Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran olaylardan biri STK'ların ya da adına STK denilen ancak bana göre ilgisi olmayan bazı oluşumların eğitim kurumları ile yaptıkları işbirlikleriydi.
Milli Eğitim Bakanı'nın bu oluşumları STK olarak adlandırması ve 'dağa çıkılmasını engelledikleri' iddiası oldukça tepki çekti.
Anayasanın değiştirilemez maddeleri arasında 'Laiklik' olan bir ülkenin bu şekilde hareket etmesi apayrı bir sorun ve tartışma konusu.
Peki Sivil Toplum Kuruluşu nedir?
Bahsedilen yapılar gerçekten bu sınıfa giriyor mu?
Elimizden geldiğince açıklayıp son kararı ve yorumu okuyucularımıza bırakalım.
Sivil toplum örgütleri; bağımsız bir şekilde faaliyetlerini yürüten ve sosyal konuları hedef alan topluluklardır. Bu topluluklar sosyal alanda çevre, kültür, sanat, hukuk, çocuk ve kadın hakları gibi pek çok dalda çeşitli çalışmalar yürütür.
Sivil toplum örgütlerinin temel amacı temsil ettiği kitlenin hukuki haklarını savunmak, ekonomik destek sağlamak, demokratik menfaatlerini anlatmak, doğal afetlerde ekipman sağlamak, sağlık hizmeti vermek, arama kurtarma çalışmalarına katılmak ve çevreyi korumaktır.
STK'ların en belirgin özelliklerinden biri belirli dönemlerde seçim yapmaları ve yönetici,yönetim kurulu gibi kadroların değişmesidir.
Bu protokol yapılan oluşumlar seçim yapıyorlar mı?
Hiç sanmıyorum.
Demokratik anlayışın bir sonucu olan bu kuruluşların temelde yine demokrasiye katkı sağlamaları esastır. Demokrasiyi özümsememiş hatta karşı duruş sergileyenlere Sivil Toplum Kuruluşu denmesi ne kadar gerçekçidir?
En önemli faaliyet alanlarından birisi kadın ve çocuk haklarıdır. Kadınların nerdeyse hiç olmadığı çocuklarla ilişkileri sorunlu kimi yapıların STK olarak adlandırılması pek de doğru durmuyor.
Ve en önemlisi STK'lar kanunla kurulmuş ve devlet tarafından denetlenen kurumlardır.
Anayasaya ve yasalara aykırı faaliyette bulunamazlar, bulunurlarsa kapatılırlar.
Bu denetlemelerin yapılıp yapılmadığı, yasalara aykırı hareket edenlere yaptırım uygulanıp uygulanmadığı çok ciddi soru işaretleri içeriyor.
Bu konu gerçekten vahim.
Dünyada başarılı eğitim modelleri nasıldır tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır;
Bilimsel ve akılcı eğitim.
Bu konuda atılması gereken devasa adımlar varken yine ve yeniden sorunlu bir yola girmek zaman kaybından başka bir işe yaramaz.
Kaç nesil bu kısır tartışmalar ve akla bilime zıt anlayış yüzünden heba oldu gitti. Sonu belli ve başarısızlığa mahkum bir yöntemi deneyip ne bekleniyor gerçekten anlaşılması güç.
Bu işler bilerek yapılıyorsa çok büyük bir sorun var demektir yok bilmeden yapılıyorsa büyük bir iş bilmezliğe işaret ediyor.
Her 2 seçenekte de kaybeden ülkemiz, gençlerimiz ve geleceğimiz oluyor.
Bu hatalardan bir an önce dönülüp çağdaş, bilimsel eğitim modellerine dönülmesinden başka çare yok.
Toplum bu beklenti içindeyken geçen zaman içerisinde çok daha büyük yanlışların yapıldığını ve yanlış adımların atıldığını ne yazık ki gözlemliyoruz.
Bu gidişin en kısa zamanda tersine dönmesini bekliyoruz.
Herkese şimdiden mutlu, sağlıklı ve başarılarla dolu yeni bir yıl diliyorum.
2024 yılında umarım ülke olarak her alanda olumlu adımlar atabiliriz.
Yorumlar 1
Kalan Karakter: