Öncelikle şunu söylemek isterim;
Seçim sonrası sadece Kılıçdaroğlu üzerinden yapılan eleştirilere ve bu yenilgiyi sadece bir kişiye mal etmenin yanlış olduğuna ilişkin bir yazı kaleme almıştım.
Ve hala aynı fikirdeyim.
Gerçekten de özellikle bu seçimde, Kılıçdaroğlu gerek birleştirici olma adına birçok tepkiyi, altılı masada farklı sesleri ve gerekse şahsına yapılan hakaretleri göğüslemiş, 74 yaşında bir insandan beklenmesi zor bir performansla çalışmış, çabalamıştı.
Amma velakin olmadı, olamadı...
Şimdi yerel seçimlere odaklanılması gereken bir zaman dilimine girildi.
Tabii bu arada siyasi partiler bir taraftan da kurultay çalışmalarına başladı.
İYİ Parti 24 Haziran’da yapacağını ilan ederken,
CHP’nin Temmuz 2022'de düzenlenmesi planlanan kurultay, CHP Parti Meclisi'nin 15 Ocak 2022 tarihinde;
"Olası erken seçim ve artan salgın şartları"gerekçesiyle aldığı karar uyarınca bir yıl zaten ertelenmişti.
Daha sonra seçim sahtına girilmesi vesaire derken, seçim sonrası haliyle partililerin çoğu bir an önce gerçekleşmesini bekliyordu.
Üstelik artık bir değişim olmasını destekleyenlerden;
Şimdi de yerel seçimler bahane edilerek ertelenmesinin olamayacağı yönünde tepkiler de gelmeye başlamıştı.
Ve nihayet CHP Grup Başkanı Özgür Özel’den beklenen açıklama geldi.
Özel, normal prosedüre göre il kongreleri bittikten 1 ay sonrası için büyük kurultay takviminin belirlenmesi gerektiğini, ancak yaptıkları değerlendirmelerde ekim ayı bitmeden kurultaya gidilmesi düşüncesinde olduklarını belirtirken;
“İl kongreleri 15 Ekim'de bitmeden önce 30 Eylül veya 1 Ekim gibi PM toplanıp kurultay kararı almayı planlıyoruz. Böylece kasım ayına kalmadan ekim sonunda yapılabilir" ifadelerini kullandı.
Yani, buna bir zahmet demek gerekiyor da, neyse!
Peki, parti içi tepkilerin sebebi en çok neydi?
Tabii ki bir değişim talebi...
Hem de tabandan tavana kadar!
Haksızlar mı?
Asla...
Şimdi öncelikli olarak gündemde olan Kılıçdaroğlu’yla ilgili değişim mevzusuna kısaca değinecek olursak;
Evet iyi bir insan, geçmişi didik didik edilmesine rağmen tek bir şaibe bulunamadı.
Aile hayatı gayet düzgün,
Yıllarca yaptığı üst düzey memuriyet sürecinde de, kafa karıştıran tek bir usulsüzlüğü rakipleri dahi gündeme getiremedi.
Ayrıca naif, ılımlı biri...
Fakat ve maalesef ki 2010’dan beri sürdürdüğü CHP Genel Başkanlığı süresince bir kez bile ana muhalefet parti liderliğinden öteye geçemedi.
Ama bazı insanların dediği gibi;
“Ondan istenilen bu” gibi söylemleri de asla desteklemiyorum.
Yani, ana muhalefet odaklı bir çalışma gayretinde olduğuna inanmıyorum.
Fakat seçmenin iktidar olmaya yetecek bir lider olarak görmediğini de defalarca girdiği seçimler ve sonuçlarından artık net şekilde anlıyoruz.
Eh, bu durumda yapacağı;
Seçim sürecindeki çabası ve vatandaşta bıraktığı sevgi dolu hislerle siyasi kariyerine veda etmeli,
Ve yeni geleceklere kendisinin de söylediği gibi “el vermelidir.”
Fakat katıldığı programlarda söylemlerine baktığımızda; belli ki bu liderliğe devam etme düşüncesinde...
İyi de 5 yıl sonra 80 yaşında ve o zamana kadar genelde kaybetmiş bir lider olarak bu doğru bir karar olacak mı?
Tamam, belki Türk siyasetinde gelenekleşen yapı gereği, siyasetin emeklilik veya ayrılma yaşı ebedi olarak görülebilir.
Hatta başka parti liderleri de var aynı yaşlarda diye düşünebiliriz.
Mesela en büyük rakibi hatta tek rakibi diyebileceğimiz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile neredeyse aynı yaştalar.
Fakat Erdoğan’a bu anlamda kimse yorum bile yapamaz. Neden hala partisinin başında diyemez!
Çünkü 20 yılı aşkın bir süredir zaman zaman ittifaklarla olsa dahi, partisini her seçimde kazandırmayı başarmış, seçmenini sevindirmiş bir lider...
Yani bu noktada yaş mevzusuna girmek haksızlık olur.
Ve CHP lideriyle arasındaki en büyük fark:
Kılıçdaroğlu değişirse; partide yeni bir heyecan ve iktidar umudu olabilir. Çünkü yıllardır genel başkan olduğu halde galip olduğu tek seçim yok.
Ve en önemli fark belki de; Kılıçdaroğlu’nun gitmesinin CHP’nin varlığını etkilemeyeceği...
Fakat AK Parti lideri Erdoğan değişirse, Erdoğan’ın yıllardır girdiği her seçimde tek mağlubiyeti olmamasına karşın yıllardır süren iktidarın son bulma ihtimali doğabilir. AK Partinin devamlılığı risk altına girebilir.
Ayrıca CHP’nin en büyük kazanımlarından olan İstanbul ve Ankara Belediyeleri’nin önemi malum...
Hatta CHPseçmeninin son yıllardaki büyük tesellisi...
AK Parti’nin ise içlerindeki ukde!
Ve CHP’de yaşanan güç mücadelesi çözülmezse, yerel seçimlerde enerjileri tükenme ihtimali bile olabilir.
Tüm veriler incelendiğinde ise;
Vakit, partide değişim isteyenlere kılıç gösterme vakti değil!
Kılıçdaroğlu’nun kılıçdarlığı bırakıp,
Parti adına mücadelesine, seçmenin teveccühünü alacağına inandığı birine makamını teslim etme vaktidir...
Tabii onu pohpohlayan, kendilerince partiyi iktidar yapmaktan çok kendi iktidarını koruma derdinde olan,
Ve yine il ve ilçelerde ense yapan tüm yönetim kademelerinin de artık yenilere yer açma vakti...
Keza; eleştirdiğini yapmanın, güven ve itibar kaybına sebep olduğu unutulmamalıdır...
Yorumlar
Kalan Karakter: