Geçtiğimiz aylarda birçok kez yazdığım Karacabey’e bağlı Hürr
Büyükşehir yasasıyla, köy tüzel kişiliğine bağlı tapulu arazilerinin belediyeye geçmesiyle beraber yerlerinin peyder pey satışını izlemek zorunda kalmışlardı.
Üstelik dedelerinin bin bir zorlukla alıp, borcunu ödemek için ölümüne çalışarak aldıkları topraklardı bu yerler.
Hukuken ne kadar çabalasalar da, çalmadık kapı bırakmasalar da, değişen hiçbir şey olmasa da;
Onlar mücadeleden hiç vazgeçmediler.
Hatta onların bu hak mücadelesi ulusal medyaya bile konu olmuş ve bu mağduriyetlerini duymayan kalmamıştı.
Hala dernek başkanı Bayram Efe öncülüğünde her şeye rağmen devam ediyor ve,
“Bir gün hakkımızı hukuk bize iade edecektir” diye umutla seslerini duyması gerekenlere duyurmaya çalışıyorlar.
Ve Hürriyet köyünün bu yükselen sesi; mağduriyet yaşayan birçok köylüye de örnek olmaya başladı.
Haklarının bu yasayla ellerinden alındığını söyleyen birçok köy Bayram Efe ile irtibata geçiyor ve öyle görünüyor ki; büyük bir dernek çatısı altında mücadelelerine beraber devam edecek gibiler...
Geçtiğimiz günlerde Bayram Bey’in verdiği bilgiler ışığında bu yasanın mağdurlarından, Samsun’un Ladik
Aslında onların durumu da Hürriyet köyü ile benzer. Yine emekle elde edilmiş ve yine yasayla emeksiz bir şekilde ellerinden alınan araziler...
...
YİNE BİR HÜRRİYET KÖYÜ VAKASI!
1953 yılında bu köy sınırlarında 4 kişinin aldığı 1250 dönümlük araziyi borçlarını ödedikten sonra yine bu kişiler köyün mera sıkıntısı sebebiyle köy tüzel kişiliği olarak tapulandırıyorlar.
Yani köye hibe ediyorlar.
Ne diyelim, o zamanlar insanların daha iyi niyetli, daha pazarlıksız olduğu zamanlar işte!
Fakat 1995 yılında Orman İşletme Müdürlüğü; burası orman arazisi diyerek 400 dönümüne el koyuyor.
Köylü; "Nasıl olur, burası mera alanı dese de dinleyen olmuyor. Onlar da hukuka başvurup bekliyorlar."
Hayvancılıkla geçinen bu köy, kalan 850 dönümün büyük kısmında hayvanlarını yetiştirmeye devam ederken, bir kısmını da ekip biçmeye devam ediyorlar.
2014 yılında, Büyükşehir Yasasıyla beraber köy tüzel kişiliğine bağlı arazilerin belediyelere geçeceği haberini duyar duymaz o zaman ki Samsun Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın yanına gidiyor köylüler.
Belediye Başkanı da:
“Telaş etmeyin! Bu araziler köylünündür. Yasa gereği belediyelere geçse dahi, sizin tasarrufunuzdadır. Rahat olun!” diyor.
Gerçekten sözünü de tutuyor. O dönem köylü binlerce hayvanını burada otlatmaya, geçimini sağlamaya devam ediyor.
Fakat korktukları, 2019 yerel seçimlerinden sonra başlarına geliyor.
Anlatılana göre;
Yeni Belediye Başkanı Mustafa Demir’in ilk icraatlarından biri şu oluyor!
Bu mera alanları hayvancılığa ve tarıma elverişli olmadığı gerekçesiyle kıraç arazi olarak gösterilip; Meclis kararıyla enerji panel projesi kapsamında ihaleye çıkartılılıyor ve bir inşaat şirketiyle anlaşmaya varılıyor.
Köylü;
”Yapmayın etmeyin!
Biz ne yaparız, nasıl geçiniriz? Başka mera alanımız olmadığı gibi bir kısmı da ekili arazi buranın” deseler de nafile.
Köylü de yine mahkemeye başvuruyor. Bilirkişi geliyor. Ve raporlarında;
Buranın tarıma ve hayvancılığa elverişli arazi olduğunu,
Böyle bir projenin doğaya geri dönüşü olmayan zararlar vereceğini,
Hemen yanında bulunan kuşların koruma bölgesi olan kuş cennetinin olması ve bu panellerin iklim değişikliğine sebep olacağı,
Ve 1. derece deprem bölgesinde olması sebebiyle, yine bu panellerin hayati tahribatlar vereceği ile ilgili tamamen köylünün lehine bir rapor veriyorlar.
Fakat buna rağmen şu ana kadar açtıkları tüm davalarda, maalesef ret cevabı alıyorlar. Dava şu anda Anayasa Mahkemesinde fakat köylülerin hiç umudu kalmamış.
Çünkü Dernek Başkanı Eyüp Ercan’ın dediğine göre;
Kısa süre önce toplanıp Belediye Başkanına gittiklerinde;
“Bakın, bu proje sebebiyle hayvancılıkla ekmeğini kazanan bizler nasıl geçineceğiz? Lütfen bu çalışma başlamadan son verin” demişler.
Belediye Başkanı “çözeriz” dedikten bir iki gün sonra meraya iş makinelerinin girdiğini ve kazmaya başladıklarını gören köylü karşı çıkıyor.
Bunun üzerine jandarma birliklerine haber veriliyor ve köylünün artık o alana girmesi de engelleniyor.
Ve Eyüp Bey şunu da ekliyor:
“1995’de ki davamızın akıbetini merak edip bakmaya gittiğimizde, dosyada Belediyenin de bizim gibi Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan davacı olduklarını gördük. Malum Büyükşehir Yasası sebebiyle bizden geçmişte usulsüzce alınan yerlerden hesap soruyorlarmış.
Çok komik değil mi?
"Söyledim onlara, bizim yerlerimiz üzerinden Bakanlığı dava açarken, bizim sizden hesap sormamızı neden kabullenmiyorsunuz!” diyor ve haliyle yanıt alamıyor.
Şu an yaşadıkları süreçte Belediye’nin uzlaşma çabası var mı diye merak ettim. Bu konuyla ilgili ise Eyüp Ercan:
“Tepkimiz üzerine tamam size başka bir yer veririz diye oyaladıkları yerler, civar köylerden bu şekilde aldıkları yerler. Ve bunu kabul ettiğimiz takdirde bu kez o köylülerle husumet yaşarız.
Bizim ve bizim gibi bu yasadan mağdur olmuş birçok köyün tek isteği var halbuki; Büyükşehir yasasının kaldırılması, köy tüzel kişiliğinde bizden alınan yerlerin iadesi. O kadar!”
Mesele şu ki; köylü devletin yaptığı yatırıma karşı değil!
Sadece yatırımın yapılış şekline, yerine ve kamu yararına yapıldığı söylenen bu projelerin genelde köylünün, dolayısıyla hayvancılığın ve tarımın aleyhine olmasına karşı ve tepkililer...
Şehirde et, süt, sebze fiyatları el yakarken, almak neredeyse lüks sayılırken,
Köylümüzün hayvancılık ve tarımda desteklenmesi, teşvik edilmesi gerektiği bu kritik zamanlarda;
Hala köyünde kalmak, hayvancılık yapmak için mücadele eden bu insanları küstürmek doğru mu?
Ve gıda fiyatlarına, hayat pahalılığına, ekonominin durumuna baktığımızda;
Atamızın o öngörülü sözü geliyor akıllara ve bir çoğunun hatırlaması gerekiyor belki de:
“Köylü milletin efendisidir. Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici köylüsüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete müstahak ve layık olan köylüdür.” (Mustafa Kemal Atatürk)
Yorumlar 19
Kalan Karakter: