Yerel seçimlere 4 aydan kısa bir zaman kala muhalefet partilerinde hala ittifak olur mu olmaz mı?
Kimler kimlerle olur?
Olursa ne olur, olmazsa ne olur?
Hatta iş “Eğer ittifak olursa, seçim sonrası ne olur?” tahminlerine kadar gidiyor.
Başlığın papatya falı olması da bu yüzden!
Seviyor-sevmiyor misaline dönen muhalefetin “İttifak kararı” hem partililer, hem seçmen kanadında gittikçe yorucu bir hal alırken,
Bu olasılıklarla öylesine çok zaman kaybı yaşanıyor ki,
Seçime yönelik hangi ara çalışacaklar merak ediyoruz.
Bu arada şu ayrıntıyı belirtelim; değişimle beraber CHP’de diğer muhalefet partililerine göre seçime yönelik daha fazla hareketlilik gözlense de,
Meral Akşener’in ittifak konusunda kendi partisini dahi bir bilinmezliğe sürüklerken, CHP’yi de arafta bırakan tavırları nedeniyle onlar da yollarını hala tam göremez haldeler.
Lakin geçen hafta nihayet gerçekleşen Özel-Akşener görüşmesi,
Ve Akşener’in GİK’le yapacakları toplantı sonrasında ittifakla ilgili kararın netleşeceğini belirtmesiyle artık seçim startının verileceği tahmin ediliyor.
Bu görüşmenin dikkat çeken taraflarından biri: Usulen öncesinde Akşener’in Özgür Özel’i seçildikten sonra tebrik ziyareti yapması gerekirken, gitmediği halde Özel’in bununla ilgili bir yorum yapmaması ve ittifak için Akşener’in kapısını çalmasının İYİ Partililer tarafından da takdir edildiğini söyleyelim.
Yani Özel’in bu ziyaretiyle, Akşener’in aylardır “Altılı masada saygı görmedim” deyip,
Kılıçdaroğlu’nun kendini görmezden geldiğiyle ilgili,
İttifak yapmamak için bitip tükenmez ve tekrarlardan bıkmadığı birçok bahanesi tükenmiş oldu.
Dün İYİ Parti’nin il teşkilatı kurucu yönetim kademesinde görev almış Ünal Kılıç’la söyleşimizde;
“Akşener, Özel’in ziyaretiyle artık bu tür bahanelere sığınamaz. Biz bu parti ilk kurulduğunda Türkiye’ye getireceğini söylediği demokrasi söylemine güvenmiştik. Kaldı ki sosyal demokrat kökenli biri olarak İYİ Parti Bursa teşkilat temsilcileri, ‘Türkiye’de her rengi kucaklayacağız’ teklifiyle bana geldiklerinde, anlattıkları gerçekten ilgimi çekmiş ve düşünmeden çevremdeki hiç de azımsanmayacak sayıda arkadaşlarımla partiye girmiştik. Ve ilk zamanlar dedikleri gibi de oldu. Fakat zamanla liyakat gitgide zayıflarken, bizler ötekileştirilip özellikle yönetim kademelerinde azınlık durumuna düşürülerek sadece MHP kökenlilere yer verilip kadroların neredeyse tamamı onlarla dolduruldu” diyordu.
Ve liyakatın gittikçe zayıflamasıyla partinin kuruluş ilkelerinden vazgeçmesi; şahsının ilke ve duruşuna aykırı tavırlarından dolayı istifa etmek zorunda kaldığını ifade eden Kılıç;
İttifakla ilgili de; “Açıkça ben olacağını pek tahmin etmiyorum. Ve İYİ Parti tek başına seçime girme kararı alırsa, başarı kazanması oldukça zor. Bakın, günlerdir istifalar devam ediyor. Biraz önce dahi Bursa teşkilatından 10 kişinin daha istifa haberi geldi. Kaldı ki, geçtiğimiz günlerde istifamı verdiğim sırada benimle beraber 100 kadar partili de istifasını verdi. Partililer başta genel başkanın tavırları olmak üzere birçok durumdan rahatsız. Önümüzdeki seçim sürecinde taşlar yerine oturacaktır. Yani böyle giderse, seçim sonrası ağır yenilgi almış bir parti olarak Akşener, kenara çekilecek ve İYİ Parti’nin de çekirdek bir parti haline gelmesi kuvvetle muhtemeldir” şeklinde yorumda bulundu.
Devamında Kılıç’a; “İstifanızdan sonra merak edip sizi arayan birçok kişi olduğunu duydum. Ve kongre ve seçim sürecinde sizin taban hareketiyle yol aldığınızı ve aslında bu durumda İsmail Tatlıoğlu’nun karşısında yer aldığınızı da biliyorum.Bana ilginç gelen bu arayanlar arasında İsmail Tatlıoğlu’nunda olması. Bu doğru mu?” diye sordum.
Kılıç öncesinde biraz tereddüt etse de yanıtı şu oldu:
“Evet aslında ben de şaşırmakla beraber oldukça mutlu da oldum. Tatlıoğlu bana istifamdan duyduğu üzüntüsünü dile getirerek ‘siz bu partiyi merkeze çeken isimlerdendiniz’ dedi. Ve ben de onu tanımadan karşı olduğum için pişman olduğumu belirterek özür diledim kendisinden.”
“Peki istifa eden partililer ve siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?” soruma karşılık ise;
Kılıç; “İstifa edince benim hakkımda şu partiye bu partiye geçmiş yorumlarını duyuyorum. Şahsen ben başka bir partiye geçmeyi düşünmüyorum ama bu düzenin değişmesi adına CHP’yi desteklediğimi net bir dille ifade edebilirim. istifa eden arkadaşlarımdan çoğunun ise CHP’ye ve Zafer Partisi’ne geçtiklerini biliyorum.” şeklinde yanıt verdi.
Ünal Kılıç’ı çoğumuz tanımayabiliriz. Ama İYİ Parti’yi uzun zamandır takip eden bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim.
Her oluşumda bizler sadece gördüğümüz yüzlere odaklanırız. Halbuki o yüzleri kürsüye çıkaran ama arka planda durmasının daha faydalı olacağını düşünen ve görev edinen bir teknik ekip de vardır.
Ünal Kılıç için de bunlardan biriydi diyebiliriz. Gerek kongrelerde, gerek seçim sürecinde şu anki milletvekillerini canla başla destekleyen ekip lideri gibiydi bile diyebilirim.
Hatırı sayılır biri olmakla beraber, babasından miras kalıp kendinin de iyiden iyiye büyüttüğü bir çevresi, yani dolayısıyla oy potansiyeli olduğunu da söyleyebilirim.
Şu ayrıntıyı da ilave edeyim; bunları sıralarken alıştığımız üzere “Eh demek ki epey paralı, zengin, çevresi çok biri” diye de düşünmeyin. Sadece insanlarda yarattığı iletişim ve saygınlıkla kazandığı büyük bir varlığa sahip diyebiliriz.
Ve İYİ Parti gerek ana kademeden, gerek teşkilatlarda yola çıktığı kişileri kaybederken,
Acaba bir güç birliğiyle belediyelerle toparlanmayı mı düşünecek?
Yoksa az olsun bizim olsun diyerek risk almayı mı tercih edecek!
Ve mesele şu ki; İYİ Parti’nin olduğu kadar CHP’nin de bu iş birliğine ihtiyacı olduğu muhakkak iken;
Özgür Özel, üzerine düşeni yapıp iş birliği olmasının gerekliliğine inanarak gerek kendi partililerine, gerekse İYİ Partililere karşı görev ve sorumluluğunu yerine getirip Akşener’e teklifini yaptı.
Ve her ne kadar Akşener ve kurmayları ittifak kararında topu GİK’e atmış olsalar da, verilecek kararda ve seçim sonrası alınacak neticede sorumluluk, lider olarak Akşener’in olacaktır.
Üstelik bu kez bahane de bulamayacak gibi görünüyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: