Özellikle haziran ayından itibaren ÇEDES projesine çoğumuz aşinayız.
Fakat olur ya bilmeyenlerimiz için kısa bir hatırlatma yapalım;
ÇEDES; Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” projesi kapsamında MEB okullarındaki öğrencilere verilecek hatta verilmeye başlanan “Değerler eğitimi...”
Aslında tanım itibariyle kulağa hiç de fena gelmiyor. Üstelik çevre, değerler gibi barındırdığı kelimeler nedeniyle geçmişteki köy enstitülerini de çağrıştırıyor.
Doğanın korunması, belki toprağı değerlendirme ile ilgili pratik eğitimler, hayata dair temel kazanımlar, yeteneklerin değerlendirilmesi, bilimsel deneyimler, çevremizdeki insanlara karşı doğru iletişim veya Cumhuriyet değerlerimiz, Atatürk ve dünyaya mal olmuş önemli şahsiyetlerin örnek olması, anlama adına daha iyi tanıma vesaire gibi çocuklarımıza ve gençlerimize hayatları boyunca faydalı olacak bir proje ismi gibi geliyor.
Zaten protokole göre yazıya dökülen amaç da algıladığımıza benzer şekilde: Öğrencileri bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlere göre yetiştirmek.
Bu projenin ilk günden beri tepki çekmesinin nedeni ise projenin 3 ayağından birinin Diyanet İşleri Başkanlığının olmasının anlamlandırılamamasıydı.
Tabii ki inanç da bizim değerlerimizdendi. Fakat bu konuyla ilgili zaten MEB’e bağlı din bilgisi öğretmenlerimiz ve müfredat derslerimiz yok muydu?
Ya da eğer bu proje kapsamında gitgide gençler arasında yayıldığı söylenen ahlaki çöküntüye karşı eğitimler dahil ise ve devlet okullarında uygulanacaksa bu işin eğitimini almış, fakültesini okumuş MEB’in öğretmenlerine düşmez miydi bu iş!
Ve işte asıl tepkiler de bu noktadan itibaren başlıyordu. Öncelikle velilerden gelen bilgiler ışığında haberdar olunan bu eğitimlerin tamamının diyanete bağlı din görevlileri, imam, müezzin ve kuran kursu hocaları tarafından verildiği iddiaları vardı.
Ve bu nasıl olabilirdi ki!
Bu bağlamda ben de bu projenin uygulama usul ve esaslarını incelemek istedim.
Araştırmalarım neticesinde, Diyanet İşleri Başkanlığının gençlik merkezi, okuma salonu, camii ve DİB Gençlik Çalışmaları kapsamında faaliyet gösteren mekanlarında verilecek eğitimlerle projenin önemli bir yerinde olduğu görülüyordu.
Ama bunun yanında, Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Gençlik Merkezi, Spor Tesisi, Genç Ofis ve kitap kafelerinin de yine bu eğitimlerin faaliyetlerinde kullanılacak mekanlardan olduğu da belirtiliyordu.
Fakat iddialardaki gibi verilecek manevi değerler eğitiminin diyanet merkezlerinde; manevi danışmanlık ve rehberlik hizmeti yapan vaiz, vaize, din hizmetleri uzmanı, kuran kursu öğreticisi ve din görevlilerinden olduğu da uygulama esasları arasında yer alıyor ve bir bakıma iddiaları da doğruluyordu.
Ve bu eğitimler kapsamında yine MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü (HBÖGM), MEB TEGM, MEB OGM, MEB DÖGM ve MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’nün de dahil olduğu ve verilen eğitimlerde bu müdürlüklerden temsilci olacağı,
Ayrıca değerler kulübü olarak ismi geçen bu eğitimlerin; derslerini etkilemeyecek günler ve saatlere göre düzenleneceği, zorunlu olmadığı ve katılmak isteyen öğrencilerin ailelerinden izin belgelerinin olması gerektiğinin, bu eğitimleri denetleme anlamında da okul müdürlerinin gerekli vasıflara sahip öğretmenlerden tayin edileceği de yine maddeler halinde belirtilmişti.
Fakat bunların yanında düzenlenecek Kültür Şenlikleri’nin Diyanet Gençlik Merkezlerinin ev sahipliğinde olması ve yine Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı tesislerde hafta sonu, sömestr gibi zamanlarda düzenlenecek etkinlikler de dini etkinliklerin ağırlıklı olması,
Ve amaçları kapsamında belirtilen bilim faaliyetlerine rastlamamam, etkinliklerin genelinin diyanet ve sadece bir kısmının Gençlik ve Spor Müdürlükleri kapsamında gerçekleşeceği ise dikkat çekiciydi.
...
CUMHURİYET KADINLARI DERNEĞİ, ÇEDES’E NEDEN KARŞI!
Bugün Şehreküstü meydanında, Cumhuriyet Kadınları Derneği Osmangazi Şubesinin ÇEDES projesine karşı bir imza kampanyası vardı.
Şube Başkanı Sevim Erol’la ÇEDES projesine karşı olmalarının nedenleri üzerine kısa bir söyleşi yaptık. Erol, konu hakkında:
Bu projenin öncelikle Anayasanın değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği yasayla belirtilen laiklik ilkesinin hiçe sayıldığı ve MEB’in sorumluluğunda olan Milli Eğitimin Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortak çalışma yürüterek eğitimin dinselleştirme projesi olduğunu ifade etti. Bunun yanında sözde projenin amaçları kısmında belirtilen ama ders programlarına bakıldığında bilimsel hiçbir etkinlik olmadığını, çoğunlukla dinsel etkinliklerle alakalı programlar olduğunu belirtti.
Buna karşılık, “Peki, toplumsal bir bozulmanın olması nedeniyle çocuklara değerler eğitiminin verilmesinin artık zorunlu bir hal aldığıyla ilgili söylemlere ne diyorsunuz veya değerler eğitimi sizce nasıl olmalı” şeklindeki soruma Sevim Erol şu şekilde yanıt verdi:
“Değerler eğitiminin amacı, insana ve doğaya saygılı, paylaşmayı bilen, hoşgörülü, dürüst, duygudaşlık yeteneği yüksek, çalışmayı üretmeyi seven, milletine bağlı bireyler yetiştirmek ve evrensel ve milli değerlerimizi yeni nesile kazandırmaktır. Bu projede bu niteliklerin hiçbirine yer verilmemiştir. Üstelik dini inançlarımız, hepimiz için değerlidir ve zaten MEB kapsamında bulunmaktadır. Fakat burada devletin kurumunda eğitim gören bu öğrencilere MEB’in dışında vaiz ve imamlar eşliğinde eğitimlerin verilmesi doğru mudur? Kaldı ki, dini eğitim; aile tarafından veya ailenin okul dışında belirlediği kurslarda aldırabileceğini biliyoruz.”
Bu projenin de zorunluluk esasına dayanmadığını ve hatta ailelerden izin belgesi gerekliliğinin belirtilmesini Erol’a hatırlattığımda ise;
“Bunun işleyişte geçerliliği yoktur. Çünkü okul müdürleri; ÇEDES’i veli ve öğrencilere tanıtmak ve katılımı teşvik etmekle görevlendirilmiş olup, veliler çocuklarının ayrımcılığa uğramasından çekinerek onay vermek zorunda kalacaklardır” yanıtını aldım.
Son olarak ise, “MEB kendi yetiştirdiği, atama bekleyen öğretmenlerimizi atayıp görev vermeli ve milli, halkçı, cumhuriyetçi, laik, devletçi, üretime yönelik eğitim sistemi ile Türk milletinin muasır medeniyetler seviyesini aşacak nesiller yetiştirmelidir. Manevi değerlere bağlı, ahlak ve vicdan sahibi gençlik ise ancak andımızın ruhu ile yetiştirilebileceğini de unutmamalıdır” dedi.
...
Aslına bakarsanız, projenin amaçlarına baktığımızda, doğru cümleler kullanılsa ve bazı hatlarıyla akla uysa da uygulama noktasında bazı sıkıntıların olduğu net!
Evet, toplumda özellikle bir kesim gençlerde yaşanan dejenerasyonu görmek mümkün. Ayrıca yine kötü alışkanlıkların yaygınlaşması tedirgin de ediyor. Fakat bunları, bazı yozlaşmış dini topluluklarda da zaman zaman görüyoruz.
Belki de çözüm olarak biraz daha temele inmeliyiz. Öncelikli olarak; aileye yönelik kapsamlı eğitimlerle başlanmalı, devlet okulları daha kaliteli eğitim yuvaları haline getirilmeli,
Yine gerek sosyal gerek pratik eğitimlere, milli değerlerimize ve bilimsel çalışmalara ağırlık verilmeli. Ezbercilikten ve sadece sınavlara yönelik eğitimlere artık son verilmeli, yetenekleri göz ardı edilmeyip geliştirilmeye yönelik çalışmalar yapılmalı.
Ve hatta ÇEDES projesinde belirtilen “Değerler kulübü” ismi gibi ama çok daha değerli farkındalığını keşfedecek, boş saatlerini değerlendirecek çeşitli kulüp çalışmalarıyla çocuklarımızın okulları zorunlu değil zamanını dolu dolu geçirdiği eğitim yuvaları olarak göreceği hale getirilmeli...
Ve böylelikle; din, vicdan ve ibadet hürriyetinin güvencesi yanında, aklın, bilimin, hukukun üstünlüğünün esas alındığı onurlu bir yaşam sürmelerini de sağlayabiliriz. Hep istediğimiz gibi...
Yorumlar
Kalan Karakter: