Üzerinde belki en çok konuşulan, yazılan konulardan biridir yabancı dil eğitimi.
Anaokulundan başlayıp lise ve üniversite yıllarında devam eden bu süreç sonunda ne yazık ki çok az öğrenci yabancı dil konusunda istenilen yetkinliğe ulaşabilmekte.
Bunun bir çok nedeni var tabii ki.
Herkesin hakkında fikir sahibi olduğu bir konu olması nedeniyle bir çok farklı görüş bugüne kadar ortaya atıldı.
Kültürel nedenlerden, kullanılan kaynaklara, müfredat yetersizliğinden uygulanan metotlara kadar farklı sebeplerden kaynaklı eksiklikler gündeme geldi.
Ancak bu mesele bir türlü istenilen şekilde çözülemedi.
Ben bugün sebeplerden çok çözümler üzerinde durmak istiyorum.
Çünkü sebepler çokça tartışıldı, hemen herkes bunların farkında ve genel olarak hepimizin farklı görüşleri var bu konuda.
Peki çözüm nedir?
Yurt dışında yaşayan bir Türk öğrenci yabancı dil eğitimi sonunda iyi bir seviyeye gelirken ülkemizde eğitim alanlar geride kalmakta. Demek ki öğrenci ya da kapasite ile ilgili bir mesele değil bu. Kısaca söylemek gerekirse bir çok alanda olduğu gibi çözülmesi gereken nokta sistem ve sürekliliktir.
Eğitimin her alanında başarının anahtarı süreklilik ve tutarlılıktır.
Yani düzgün bir sistemi yıllara yayarak ısrarlı bir biçimde uygulamak ve tüm eğitim sürecini birbirini tamamlayan parçalar olarak görmek gerekiyor.
Daha açık bir ifade ile anaokulunda hatta evde başlayan eğitim süreci üniversite bitene kadar bütüncül bir anlayış içinde değerlendirilmeli.
Çocukluk yıllarında farklı, ergen ve gençlik dönemlerinde farklı uygulamalar hem karışıklığa neden olmakta hem de sürdürülebilir olamamaktadır.
Şu anda ülkemizde devlet ya da özel tüm eğitim kurumlarında farklı metotlarla dersler verilmektedir.
Evet, ortada bir müfredat var ancak neredeyse her kurum farklı kaynaklar kullanabilmekte ve kendilerine uygun olduklarını düşündükleri öğretim tekniklerini uygulamaktadır.
Okullarda değişen kadrolar, yöneticiler de kendi içinde bile bu süreci sekteye uğratmaktadır.
Yani, örneğin bir okul bu sene (a) kaynağından faydalanarak (b) metoduyla eğitim verirken bir sonraki sene zümre başkanının değişmesiyle başka bir kaynak ve metoda geçebilmektedir.
Öğrenci bir sisteme alışıp eğitim alırken bir sonraki yıl bambaşka bir yöntemle eğitim almaya başlamaktadır.
Kişiye bağlı bu sistem sürdürülebilir değildir ve kısa vadede bile fayda getirmez.
Olması gereken bilimsel yollarla hazırlanmış,gerçekleştirebilir bir müfredat belirleyip bunu uygulamaktır.
Kullanılacak metot mutlaka öğrenci merkezli olmalı ve kullanılacak kaynaklar da belirli olmalıdır.
Yani herhangi bir kurum ya da öğretmen ben bu sene bu kaynağı kullanmak istiyorum diyememeli, bu kaynakların sisteme ve müfredata uygunluğu şart olarak aranmalıdır.
Bir diğer konuda eğitimcilerimizin bakış açısını değiştirmektir.
Hepimizin sıkça duyduğu 'gramer' konuları yerine ağırlıklı olarak konuşma ve dinleme alanına önem verilmelidir.
Bir dilin yapısı, dil bilgisi elbette önemlidir ancak a'dan z'ye bu bilgilere hakim olsanız kullanamadıktan sonra bir anlam ifade etmez.
En önemli meselelerden biri de öğrencilerimizin 'kendine güven' konusudur.
Konuşmaya çekinen, hata yapmaktan korkan, bir topluluk içinde utanan bireyler, biliyor olsalar dahi kendilerini sağlıklı bir şekilde ifade edemezler.
Hata yaparsa ya da kötü aksan kullanırsa kötü bir şey yaptığını düşünen kişi asla bu alanda başarılı olamaz.
Halbuki farklı ülkelerde dil eğitimi verilmekte ve kötü diyebileceğimiz bir aksan ve yapılan hatalara rağmen öğrenciler rahatça konuşabilmektedir.
Bunu aşmanın yolu da ders içinde öğrenciyi bol bol konuşturmaktan, ders dışında konuşabileceği yolları göstermekten ve arkadaşlarının,öğretmenlerinin önünde diyalog kurmaktan geçer.
Bu amaçla örneğin öğrencilerin belirli aralıklarla sunum yapmaları faydalı olabilir.
Özetle kullanacağımız metot ezberci, öğretmen merkezli değil öğrenci odaklı ve bolca aktiviteler ile dolu olmalıdır.
Tiyatro gösterisi düzenlemek, grup çalışmaları,sınıf dışında yabancılarla röportaj yapmak,sunum hazırlamak vb. bunlara bir kaç örnek olarak verilebilir.
Üzerinde durmak istediğim bir diğer konu da kullanılan kaynaklardır. Artık günümüzde çoğu yabancı dil kaynağı CEF diye adlandırılan Avrupa Dil Standartlarına uygun.
Bu standartlarda konuşma, dinleme,yazma ve okuma alanlarında öğrencinin yaşı ve seviyesine göre gelmesi gereken seviyeler tanımlanmış durumda. Sene içi ve sonlarında yapılacak değerlendirmelerle bu hedeflerin tutup tutmadığı mutlaka kontrol edilmeli ve varsa bir eksiklik bireysel düzeyde bile müdahale edilmeli.
Çünkü bu ölçme-değerlendirme doğru yapılmadığı için küçük yaşta meydana gelen küçük bir eksiklik müdahale edilmediği için yaş ilerledikçe çok büyük problem haline geliyor.
Kaynaklar(kitap, cd, online materyal) mutlaka doğru seçilmeli, sürekli değişmemeli ve takibi bilimsel yollardan yapılmalıdır.
Bugün son olarak da öğrencilerin yurt dışı olanaklarından faydalanmaları üzerinde durmak istiyorum.
Bir dili öğrenmenin en etkili yolu o dilim konuşulduğu ortamlarda uzun süre bulunmaktır.
Yani öğrenci eğitim hayatı boyunca ne kadar çok yurt dışı deneyimi edinirse öğrenmesi de o kadar kolay olacaktır. Tabii bu biraz da maddi şartlarla ilgili bir durum. Ekonomik olarak temel ihtiyaçların bile karşılanılmasının zorlanıldığı bir dönemde bu uç bir öneri gibi gelecektir.
Bir çok ailenin bunu yapabilecek durumda olmadığını biliyoruz. Alternatif olarak daha önceki yazılarımda üzerinde durmuş olduğum Erasmus,Avrupa Gönüllülük Hareketi vb yurt dışı imkanlarıyla ile ilgili yazıya göz atılabilir.
Yabancı dil eğitimi başlığı tek bir yazıyla anlatılabilecek bir konu değil o sebeple ilerleyen haftalarda farklı bakış açılarıyla bu meseleyi daha ayrıntılı inceleyeceğim.
Bu yazıda eğitimin nasıl olması gerektiği ile ilgili ortaya koymuş olduğum 5 ana başlıktan biri olan 'yabancı dil' maddesini genel çerçevesi içinde değerlendirmeye çalıştım.
Yabancı dil öğrencinin ilerideki iş hatta özel hayatını en derinden etkileyen eğitimlerin başında geliyor. Bu konu geçiştirilemeyecek kadar önemli. Çoğu insan 20'li yaşlarına kadar bu meseleyi halletmediği için iş hayatına atıldığında bu bir zorunluluk olarak karşısına çıktığı noktada alel acele kısa süreler içinde öğrenmeye çalışıyor. Ve tabii ki başarılı olamıyor.
Ancak özellikle dil eğitimi uzun bir süreç ve eğitim hayatına atıldığımız ilk andan itibaren bir şekilde bize sunulması gerekiyor.
Yazımızı yine bu alana da gereken önemin verilmesi, akılcı çözümler bulunması temennisiyle bitirelim.
Herkese iyi haftalar dileklerimle...
Yorumlar 2
Kalan Karakter: