanırım!..
Son olarak 11 Kasım tarihinde yapılan basın toplantısında Yeşilay’dan bir gazetecilik dersi almıştık. O kadar yoğun gündem olmuştu ki, kendileri hakkında yazdığım yazıyı yayınlayamamıştım bile.
Son dersimizi de Türkiye siyasetine adını kazımış eski bakan Faruk Çelik’ten aldık.
Bu iş öyle bir hale geldi ki, canı sıkılan yada canı yanan gazetecilere ders vermeye çalışıyor.
Gelelim sayın Bakan Faruk Çelik’in basın toplantısı adı altında bizleri toplayarak bize verdiği derse…
***
Önceki gün Faruk Çelik’in Özel Kalem’i Ahmet Bey, aradı. “Sayın Faruk Çelik, yerel basınla buluşmak istiyor. Aramızda olmanızı isteriz” diyerek davet etti.
Benim daha önce sadece bir kez (AK Parti bayramlaşma töreni) ismini kaleme aldığım Faruk Çelik’in beni çağırmasından onur duyduğumu söyleyebilirim. Kendilerine teşekkür ederim.
“Konu Kestel Alaçam’daki ev mi?” diye sordum. “Genel bir açıklama olacak” cevabını aldım.
***
Sayın Çelik, konuşmasına, “Siyasetçi milletin gözünün önünde olan insandır, siyasetçi sorumluluk alan ve sorumlulukları çerçevesinde icraat faaliyetinde bulunan insandır. Dolayısıyla siyasetçi millete hesap vermelidir. Siyasetçi hesap veremiyorsa sahneden çekilmelidir” sözleriyle başladı.
Bu cümleleri duyduğum an bu toplantının Faruk Çelik’in hakkındaki iddialara hesap vereceği anlamını çıkardım. Ve uzun bir sohbetin bizi beklediğini de fark ettim.
Bundan sonra medyayla da sürekli bir araya geleceğini ifade etti.
Sonra da yerel medyanın desteklenmesi gerektiğine vurgu yaptı. Yaklaşık 2 saatlik konuşmasında bu cümleyi birkaç kez daha kullandı.
Sonra da Basın Meslek İlkelerinin 3. ve 4. maddelerini hatırlattı.
Ben de hatırlatayım o zaman.
Basın Meslek İlkeleri 3. Madde: Kamusal bir görev olan gazetecilik ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez. Gazeteci halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını gözetir.
Basın Meslek İlkeleri 4. Madde: Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.
İşte bu ilkeler üzerinde özellikle yerel medyaya ağır eleştirilerde bulundu Sayın eski Bakan Faruk Çelik.
Hatta herkesin içerisinde detayhaber.com adresinde çıkan haberini de göstererek düzeltme gereği duydu.
Oldukça güzel bir hazırlık yapmış Faruk Çelik. Özellikle gazetecilerin soracağı hemen hemen her soruyu kendisine sormuş ve cevabını da yine kendisi vermiş. Aynı zamanda delil niteliğindeki belgelerle karşımızdaydı.
Toplamda 7 önemli konuyu tek tek cevapladı.
Gündem başlıkları şöyleydi:
Bakan olacak mısınız?
Siyasetin neresindesiniz?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkisi, tokalaşma veya selamlaşma mevzuları.
Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı.
Mustafa Bozbey’le olan ilişkisi.
Mudanya Belediyesi ile olan ilişkisi.
Alaçam’daki kaçak olduğu iddia edilen bağ evinin durumu, süreci…
***
Bugüne kadar hangi konuda gündem olmuşsa onları tek tek yanıtladı Faruk Çelik.
Açıkçası, Faruk Çelik siyaset sahnesine çıktığında ben henüz dünyada bile yoktum. Bu nedenle de geçmişi beni hiç ilgilendirmiyor. İlgilendirmeyecek de… Hatta yukarıda saydığım başlıklar da beni ilgilendirmiyor.
Ama meslek onurum gereği beni ilgilendiren şeyler yok var!..
Beni daha önceden okuyanlar, ya da tanıyanlar hatırlayacaktır.
Basının destek alması gibi bir durum olamaz. Olmamalıdır da… Basın bir hizmet sunar, karşılığında da ücretini alır. Bu bazen görünüm açısından ilanla olur, bazen de tanıtım yoluyla yapar. Burada basının desteğe ihtiyacı yoktur. Siyasilerin, belediyelerin, firmaların ve benzeri kurum, kuruluş ve şahısların basına ihtiyacı vardır. Önce bu algıyı bir kırmamız gerekiyor.
Tabi ki, toplantıda da buna sessiz kalmadım.
Açık açık, sayın eski Bakan Faruk Çelik’in gözlerine baka baka sordum.
“Konuşmanızın başında basın meslek ilkelerinin 3. ve 4. maddelerine atıfta bulundunuz. Ben de size 14. maddeyi hatırlatmak isterim.”
Burada araya gireyim ve Basın Meslek İlkeleri 14. Maddeyi direkt olarak sunayım. “İlan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri, tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtilir.”
Ve soruma devam edeyim…
“İlan bir hizmettir ve hizmetin bir bedeli vardır ve bu bedel alınmalıdır. Destekleme derken neyden bahsediyorsunuz. ‘Desteklenmediği takdirde muhalif yazılar yazılır’ cümlesini kurdunuz. O halde bu destek, muhalif yazıların çıkmasını engellemek için mi verilmesi gerekiyor?”
Faruk Çelik, yılların vermiş olduğu siyasi tecrübe ile cevapladı bu sorumu…
Ama önce geçmişe gitmek istemediğini fakat, basının kendisini geçmişe gitmeye zorunda bıraktığını vurguladı. “Biz de geleceği konuşmak istiyoruz ama geçmişe de bir nokta koymalıyız” diyerek başladı cevabına.
Çelik şunları söyledi: “Her kuruluş şu anda Basın İlan Kurumu’ndan ilan alamıyor diye biliyorum. Bazı ilkelerin yumuşatılması için mücadele edilebilir. Basın İlan Kurum’undan hak edenler destek alınıyor. Oradaki sıkıntıları oturup masada konuşup ilgililere taşımak gerekiyor. Destek almayanlar muhalif mi oluyor konusuna gelecek olursa, yerel medya nasıl ayakta kalacak? Belediye destek vermezse, valilik destek vermezse, kamu kurumları destek vermezse, özel sektör destek vermezse yerel medya diye bir şey kalmaz zaten. Zor bir süreç. Ben bu anlamda söylüyorum. İyi niyetle söylüyorum ki, yerel medya desteklenmelidir. Ama kurumlar ve kuruluşlar, ayrım yaparsa sanki birileri muhalifmiş birileri değilmiş gibi algılanıyor. Kurumlar desteklediği zaman da eleştiriye açık olmalıdır diyorum. Mesele; ‘ben parayı verdim benim dediğimi yaz’ değildir. Benim eksiğimi de yazmalı. Fakat bu konuda da objektif olunmalıdır” cevabını verdi.
İkinci sorum da Faruk Çelik’in devletten ne kadar para kazandığına yönelikti...
Faruk Çelik, özel sektörden gelmiş, birçok firması olan, halen daha büyük işler yapan biri. Bunlara değinmiyorum. Fakat uzun yıllar milletvekilliği yapmış, bakanlık yapmış bir isim, aynı zamanda Ziraat Bankası’nda da görevi devam ediyor. Bugün devlet Faruk Çelik’e ne kadar para ödüyor diye soruyorum…
Faruk Çelik, devletten aldığı maaşları açıklamadı (Özel bilgi kapsamında sanırım) ama Ziraat Bankası’ndan ne kadar maaş aldığını söyledi.
“Ben 28 bin lira civarında maaş alıyorum Ziraat Bankası’ndan. Yönetim Kurulu üyesi olduğum için alıyorum” dedi. Ve devam etti: “Benim Tarım ve Orman Bakanlığı yapmamdan dolayı Ziraat Bankası’nda verimli olabileceğim düşünüldüğü için buranın yönetim kuruluna seçildim. Bu konuda da çok ciddi katkılarımızın olduğunu önümüzdeki günlerde de Ziraat Bankası’nın 2. büyük hamlesini yapacağını söyleyebilirim. Yani çiftçilerin borçlarıyla, kredileriyle, faiz oranlarıyla ilgili hayvancılığın desteklenmesiyle ilgili ciddi kalemler açılıyor. Buralarda biz teknik arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz ve fikirlerimizi veriyoruz. Yani git-gel maaş al durumumuzun olmadığını da özellikle belirtmek isterim.”
***
Son Not!
2 saatlik görüşmede oldukça fazla şey konuşuldu. Tabi ki hepsini aktarmam mümkün değil. Bu nedenle sadece kendi konuma odaklandım.
Yorumlar
Kalan Karakter: