Geçen hafta perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 03.30 civarında ülke olarak sarsıldık.
Son verilere göre söylenen 3.3 civarında bir şiddet olsa da vatandaşın hissettiği 7.7 şiddetindeydi.
Neden hep gece olur bu sarsıntılar diye düşünürken,
Çok şükür herkesin hayatta oluşu en büyük tesellimiz!
Amma velakin bu sarsıntıyı sabah uyandığında öğrenen birçok vatandaş günün ilerleyen saatlerinde gittikçe ağrı, sızı hissetmeye başlarken;
Özellikle maaşına birkaç binlik zam geldiği için sevinen kesimin hevesi maalesef kursağanda kaldı...
Evet, gece yarısı öğrendiğimiz kararla vergilere gelen zamlar herkesi şoke ederken,
“Yüzde 2 bir KDV artışını o kadar da büyütmeyelim” diyen kesim belli ki hala sarsıntının etkisinde ve hala idrak etmekte zorlanıyor.
Çünkü özellikle belli bir gelire sahip ve aslında alışveriş yapan, yani herkesi derinden etkileyecek bir artıştı bu!
Yine bu sarsıntıdan bihaber olanların;
“Arabası olanlar düşünsün” dediği vergiden de öte, paşa paşa herkesin aldığı iğneden ipliğe her şey için ödemek zorunda olduğu ve üst üste koyduğunda yüksek bir meblağ!
Üstelik sadece aldığın ürünler değil, tüm hizmetler de bunlara dahil.
Hatta eli kulağında beklenenler de var!
Pek yolumuz düşmese de,
“Gitmesem de, görmesem de o yol, o köprü bizimdir”dediklerimiz gibi nice hizmet de cüzdanımızdan süratle geçmeye hazırlandığı ortada...
Yani gelen ve gelecek olan vergi paketleri için;
“Benimle ilgisi yok!
Kullananlar, parası olanlar düşünsün” diyemeyecek kimse!
Çünkü o parası olanlar zaten her dönem en çok kazanıp, en az vergi vermenin bir yolunu bulmuştur.
Hal böyle olunca da, maaşından vergi olarak kesilen, en ucuz marketi kapı kapı gezip aldığı her üründen vergisini aslan gibi ödeyen kesim,
Devlet hazinesine asıl desteği veren gönlü zengin, cebi gariban bu insanlar,
Genelde hükümetlerin vergi düzenlemelerinde en çok güvendiği kesim olmuştur.
...
Ve şimdi bu güvenilir kesim, haliyle büyük bir tasarruf planlamasına gidecek yine kendince...
Uzun süredir kırmızı et ve türevlerinden tutun da yine süt ürünleri, sebze-meyve yani kısaca boğazından keserek bu ürünlerin alımını en aza indiriyor, farklı ürünlerle değiştiriyordu.
Sağlıklı beslenmekten çok midesini doyurmaya yönelik “israfa karşı” bir destek politikası uyguluyordu zaten!
Diğer birçok zaruri ihtiyacı ise lüks tüketim kalemine almış;
Sosyal hayat, tatil vesaire gibi aktiviteleri ise yasaklı kelimeler sınıfına koymuştu bile...
Unutmadan! Bir tek tesellileri olan bu yüzden de oldukça eleştirilen, çocuklarına aldıkları telefonlar ise yeni gelen vergilerle geçmişte kaldı!
Halbuki, işsizlikle mücadele eden veya zar zor okumaya çalışıp, hayatlarının baharını gelecek endişesiyle geçiren gençlerin en ucuzundan sosyalleşmek için tesellileriyken...
Neyse şuan bunları düşünme zamanı değil!
Tabii ki bu ülkede yaşıyorsak ve ekonomik olarak zor günler içerisindeysek, vatandaş olarak hepimizin elinden geldiğince destek vermemiz gerekir.
Ve ülkeyi, devleti bir aile olarak düşünürsek...
Kaldı ki devlet baba, ana vatan deyimleri de bunu doğrular.
Bir ailede yaşanan zor zamanlarda, fedakarlık eşit olmalıdır.
Yani tüm fedakarlığı bakmakla sorumlu olduğumuz çocuklarımıza yükleyemeyiz mesela!
Hatta sorumluluğun büyük kısmı aile büyüklerinde olur.
Gerek israf etmeyerek, gerek hesap kitap yaparak örnek olur çocuklara...
Ve hatta dişinden tırnağından arttırarak çocuklara en azını yansıtmak için de çabalar bir taraftan...
Ve bu durum sağlıklı bir ailenin ve tabii ki devletin doğal gidişatıdır...
Yani tasarruf ebeveynler ve devletlerden başlayarak, çocuklar ve vatandaşlarla devam eden iktisadın denge politikasıdır.
...
Son söz: Bugün insanlar akın akın marketlere gidip alışveriş yaptılar. Birçok ürüne yarın itibariyle yansıyacak fiyat artışlarını düşünerek...
Malum hesap yapa yapa ekonomist olduk her birimiz...
Haklıyız. Ama yine de hesaplı olalım. Kredi kartlarına çok yüklenmeyelim derim.
Üstelik dahası da gelmesi muhtemelken, iyiden iyiye eli avucu boşaltıp, açıkta kalmayalım!
Astarı yüzünü geçmesin. Düşünerek ve sakince yapalım alışverişimizi...
Yorumlar
Kalan Karakter: