Siyaset, insanların karakterini mi değiştiriyor yoksa gizlemeye çalıştıkları gerçek yüzlerini mi ortaya çıkarıyor?
Bu aslında kimsenin net olarak yanıtlayamayacağı bir soru!
Ama vatandaş olarak gördüğümüz, artık siyasetçilere güvenimizin kalmadığı...
O koltuk, makam nasıl bir şey ki, bugün söylediğini yarın unutturabildiği gibi,
Üstüne üstlük bir de değiştirdiği taban tabana zıt fikirlerini hiç utanmadan savunma cüreti de veriyor.
Bu durum dinleyenleri de balık hafızalı görüp aslında hakaret etmekle de eş değer...
Tıpkı bir zamanlar Kılıçdaroğlu’nun iktidara yönelik akıllarımızla dalga geçiyorlar söylemindeki gibi...
Ama zamanında bu eleştirileri yapan Kılıçdaroğlu da bugün aynısını yapıyor,
Ve hatta çok çok daha fazlasını!
Tüm hoşgörü siyasetini ve demokrasiyi savunan söylemlerinin aksine;
Tamamen antidemokratik ve hoşgörüden çok uzak bir siyasetin içine girmiş durumda.
Seçim mağlubiyeti bu kadar mı hafızasını resetledi, bu kadar mı geçmişte söylediklerini unutturdu,
Ve bu kadar mı karakterini değiştirdi?
Ki her siyasi partide demokratik olarak yapılması gereken bir kurultay varken tanıdığımızı sandığımız Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkacak rakiplere karşı böylesi kirli, hoş olmayan ve kendisine hiç yakışmayan oyunlara girmesi normal mi?
Birkaç gün önceki yazımda belirttiğim;
CHP’de değişim isteyen il ve ilçe başkanlarını gece yarısı görevden almalarıyla ilgili satırları okuyucularım hatırlar.
Ve bu durum parti içinde devam ederken, Bursa’da da değişim isteyen partililerin teker teker disipline sevk edildiğini öğreniyoruz tuhaf sebeplerle...
Kurultay sürecinde bu uygulamaların tamamen antidemokratik bir tutum olmasıyla beraber,
Zoraki dayatma ve değişim isteyen partideki büyük bir kesime karşı bir gözdağı ve korkutma da sayılmaz mı?
Ve daha önce hiçbir partide rastlamadığımız, kurultay sürecindeki bu uygulamalar, partinin değerlerine de bir bakıma ihanet olmuyor mu?
Bunca yıl demokrasiyi ve özgürlüğü, hakkı hukuku savunan,
Hatta tüm programlarda, eylemlerinde hep bir ağızdan;
“Hak hukuk adalet” diye slogan atan partililere karşı da yüzleri kızarmıyor mu?
Çünkü kendiniz uygulamadığınız hak ve hukukun üzerinden pirim yapamazsınız.
Ve daha dün bu sloganları atan partililerinizin şimdilerde iktidarın size yönelttiği;
“Bay bay Kemal”sloganını benimsemesi de sayın Kılıçdaroğlu’nu etkilemiyor mu acaba?
...
Kurultay’a bu kadar az zaman kalmışken;
Kılıçdaroğlu’nun amacı;
Tüm değişim isteyen il, ilçe başkanlarına ve üyelere yol verip, kendine sadık adaylar ve delegelerle kongrelere girmek,
Ve tek aday olarak genel başkan mı olmak sadece!
İyi de her şey bu doğrultuda istediği gibi gitti diyelim!
Peki sonrasında hoşgörüden, “Halil İbrahim sofrası burası, herkese kapımız açık” söylemlerinden, kalp figürlerinden veya en önemlisi demokrasiden bahsedebilecek mi?
Tabii ki hayır!
Hem de ebediyen bahsedemeyecek...
Peki eline ne geçecek!
Öncelikle partisini öyle bir hale getirmiş olacak ki,
Bu zorba tutumlar karşısında insanlarda partiye karşı bir güven kaybı yaşatacağı için genel seçimlerden çok daha ağır bir yenilgiyle yerel seçimler tamamlanacaktır.
Kılıçdaroğlu dışında uzun vadede başka bir genel başkan göremeyeceği için partinin etkisi gitgide kaybolacak ve muhtemelen önümüzdeki genel seçimlere kalmadan,
Milletvekillerinden çokça kopuşlarla beraber ana muhalefet kimliği de riske girecektir.
Keza İmamoğlu, Özgür Özel ve CHP için önemli olan birçok ismin muhtemelen partiye veda etmesine sebep olacaktır.
...
Kaldı ki mevcut duruma baktığımızda da;
Durumun gitgide o yöne evrildiğini görüyoruz:
Hiç de gizli olmadığı belli olan ve bazı değişim isteyen CHP’li siyasetçinin durum analizi yaptığı bir toplantıyı,
Sanki arkadan iş çevriliyor, CHP’ye darbe yapılıyor algısı yaparak basına sızdırılması nasıl bir akıl dumurluğudur!
Nasıl bir hırs, insanı yıllardır çalıştığı arkadaşlarının itibarlarını bitirmeye yöneltir!
Üstelik bu insanlar bu toplantıda konuştuklarını zaten aleni şekilde de ifade ediyorlar.
Değişim istediklerini de belirtiyorlar.
Ne yapsalardı!
Değişim sözüne tahammülü bile olmayan Kılıçdaroğlu’nu toplantıya mı çağırsalardı.
Ayrıca bahsi geçen bu zoom toplantısı, lanse edildiği gibi gizli olsa;
İsmi cismi belli olmayan ve önce İmamoğlu’nun kim olduğuna dair tahmin yaptığı ama emin olmadığı sadece “katılımcı” diye isimlenen biri katılabilir miydi?
Veya hepsi aynı partiye mensup bu kişiler kafede buluştuklarında dahi bundan sonra Kılıçdaroğlu’ndan izin mi almaları ima ediliyor?
Ve hala demokrasiden mi konuşacak tüm bunlardan sonra sayın Kılıçdaroğlu, gerçekten çok merak ediyorum.
Ve şimdi herkesin aklından geçen Muharrem İnce ve Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu ile yaşadıkları ve birçok insanın Kılıçdaroğlu’nun masum yüzüne bakarak onu haklı gördüğü olayları düşündüğümüzde,
Kılıçdaroğlu’nun elinden “Ne çekmiş be Akşener ve İnce meğer!”
Ve bugün kendi partililerine karşı;
“Artık mızrağın çuvala sığmaması sebebiyle” birebir şahit olduğumuz,
Bırakın demokrasiyi bir diktatör gibi davranışlar sergilendiğini gördükçe;
Buzdağının arkasında göremediğimiz meğer neler varmış diyoruz...
Yorumlar
Kalan Karakter: