Geçtiğimiz hafta bir vakıf üniversitesine yapılan rektör ataması kamuoyunda epeyce tartışma yarattı.
Akademik unvanla ilgili soru işaretleri, ülkenin kurucu değerleri ile alakalı söylenenler umursanmadan görevlendirme yapıldı.
Son dönemde sıkça duyduğumuz 'liyakat' yine ve ne yazık ki olumsuz bir şekilde gündem oldu.
Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz söze gelince tüm etik değerleri peşpeşe sıralayıp uygulamada bildiğimizi okuyoruz.
Akademik katkı, yönetici vasfı, adil bir yönetim anlayışı, özgür bir ortam, yaratıcı düşünce gibi bir üniversitede olması gereken nitelikleri sağlayıp sağlayamayacağına bakmak yerine birilerine yakın olmayı öncelikliyoruz.
Ve günün sonunda ekonomik refah, medeniyet ve adalet bekliyoruz.
Bu şekilde daha çok bekleyeceğiz sanırım.
200'den fazla üniversite sayısına sahip ülkemizde bu kurumlara 'akademisyen' yetiştirebilmek için son yıllarda oldukça fazla sayıda unvan verildi.
Bu ünvanlar verilirken yeterli ve bilimsel çalışmaların olup olmadığına, uluslararası prestij, eğitici vasıfları gibi konulara dikkat edilip edilmediği aklımıza takılan konular arasında.
'Herkes üniversite diploması alsın' şeklinde özetlenebilecek ulusal eğitim anlayışımız hızla çok daha büyük sorunların içerisine doğru ilerliyor.
Geçen hafta yazdığım meslek eğitimleri konusundaki eksikliğin nedeni olarak da bu anlayışın izlerini görüyoruz.
Önemli olanın 'en çok', 'en büyük'...
Yani 'EN' olmadığını yeterlilik, işlevsellik ve donanım olduğunu anlamamız gerekiyor.
Yanlış üstüne yanlış yaparak ilerlenemez.
Ortaya başı sonu belli olmayan, hedefsiz, plansız bir sistem çıkıyor.
'Apartman' ya da 'E-5' üniversitesi diye adlandırılan okulları çoğaltmanın pratikte ülkeye faydası yok.
Gerekirse yetersiz olanlar kapatılıp daha az sayıda kaliteli kurumlarla yola devam edilmeli.
Akademik seviyede öğrenci yetiştirecek olanların görevlendirilirken ince elenip sık dokunmalı ve gerçekten yeterli olanlar tercih edilmelidir.
Yoksa elinde mühendislik, hukuk, işletme vb. diploması olan ancak alanında yetersiz gençlerle hem ilerleme mümkün olmayacak hem de bu insanları ömür boyu yaşayacakları sorunların içerisine atmış olacağız.
Üniversite mezunu ve meslek sahibi olduğu için doğal olarak statü, iyi bir gelir bekleyen gençlerimiz hayal kırıklıkları ile dolu bir hayatı yaşıyorlar ve yaşamaya devam edecekler.
Avrupada en çok üniversite öğrencisine sahip olmak yerine en başarılılarına sahip olmakla övündüğümüz gün birşeyler değişmeye başlar.
'O gün'e en kısa zamanda ulaşmak dileğiyle...
Tüm okurlarımıza güzel bir hafta dilerim.
Yorumlar
Kalan Karakter: