Türkiye bir haftadır Muğla-Milas sınırlarındaki Akbelen ormanlarına doğru yaklaşan yangına karşı, kendini siper eden köylülerin mücadelesini izliyor.
Aslında 2021 yılında bu yangının ilk kıvılcımları görülmeye başlamıştı.
Köylüler o zaman da müdahale etmiş mahkeme kararıyla yangının yürütülmesi durdurulmuştu.
Fakat sonradan yine birileri yakmaya çalışmış ama köylüler su serpildiğini düşünerek, rahatlamışlardı.
Ve birden bire iş makinaları, hızarlar ve büyük bir insan kalabalığı ellerinde ateş toplarıyla ormana girdiler.
Köylüler yine pes etmedi!
Ve ormanı koruma adına bu direniş sürerken, çevrecilerden ve bazı STK’lardan, Bursa dahil BARO başkanları ve nihayet bazı siyasi partilerden destek gelmeye başladı.
Hatta yangını önlemeye çalışırken, parmakları kırılanlar, yerlere düşenler; başı, burnu kanayanlar da oldu.
Her biri bir ağacı sarıp sarmaladı ve yanacaksak beraber yanalım dediler.
Ve o sırada ellerinde ki alev toplarıyla ormanı yok etmek için bekleyenlerin ağaçların altında gölgelenmesi ise nasıl da yaman bir çelişkiydi...
...
Evet Akbelen ormanları yanıyor!
Bunca mücadeleye karşı, günlerdir bitap düşen köylüler ve yanı başlarında destek veren çevreciler,
sabaha karşı uykuya daldılar.
Ve bunu fırsat bilen ekipler bugün sabahın erken saatlerinde, ormana yine hızarla daldılar ve aralarda tek tük bıraktıkları küçük ağaçlar dışında tüm orman alanını yerle bir ettiler.
Yapanlar kimdi peki?
Limak ve IC İÇTAŞ Enerji ortaklığı (Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş)
Sebebi ise; bu iki şirketin ortaklaşa işletmeciliğini yaptığı iki termik santralin kömür ihtiyacını karşılamak.
Peki bu ormanlar yakılıp yıkılmadan karşılanamaz mıydı?
Tabii ki karşılanabilir, kaldı ki birçok ülke bu konuda artık çevreyi tahrip etmeye gerek kalmadan ve doğayı koruma adına rüzgar ve güneş enerjisinden faydalanmayı tercih ediyor.
Fakat toplamda 220 dönüm ruhsatlı kömür sahası olan bu termik santrallere Akbelen Ormanı önceki dönem Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’nin imzasıyla devredilmiş.
Neden ve niçin anlayamasak da,
Kaldı ki, biz öncesinde yurdumuza ait olan enerji kaynaklarımızın LİMAK’a devredilmesini de anlayamamıştık,
Ve aynı şirketin devraldığı termik santralin, kömür ihtiyacı için bu kez de ormanlarımıza el koymasını da haliyle anlayamıyoruz.
Üstelik günlerdir bölgede bulunan Su Kolektifi Bursa Temsilcisi Caner Gökbayrak ile görüşmemiz sırasında;1996 yılında Danıştay kararıyla bahsi geçen iki termik santralin kapatılmasının onaylandığını,
Fakat nasıl olduysa işletmenin çalışmaya devam etmesiyle ilgili sözleri de oldukça ilginçti.
Bu sebeple İkizköy’lülerinin avukatı İsmail Hakkı Atal'ın, Anayasanın ihlal edildiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduğuna değinen Gökbayrak;
“ Havadan çekilen görüntülerde 780 dönüm alandaki ağaçların yüzde 95’inin kesildiğini gördük. Şu noktadan sonra temizleme bahanesiyle kalan fidanları ve toprağı sıyırırlarsa, bu ormanların artık eski halini alması imkansız hale gelecektir. Ve bizler şimdi bu fidanları ve toprağın bu hale gelmemesi için bekliyoruz”dedi.
Yine Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatlarının (ÇEHAV) Kamuoyuna yaptıkları duyuruda;
“780 bin 639 metrekarelik ormanlık alanda, Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi adına tesis edilmiş olan dava orman kesim izni, 28.12. 2021 tarihinde dolmuş olup,davalı idare tarafından orman izninin uzatılmasına dair bir işlem de yapılmamıştır. Bu yüzden yapılan işlemler hukuksuzdur. Tüm sorumlular hakkında soruşturma başlamalıdır” ifadelerini kullandı.
...
Aslında köylülerin bu direnişi; termik santrallerin yapımına başlandığı Turgut Özal’ın Başbakanlık dönemine kadar dayanıyor.
Ve 40 yıla yakın bir zamandır devam ediyor.
İlk kurulduğunda da çevreye zararlı olacağını ve işin buraya geleceğini bilen, ön görülü ve bilinçli, çevreye duyarlı bu köylülerimizle gurur duyarken, diğer taraftan;
Her defasında önceden olacakları söyledikleri halde dikkate alınmadıkları için de, hem onlar hem aslında bizim olan bu vatanın ormanları için üzüntü duyuyoruz.
Ve tüm mücadelelerine rağmen yüzlerce dönüm orman arazisinin yok oluşuna engel olamayan köylüler:
“Çocuklarımızın geleceği için verdiğimiz tüm çabaya rağmen maalesef gerek polis gerek kolluk kuvvetleri aldıkları talimat üzerine bizim karşımızda durdular. Fakat 40 yıldır verdiğimiz mücadele ve endişelerimiz tek tek doğrulanıyor. Akbelen Ormanı bölgenin yağmur toplama havzası.
Ve su kaynakları, tarımsal üretim için oldukça mühim. Ve bu şirketler kömür saha ruhsatını Bodrum sınırlarına kadar almışlar. Bu durumda Akbelen Ormanlarında başlatılan bu kıyımın çok daha genişleyeceği ortada” şeklinde yakınıyorlar.
...
Evet bir haftadır doğayı koruma adına süren mücadele; bugün sabah saatlerinde başlayan ve devam eden iş makineleri,hızar, yüzlerce ağacın devrilişi ve köylülerin hıçkırarak ağlama sesleriyle maalesef kaybedildi...
Ve maalesef hep beraber kaybettik.
Çünkü bu ormanlar ne milyonlarca lira kazanma derdinde olan şirketlerin, ne bu şirketlerde istihdam oldukları için onaylayan işçilerin veya işçi sendikalarının, ne şirketlerin yanında olan yetkililerin , ne de mücadele veren köylülerin ve çevrecilerin!
Bu ormanlar hepimizin ve hepimizindi...
Ve bu kez ne yangın vardı ne yangına gerek vardı,
Ne itfaiye vardı ne havadan kurtarma ekipleri,
Köz olmuş ağaçlar da yoktu, hepsi yem yeşildi devrilen ağaçların...
Ama yangın yeri gibiydi!
Zira Akbelen Ormanları artık Akbelen kömür alanıydı...
Yorumlar
Kalan Karakter: