Bir önceki yazımda yıllar içinde eğitim sisteminin nasıl evrildiğinden bahsetmiştim.
Okulların açılmasına kısa süre kala siyasi partileri, kongreleri, kurultayları, ittifakları bir kenara bırakıp biraz da bu konuyu ele almak istedim.
Malum siyaset hayatımızın parçası olabilir ama eğitim, sağlıklı bir toplumun temeli...
Eğitim sistemini iyileştirme adına birçok kez değişiklikler yapıldı, yapılacaktır da...
Ama bugün eğitimin maliyetine değinmek istiyorum.
Bu arada maliyet derken, yanlış anlaşılmasın özel okullardan bahsetmiyorum.
Onlar zaten almış başını gitmiş.
Lakin Bursa özelinde konuşacak olursak;
Özel okullar bile maliyetlerin artışıyla birlikte yüksek kayıt ücretleri neticesinde bir kaçı kilidi vurmak zorunda kalmışlar kapılarına...
...
Neyse dediğim gibi bugün konumuz, özel okulu hayalinden bile geçiremeyen sıradan vatandaşın devlet okullarında okuttuğu çocuklarının eğitim maliyetlerine bir göz atmak.
Özellikle son zamanlarda aldığımız tüm ürünlere gelen fiyat artışları; her markete gittiğimizde,
Yedi uyuyanların yüzlerce yıllık uykudan sonra uyanıp ekmek alayım derken çarşıda yaşadığı şaşkınlığını yaşatıyor.
Çünkü kuruş kuruş değil artık her seferinde yüklü zamlar çıkıyor karşımıza...
Market personellerinin üst üste yapıştırdığı incecik fiyat etiketleri artık kalın karton gibi duruyor.
Ve daha kasadayken habire güncellemelere şahit oluyoruz.
Hal böyle olunca, gıdaya gelen bu zamlar gibi kırtasiye ürünlerine de epey yüklüce geldi.
Yani öyle devlet okullarında kitabı devlet veriyor zaten, iki defter, kalem bitti gibi düşünmesin çocuğu bu okullarda okumayanlar.
Öncelikle kitapları devlet verse de, maalesef içeriği yetersiz gördüğünden birçok öğretmen, her ders için bir de velilerin alacağı yardımcı kitap listesi veriyorlar...
Ve bu kitaplar geçen yıl bile oldukça pahalıyken bu yıl neredeyse 3-4 katı fiyatlarla satılıyor.
Tabii iş bununla bitmiyor.
Okula başlayan öğrencinin daha birçok ihtiyacı var.
Ve diğer tüm ürünlerde olduğu gibi bu ihtiyaçların maliyeti de şimdilerde el yakıyor.
Eğitim-İş Bursa şubesinin yeni öğretim yılına hazırlık sürecinde, okula başlama maliyetlerinin geçen yıla oranla değişimi üzerine yaptıkları araştırma sonuçlarını açıklayan Şube Başkanı Yeliz Toy:
Ortalama okula başlama maliyetlerinde %126 oranında artış olduğunu;
Okul öncesinde geçtiğimiz yıl eğitime başlama maliyeti 7 bin 626 TL iken bu yıl 17 bin 234 TL’ye,
İlkokulda, 12 bin 500 TL iken, bu yıl 28 bin 295 TL'ye,
Ortaokulda 13 bin 304 TL olan okula başlama maliyeti bu yıl 30 bin 6 TL’ye,
Lisede ise geçen yıl 13 bin 717 TL iken bu yıl 31 bin TL’ye ulaştığını tespit ettiklerini ifade ederken;
Kırtasiyeler, internet alışveriş platformları ve mağazalardan aldıkları fiyat verilerine göre ise kırtasiye ürünlerindeki artış oranı; %92 ile %318 arasında değişim gösterdiğini belirtti.
Ve yine Eğitim-İş’in konuyla ilgili açıklamasında;
Okul forması fiyatının 3 kat, ayakkabı fiyatlarının ise 2 kat artış gösterdiğini,
Öğrencilerin servis ücretlerinin de henüz güncel fiyatlar belirlenmemiş olsa da şubat ayında servislere yapılan ara zam sonrası akaryakıta gelen %180’lik zam nedeniyle en az bu oranda yükseleceğini ekliyorlar sözlerine...
Şimdi bu fiyatlara baktığımızda; ilkokul, ortaokul ve liseye giden 3 çocuğumuz varsa;
Ortalama 90 bin küsür sadece okula başlama maliyeti ortaya çıkıyor. Ve bunun içinde beslenme, giyim ve servis ücreti yok!
Dahası devlet okullarında eğitim gören çocuklara yönelik veriler bunlar...
Ayrıca “özel okulda özel eğitim aldıramıyorum, hiç değilse devletimizin nitelikli okullarına kaydedeyim” demek de öyle kolay değil!
Eğitim-İş bu konu hakkında da;
Çocuklarına nitelikli bir eğitim olanağı sağlamak için adres bölgesi dışındaki okulların kapısını çalan velilerin 20 bin TL ile 60 bin TL arasında değişen bağış adı altında kayıt ücretleri ile karşı karşıya kaldığını söylüyorlar.
İyi de devletin nitelikli okulları derken;
Yani daha iyi lokasyonda, daha güvenilir ve daha donanımlı idareciler ve eğitimcilerin bulunduğu okullar demek oluyor.
Peki madem bu bazı bölgelerde sağlanabiliyorsa,
Ve üstelik özel değil, devlet imkanlarıyla ve devlet atamalarıyla nitelikli hale getirilmişse,
Tüm devlet okulları nitelikli hale getirilemez mi?
O zaman bu usulsüz alınan kayıt paraları da ortadan kalkmış olmaz mı?
Ve tüm çocuklarımızın hakkı olan eşit eğitim hakkından herkesin faydalanması sağlanamaz mı?
Ve ülkemizin geleceği adına, devlet güvencesinde pırıl pırıl bir nesil görmek iyi olmaz mı?
Üstelik o zaman Finlandiya örneğindeki gibi özel okullara da gerek kalmaz belki...
Yani “ Eğitimden tasarruf olmaz” sözü;
Sadece özel okulların tekelinde de olmamış olur o zaman!
Çok mu ütopik oldu acaba?
Niye olsun ki;
“Milli eğitimde süratle yüksek bir seviyeye çıkacak olan bir milletin, hayat mücadelesinde maddi ve manevi bütün kudretlerinin artacağı muhakkaktır.”
Mustafa Kemal Atatürk...
Yorumlar
Kalan Karakter: