Dünkü yazımda masa krizinden sonra ikinci dalga olarak seçim sonrası da İYİ Partide istifaların devam ettiğinden bahsetmiştim.
Hatta bununla ilgili Osmangazi İYİ Parti İlçe Başkanı Erkan Zorba ile yaptığım görüşmeyi de yayınlamış, Zorba’nın:
Seçimde istenilen başarı elde edilemeyince partililerin cezayı teşkilatlarına keserek istifa yolunu seçmeleri olarak değerlendirmelerini yazmıştım.
Fakat yazılanları okuyan bazı İYİ Parti teşkilatından okuyucularım bana ulaşarak, bu istifa depreminin 24-25 Haziran'da yapılacak 3. Olağan Kurultay da alınacak kararlar ve kadrolara göre devam edebileceğini söylediler.
Sebebine gelince partinin kuruluş amacındaki merkez sağ olma yolundan gitgide ayrıldığını ve sadece ülkücü ve MHP kökenli insanların yoğunlukta olduğu bir parti haline geldiğini düşünmeleriymiş. Şu anda yaşanan istifaların sebebinin de seçimden çok bu kadrolaşma olduğunu belirtiyorlardı.
Hal böyle olunca; ben de partinin kuruluşundan beri içinde olan hatta yönetim kurulunda yer alan biri kısa süre önce istifa eden, diğeri ise devam eden ve merkez sağın gerekli olduğunu savunan iki ismiyle görüştüm.
Seçimden sonra istifa eden isimlerden Tahsin Küçükaslan konu hakkında:
Öncelikle Genel Merkezin yanlışları olduğuna değinerek;
İYİ Parti’nin, daha doğrusu Akşener’in masadan kalkmasından tekrar oturmasına kadar birçok kararda Müsavat Dervişoğlu’nun yönlendirmesi olduğunu, partiyi bir nevi onun ve ekibinin idare ettiğini söylerken;
“Kuruluşunda merkez sağ amacı güdülürken bir çok ilde olduğu gibi Bursa’da da bu amaca hizmet eden Tatlıoğlu ve Erozan’ın harcandığına şahit olduk.
Partiye kuruluşuyla beraber gerek DYP, gerek ANAP gibi ve yine farklı sağ partilerden katılan bir çok kişi gitgide dışlanmaya başlandı.
Bu durum gerek kongre sürecinde gerek il başkanlığı adaylığında ve en son olarak milletvekili kontenjan listelerinde daha net görüldü”ifadelerini kullandı.
İyi de bu nasıl olmuştu!
Tamam kongreler sürecinde birçok tartışma ve bazı gruplaşmalar olduğu görmüştük. Ama neticede hepsi aynı partinin içindendi ve kongreler de büyük bir katılımla gerçekleşmişti. Türkoğlu’da açık ara kazanmış ve sonrasında;
Ön seçim yapıldığında da, Türkoğlu ve Hasan Toktaş liste başı çıkan isimler olmuş ve doğal olarak da milletvekili aday listelerinde ilk sıralarda olmaya hak kazanmışlardı.
E o zaman dışlanma derken ne kastediliyordu!
Bu konuda ise şöyle diyordu Küçükaslan:
“Ön seçim başlı başına formaliteydi. Sonuç belliydi. Kaldı ki İl başkanlığı sürecinde de İsmail Tatlıoğlu; Türkoğlu ve Toktaş’la özel bir görüşme yapmış ve il Başkanlığı için partide milliyetçi taban algısını yıkmak adına Necati Özensoy’u önermiş ve kabul görmemişti. Ondan sonra da ipler iyice gerildi.
Devamında ise; Akşener’in Tatlıoğlu ve Ahmet Erozan’a ikinci sırayı teklif etmesi ise bu iki önemli ismin harcanmasına, milliyetçi tabanın iyice yerleşmesine ve bizim gibi merkez sağ için mücadele edenlerin dışlanmasına sebep oldu. Bu nokta da orada bulunmayı kendimce artık gereksiz gördüğüm içinde istifa ettim.”
Yine partinin merkez sağdan ayrı bir çizgiye evrilmeye başladığını düşünen ve önceki dönemlerde yönetim kurulu başkan vekilliği de yapmış ismi Haluk Hısımcıl ile yaptığım görüşmede o da benzer durumlardan şikayetçiydi. Hısımcıl:
“Millet İtifakının parlamenter sistem argümanı maalesef halkın çok da umurunda olmadığını gördük. Bunun yanında defalarca seçimlerde kaybetmiş Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrarı talihsizlikti. İYİ Parti ise vadettiği merkez sağı bir türlü yakalayamazken,MHP kimliğinden bir türlü çıkamadı.AK Parti’de bir şekilde merkez sağa oturmuş oldu ileriki dönem için. Ve bu seçimde yapılan yanlış stratejiler göstermiştir ki, CHP ve İYİ Parti’nin iktidar olması hatta yerel seçimlerde de başarı kazanması artık iyice zorlaşmıştır” diye yorumlarken; Bursa ile ilgili olarak da:
“Listelerde Genel Başkanın pasifliği daha fazla vekil çıkarma adına iyi olmadı. Mesela Tatlıoğlu’na listede ilk sıra verilmiş olsaydı, durum çok farklı olabilirdi. Kaldı ki İYİ Parti’nin ikinci adamı ve Bursa’da oy potansiyeli oldukça yüksek olan Tatlıoğlu bunu hak ediyordu" açıklamasında bulundu.
Devamında ise; İstifa etmediğini ama partide ki MHP yapılaşması sebebiyle şu an için kenardan izlediklerini belirtirken;
“Küçükaslan’la aynı düşüncüleri paylaşıyor ve şöyle ifade ediyorlardı:
Birçok arkadaşımız gibi bizlerde Olağan Kurultay’ı bekliyoruz. Meral Akşener’in yanındakilere rest çekmesini, düzgün bir merkez sağ kadrosunu oluşturmasını, Bursa özelinde de Tatlıoğlu ve Erozan’ın yönetimde görevlendirilmesi önemli ama daha önemlisi GİK...
Mesela bu noktada Bursa teşkilatından kimlere, hangi görüşten insanlar değerlendirilecek”şeklinde kaygılarını dile getirdi.
Evet, İYİ Partililer’in seçim sonuçlarıyla beraber umutlarının da zayıflamasıyla geçmişin sorgulanması, suçlamalar, gelecek kaygıları ve neticede istifalarda çözüm ararken;
Gelecek dönem için söyledikleri en ilginç ama Türk siyasetine baktığımızda olmaz diyemeyeceğimiz, gerek konuştuğum bu iki isim gerekse yine yönetim kademesinden bu aralar çok sık duyduğum yorum ise oldukça düşündürücü:
İYİ Parti; ülkücü gelenekle ve MHP tabanını parti içinde bu şekilde güçlendirmeye devam ederse;
MHP bayrağı altında birleşmesi çok da uzak bir ihtimal değil!
Bunu Akşener’in kabul edeceğine partililer pek inanmasa da, Akşener’in bu çekişmelerden oldukça yorgun düşmesi sebebiyle, el çekmesi durumunda bunun gerçekleşmesine kesin gözüyle bakıyorlar.
Tek çözümün ise; Meral Akşener’in parti Genel Başkanı olarak devam etmesi olduğunu fakat bu saatten sonra bazı isimlere parti içinden el çektirerek tepkisini koyabilmesi ve partinin kuruluş ayarlarına dönerek yine merkez sağ için kucaklayıcı bir misyona girebilmesi olduğunu ifade ediyorlar.
Ama olanlara ne kadar kızsalar ne kadar kırılsalar da milletvekilleri Selçuk Türkoğlu ve Hasan Toktaş’ın Bursa’yı mecliste gayet iyi temsil edeceklerinden kuşkularının olmadığını da tereddüt etmeden inanıyorlar...
Evet, seçim sürecine oldukça iddialı giren fakat aldıkları oyların kazanmalarına yetmeyişi, CHP’de ertelenen kurultay’ın bir türlü tarihinin netleşmemesi ve İYİ Partinin yaklaşan kurultayı haliyle partililerin hem sinirlerinin gerilmesine hem de yeni çözüm arayışlarına yönlendirirken;
Altılı masanın diğer 4 partisinin çok daha sakin olduğunu görüyoruz.
Ve iddialı olmak, bir ortaklıkta en çok sermaye ortaya koymanın; zarar halinde en büyük kayıp ve stresi yaşayan taraf olduğunu görüyoruz belki de...
Azıcık aşım dertsiz başım!
Yorumlar
Kalan Karakter: