Aylardır takip ettiğim, yazmaktan vazgeçmediğim bir mevzu Hürriyet köyü…
Hürriyet köylüleriyle ilk olarak Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu’nun Nöbetçi Gazete adına İnegöl programını takip ederken karşılaşmıştım. Birkaç pankartla gelmişlerdi ve seslerini duyurmak istiyorlardı.
İlgimi çekti ve kendilerini fotoüğraflarken dernek başkanları Bayram Efe yanıma geldi, durumu biraz anlattı. Anlattıkça vicdani olarak çok üzülmüştüm. Bu alakamı farketmiş olacak ki telefonumu istedi.
"Detaylarıyla anlatmak istiyorum" dedi. "Ama kesmeden olduğu gibi yazarsınız değil mi?" diye de ekledi.
“Kesinlikle rahat olun!” dedim. İşte o günden sonra Hürriyet köyü birebir takip ettiğim, yazdığım bir dizi oldu.
Sağolsunlar! Onlarda her defasında vefalarını sözleriyle gazetimizi nezaketle dile getirdiler...
Çabalarımın sebebi, bu insanlarımızın göz göre göre yaşadığı aleni haksızlıktı!
Yani yasadışı değil, yasa değişikliği sebebiyle tüm mallarının mülklerinin “yasal” olarak ellerinden alınmasıydı!
Evet, vazgeçmeyeceğim ve tekrar tekrar yazacağım.
Meseleyi kısaca hatırlayacak olursak; 1951-1952 yıllarında Bulgaristan’dan malı mülkü bırakıp anavatan diyerek Türkiye'ye gelen 201 hanenin hikayesi…
Geldiklerinde devlet onları mağdur bırakmıyor!
Farklı bölgelerde de olsa, kalmaları için yer tahsis ediyor. Hatta 15-20 yıl aynı yerlerde kalmaları halinde onlara ait olacağı da belirtiliyor. Tabii bu arada uzakta olsalar da, birbirleriyle irtibatı kesmiyorlar.
Sonraki günlerde Karacabey civarlarında Haydar Çiftliği diye bir yerin satılık olduğunu öğreniyorlar. Hem de 12 bin dönüm. Ama çok para diyorlar.
“Olsun! Çalışır didinir öderiz” deyip, Ziraat bankasından kredi çekiyorlar. Gerçekten çok ağır bir borcun altına giriyorlar bu arada!
Irgatlık yapıyorlar. Ahırlarda yaşıyorlar. Hatta olumsuz koşullara dayanamayıp, kaybettikleri canları bile oluyor.
Nihayet yıllar sonra bitirince borçlarını, rahatlıyorlar. Evlerini yapıyorlar öncelikle…
Sonrasında onlara kapılarını açan “anavatana yük olmayalım” diyor; camilerini, okullarını, hatta öğretmen lojmanlarını dahi kendi elleriyle yapıyorlar.
Bu arada meralarını, kavaklıklarını da kendi arazilerinin içine konumlandırıyorlar.
1978 yılındaki kadastro çalışmalarında bu ortak alanları, köy tüzel kişiliğine kaydettiriyorlar. Ortak alan denilen yer de, az bir yer değil!
Arazilerinin yarıdan fazlası…
Amma velakin 2014 yılında çıkarılan 6360 sayılı Büyükşehir yasasıyla bir anda her şey altüst oluyor. Çünkü bu yasayla köy tüzel kişilikleri sona eriyor.
Yani konunun meali şu ki, yıllarca binbir zorluklarla ödemek için canlarını ortaya koyup, yurt ettikleri arazileri, bu yasayla belediyeye geçiyor.
Üstelik tek kuruş bedel ödemeden!
…
Ne olduğunu anlamıyorlar önce…
Ta ki! Gözlerinin önünde parsel parsel satılana kadar.
Çalmadıkları kapı, açmadıkları dava kalmıyor!
Ama her seferinde karşılarına, yasayla belediyeye geçtiği ve bu durumda bir şey yapılamayacağı söyleniyor.
Bu dava onlar için işin maddi boyutundan çok, artık bir onur meselesi haline geliyor. Bu yüzden asla vazgeçmiyorlar ve diyorlar ki;
“Burası, kanımızın son damlasına kadar çabalayarak yurt edindiğimiz yerler. Burada doğduk ve hepimizin hayali yine burada ölmek. Bu dava bizim için bir vatan ve onur mücadelesidir…”
…
HÜRRİYET KÖYLÜLERİNİN HAK MÜCADELESİ NİHAYET SON MU BULUYOR!
Anlattığım gibi çalmadık kapı bırakmayan Hürriyet Köyü Dernek Başkanı Bayram Efe, 20 gün kadar önce arayıp, valilikten umut verici bir haber aldıklarını belirterek şunları söylemişti…
Efe diyor ki:
"Mağduriyetimizin giderilmesi için açtığımız en son davada Valilik ve Tarım İl Müdürlüğü mahkemeye rapor sundu. O raporda deniliyor ki... Büyük çoğunluğu özel mülkiyette bulunan taşınmazların 4243 sayılı Mera Kanununa tabi alanlardan olmadığı anlaşılmış olup, Karacabey Belediyesi muvafakat gösterirse mera yapılması için kurumumuzca çalışmalar başlatabilecektir.”
Evet, bu rapor mühimdi ve ayrıca umut vericiydi.
Fakat, bunun belediyeye bildirilmesine rağmen sonuç alamayan köylüler bu kez, “Belediye madem bizi muhatap almıyor, o halde Cumhurbaşkanına ulaşmalıyız” diyor ve Ankara’ya gidiyorlar.
Planları, Genel Kurul sonrası, gelen gruplarla şeref merdiveninde fotoğraf çektiren Cumhurbaşkanıyla orada görüşebilmek.
Aslında bu konuyu gitmeden milletvekillerine de iletiyorlar. Fakat gittiklerinde hiç birine ulaşamayınca biraz sıkıntı da yaşıyorlar. Çünkü haberi olmayan görevlilere, dert anlatmak hiç kolay olmuyor.
Neyse ki, bir şekilde başarıyorlar ve Cumhurbaşkanına dertlerini anlatıyorlar sonunda…. Devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan, evraklarının olup olmadığını soruyor.
Bayram Efe: “Evraklar, dekontlar ve 150 sayfalık dosyamız var” deyip kendilerine dosyayı veriyor...
Cumhurbaşkanı dosyayı Hakan Çavuşoğlu’na ileterek, bu olayı çözmesi için talimatı veriyor. Üstelik Bayram beyin söylediklerine göre sonrasında da “ Bu olayın takipçisi olun ve beni mutlaka bilgilendirin” diye tembih bulunmuş Cumhurbaşkanımız.
…
Bu konuşmadan sonra milletvekilleriyle bir araya geldiklerini söyleyen Bayram Efe:
“Bize haberimiz yoktu diyorlar. Halbuki hepsine ulaştık, konuştuk ama hiçbirinin dönüşü olmadı”
İşin bu noktaya gelmesi büyük gelişme ve bana kalırsa olmaması için artık hiçbir sebep kalmadı.
Fakat Hürriyet köylüleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuşmalarını çektikleri videoyu Karacabey Belediye Başkanına ve diğer yetkililere de gönderdiklerini v urguluyor.
Tahminim; bu olayın bu kadar büyüyeceğini düşünmeyenler şu an hem kızgın, hem de ne yapacağını düşünüyordur.
Az değil!
Birçok arazi, birçok bildik firmalara satılmış bile…
Tüm bunların yanı sıra bu karar çıkarsa, sadece Hürriyet köylüler değil, Büyükşehir yasası sebebiyle mağdur olan birçok köy için de, emsal olacaktır.
Yorumlar 25
Kalan Karakter: