Üniversite tercihleri açıklandı. Sırada kayıtlar ve sonrasında boş kontenjanlar için ek tercihler var. Gençler ve veliler heyecanlı, hayatlarının kalan kısmında yapacakları mesleği seçmek için karar vermeye çalışıyorlar.
Bu kararı vermek elbette kolay değil. Bir çok faktör bir arada düşünülmek zorunda.
Seçecekleri bölümün geçerliliği, maddi imkanları, yurt dışı planları varsa buna uygun olup olmaması ve tabii ki yetenek ve ilgi alanlarına hitap etmesi.
Bu noktada tüm istekleri mümkün olduğunca karşılayacak bir bölüm ve üniversite çok önemli hale geliyor.
Karar verirken bana göre en önemli kriter seçilecek bölümün ilgi alanına ve öğrencinin yeteneklerine uygun olması. Veliler bazen rasyonel davranma güdüsüyle çocukları için 'en uygun' mesleği seçme konusunda biraz baskıcı olabiliyor.
Yetişkinlerin hayat tecrübesi, kendi iş hayatlarında yaşadıkları sorunlar bu yönlendirmede çok etkili.
Ancak unutmamalıyız ki bu karar genelde geri dönüşü çok zor ve öğrencinin de istekleri mutlaka hesaba katılmalı.
Kişi hayatı boyunca seveceği ve üretken olabileceği bir mesleği yapmalı.
Aksi takdirde ilerleyen yıllarda büyük pişmanlıklar yaşanabilir.
Gelelim asıl konumuza;
'Gerçekten üniversite okumak fark yaratır mı?'
Bu soruyu 15-20 yıl önce sorsak çok abes karşılanırdı çünkü hemen herkes başarının, statünün ve tabii ki iyi para kazanmanın tek yolunun üniversite okumak olduğu konusunda hem fikirdi.
Çok fazla zaman geçmemesine rağmen toplumda yaşanan hızlı değişimler, ülkenin yeni iktisadi gerçekleri bu soruyu sıkça duymaya başlamamıza neden oldu.
Üniversite sayısının hızla artması aynı hızda kaliteyi de getirmedi ne yazık ki. Bir çok bölüm mezununun bitirdikleri alanda yetkinlikleri konusunda eksikler olduğu görülmeye başlandı.
Şu anda bazı bölümler yıllarca mezun vermeseler dahi istihdam konusunda bir sorun yaşamayacak durumda. Bu sebeple ortada üniversite diploması olan ancak iş bulmakta zorlanan, bulsa dahi çok düşük ücretler alan kalabalık genç bir kesim oluştu.
Eğitimin niteliği, gençlerin diplomaları olan alanda yeterlilikleri ayrıca irdelenmesi gereken bir konu.
Önümüzdeki haftalarda bununla da ilgili ayrıntılı bir yazı kaleme almaya çalışacağım.
Türkiye şu anda Avrupa'da en çok üniversite öğrencisi olan ülkelerden biri.
Bu gençler büyük umutlarla ve maddi-manevi fedakarlıklarla eğitimlerini tamamlamaya çalışıyorlar.
Ancak bu zorlu yolun sonunda pek azı hayal ettikleri bir hayata kavuşabiliyor.
İş alanlarının azlığı, çok fazla mezun olması, maddi şartların yetersiz olması, sosyal hakların eksikliği gibi başlıca nedenler bu hayal kırıklığının en büyük sebebi.
Bu durumda bir çok kişi bunun gerekliliğini sorgular duruma geliyor.
Bu durumun olmasında ne yazık ki eğitim konusunda ana sorunumuz olan planlama eksikliği yatıyor.
Ülkenin uzun vadede hangi meslek gruplarına ihtiyacı var, hangi mesleklere teknolojik gelişmeler nedeniyle daha az ihtiyaç duyulacak, iş alanları ile mezun sayılarının paralel gitmesi... gibi bir çok konuda stratejik düşünülmediği için hedef 'üniversite mezunu' sayımız artsın olduğu için bu noktaya gelindi.
Bu arada bu plansızlığın içinde debelenip duran gençlerimiz asıl sorunları yaşamakta.
Bu aşamada çoğu karar 'geri dönülemez' olduğu için de bu sıkıntılar ne yazık ki geçici değil bir ömür kalıcı hale gelmekte.
Benim görüşüm yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen imkan varsa mutlaka üniversite eğitimi alınması gerekliliğidir.
Öğrenciye katacağı entellektüel birikim, farklı bir çok insanla tanışma ve kaynaşma, ileride kişiye sağlayabileceği potansiyel statü, spor, sanat gibi etkinliklerin olması gibi nedenlerle hala önemini korumaktadır.
Aslında üniversite kapısına gelindiğinde belli başlı yetkinliklere sahipseniz akademik ortam kişilere kendilerini geliştirme olanakları sunuyor.
Yabancı dil eğitimi, belirli mesleki sertifikalar, sanatla ilgili yetkinlikler, bilişim konusunda üst düzey bilgi konularında üniversite öncesi sağlam bir altyapı oluşturabildiyseniz üniversite yılları hem çok keyifli hem de bilginizi katlayabileceğiniz bir yer olacaktır.
Son olarak unutmayalım ki eğitim kurumları ve eğitimciler aslında birer yol gösterici ve aydınlanma noktalarıdır.
Belirli nitelikleri elde ettikten sonra her öğrenci kişisel hikayesini yazmaya başlıyor.
Bu hikayenin nasıl olacağı da çoğunlukla öğrencinin kendi gayreti ve çabasına bağlı oluyor.
Aklımızdan hiç çıkmayalım, üniversite sonraki hayatımız için son hazırlık noktası. Bu dönem ne kadar verimli ve dolu geçerse kalan yıllarda o kadar rahat etme olasılığı yüksek.
Tercihlerimizi buna göre şekillendirirsek sanırım bir çok konuda karar vermek daha kolay olacaktır.
Tüm 'yeni' üniversitelilere başarı, heyecan ve mutluluk dolu yıllar dilerim.
Yorumlar
Kalan Karakter: