Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı sevelim sevmeyelim, siyasi görüşünü benimseyelim veya benimsemeyelim ama hakkını da vermek gerek!
Bunca omurga fakiri siyaset düzeni içinde genel itibariyle sözlerinin, tavırlarının arkasında olan bir siyasetçi olarak takdir etmek de gerektiğini düşünüyorum.
Her ne kadar partisi yeterli başarıyı elde edemese de, öyle boş biri, siyasete sırf parti kurmak için girmiş biri de değil. Ayrıca iyi bir istihbarata da sahip olduğu bir çok çevreler tarafından da kabul edilmiş bir isim.
Hatırlarsınız, koskoca İçişleri Bakanına dahi meydan okumuş, hiçbir lafın altında kalmayan Soylu bile bir şekilde geri adım atmıştı.
Dünkü köşe yazıma aldığım Akşener’in kurultaydaki tavırlarına tekrar değinmek istiyorum ve tabii ki Özdağ bağlantısına...
Merkez sağın kalesi olma umuduyla yola çıkan İYİ Parti;
Genel başkan Akşener’in her zamanki gibi öfke kontrolünü yapamadığı ve öfkelendiği zaman söylediklerini duymadığı, yine bir sinir krizi anındaki sözleri sebebiyle 3 Mart itibariyle gerileme dönemine girmişti.
Sonrasında ise; her halükarda partiyi terketmeyen kesim tarafından, başkanlarının yakıp yıktıklarını düzeltmeye çalışsalar da, maalesef ancak bu kadar olabildi.
Kaldı ki, Bursa teşkilatından tanıdığım, takip ettiğim, partinin kuruluşundan beri emek vermiş bazı partililerin ne kadar üzüldüklerini, seçim sürecinde evlerinin yolunu dahi unutup ilçe ilçe, köy köy gezip nasıl didindiklerini biliyorum.
Kurultayda hiç birine görev vermediğini görsek de, Bursa’yı ve bu çabalayan insanları görmezden gelse de, onların partileri adına çabalamaya devam edeceklerinden yine de kuşkum yok!
Fakat Akşener’in konuşmasında sadece Bursa’yı değil, 81 il temsilcilerinin oturduğu salonda, cümlesini görmezden geldi.
Şimdi birileri: “Yok canın bize söylemedi, onlar kendini bilir” diyecektir.
Üzgünüm ama sizler diyerek, üstelik eliyle koluyla işaret ederek tüm salona hitap etti.
İlginç olanı hadsizler, şımarıklar dediğinde bile bolca alkış aldı hatta kimileri ayakta alkışladı.
Tabii bu bir taktikte olabilirdi. Yani “Bak ben ayakta alkışlıyorum, çünkü bahsettiği ben değilim” imaj çalışması da olabilirdi bazı partililerin.
Ama maalesef ki görünen şuydu: Koskoca insanların kendilerine habire bağıran, azarlayan, rencide eden başkanlarının karşısında “Helal olsun, haklısın, biz aynen de dediğin gibiyiz” onay alkışlarını algıladık izlerken.
Eh tabii kendi partililerine bunları diyen başkalarına ne demez!
Diğer ve asıl hedefi ise CHP’ydi Akşener’in...
Her ne kadar 3 Mart’ta söylediklerini seçim süreci diye sineye çekseler de, bu kez söylediklerinde altılı masadan ziyade direkt CHP’yi hedef alması, acaba siyasetin yönünü değiştirir mi göreceğiz.
Çünkü Akşener’in 2018’de CHP’nin grup kurma adına İYİ Parti’ye verdiği 15 milletvekili için neredeyse CHP’ye kul köle olma durumunda bırakıldıklarını ima etti.
Bu sözlerin üzerine Ümit Özdağ’ın açıklamaları ise; gündeme kurultayda yaşananlar kadar damga vurdu.
Sebebi ise; Özdağ’ın söyledikleri doğruysa, ki hala aksini düşündürecek bir açıklama Akşener’den gelmedi.
Bu durumda Akşener’in dobra, dürüst, haksızlığa dayanamayan siyasetçi kimliğinde itibar kaybı yaşayacağı muhakkak.
Çünkü o dönem İYİ Parti’de Akşener’in yanında ve yaşanan birçok olaya birebir şahit olan Özdağ’ın söylediğine göre;
“İYİ Parti’nin seçimlere sokulmaması için Ankara’da gizli bir toplantı yapıldığı ve karar alındığı bilgisi bana ulaştı. Bu bilgiyi Akşener ile paylaştım.Akşener bunun üzerine Kılıçdaroğlu ile görüştüve TBMM’de grup kurarak seçime girmek için 15 milletvekili istedi.Kılıçdaroğlu çok istekli davranmamış. Bunun üzerine Akşener:
Basına bu talebimi anlatır ve sizin reddettiğinizi açıklarım’demesi üzerine Kılıçdaroğlu kabul etmek zorunda hissetmiş. En azından Akşener bana böyle anlattı.
Üstelik Kılıçdaroğlu 15 vekil ile desteği ittifak şartı olmaksızın vermişti. Sonrasında ise Akşener bir gün divana gelerek, Kılıçdaroğlu ile el sıkıştık. Seçime ittifak ile giriyoruz, ne diyorsunuz? Diye sordu.İki genel başkanın el sıkışması sonrasında söyleyecek bir şey kalmamıştı. CHP ,hiç bir zaman, biz size 15 vekil verdik, buyrun kasaya’ tavrı içinde olmadı.Eğer olsaydı CHP’yi en çok ben eleştirirdim” şeklinde ifade ederken,
Aytun Çıray da "O dönem genel sekreterdim. Evet, tam da Özdağ’ın söylediği gibi yaşanmıştır" diyerek açıklamayı onayladı.
Özdağ’ın açıklamalarındaki en ilginç sözler ise;
“Akşener ile en son konuşmamızı yaptığımız İstanbul’daki ofisindeki görüşmemizde;
'CHP ile yolları CHP’yi suçlayarak bitireceğim’ dediğini çok iyi hatırlıyorum. Akşener sözünü tuttu, suçlayarak bitirdi. Peki bunları neden yazdım? Çünkü aynen böyle yaşadım ve dostluk da mertçe olmalı rekabet de...”
Özdağ’ın açıklamalarına baktığımızda; öncelikle 15 milletvekilinin diyetini ödettiler diyen Akşener’in aslında Kılıçdaroğlu’nu neredeyse tehdit ederek bu vekilleri aldığı yetmezmiş gibi yine ittifaktan CHP’yi suçlayarak ayrılacağını ta en baştan planlamasına ne denir bilemiyorum.
Ama bildiğim şu ki; Bunların doğruluk payı varsa İYİ Parti'de Akşener’in tüm bağırıp çağırmalarına rağmen, abla gibi gören, kızsa da dürüsttür, yalanı yoktur mantığıyla seven, baş tacı eden partililer için oldukça üzücü bir durum ve belki de yeni bir yol haritası çizmelerine bile sebep olacak ...
Fakat Özdağ’ın söyledikleri doğru değilse; Akşener alıştığı şekilde basını toplayıp, Özdağ’a yanıtını vermelidir.
Aksi halde; sükutla işi olmayan Akşener’in, sükutunun acaba ikrardan (kabul ediş) geldiğini akıllara getirmez mi?
Yorumlar
Kalan Karakter: