Son zamanlarda Bursa’da gerçekleşen basın açıklamalarını, eylemleri, sebepleri ve taleplerini birçok kez köşeme taşıdım.
Tabii ki yazmalıydık.
Basın açıklamalarının sebebi zaten yetkilileri ve halkı haberdar etmek değil miydi?
Belki haberdar olundukça, ses getirdikçe dertlerine çare olunur diye yapılmıyor muydu?
Bu anlamda bizim görevimiz yazmaktı.
Ve yazdık da…
Hatta çoğu zaman söylemleri kesintisiz yayınlarken, kimi zaman da yorumlarımızı, görüşlerimizi de ekledik.
Daha daha anlaşılsın, eksik gedik olmasın diye…
…
Mesela; ulusal basına yansıyan bir haber, ki bu gerçekten Bursa’nın tamamını ilgilendiren çok önemli bir mevzuydu…
Uludağ Milli Parklarının Alan Başkanlığına verilme teklifiydi.
Bu durumu rantçılara açılan bir alan olarak değerlendiren muhalefet, çevreciler ve doğaseverlerce günlerce eylemler, basın açıklamaları, yürüyüşler yapıldı.
Onlar da seslerini duyurmak için tozunu yutmadıkları meydan bırakmadılar!
Amaçları “Alan Başkanlığına” engel olmaktı.
Çünkü bunca rantçının fing attığı bir zamanda, Uludağ sadece milli parklar kanunundaki net maddelerle korunabilmişti.
Alan Başkanlığı ise Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde olup Uludağ’ı koruyacak nitelikte maddelere sahip değil! Otel, restoran ve bu tür işletmelere açık kapı bırakıyor, doğayı alabildiğine tehlikeye sokuyordu…
Bu arada bu işe önayak olan zatı muhteremlerin küçükmüş gibi gösterdikleri alan 2 bin 800 futbol sahası büyüklüğünde ve verilen teklifte, Cumhurbaşkanı kararıyla bu alanı istenildiği kadar büyütme yetkisi de bulunuyor.
Neyse çok uzattım.
Zaten konuşacak bir şey de kalmadı.
Bu hikaye de burada bitti!
Çarşamba gecesi teklif meclisten geçti.
Cümleten geçmiş olsun!
…
Ve yine ülke genelinde gündem olan bir haber, Hürriyet köyü…
Hatırlarsınız!
İki yıla yakın bir zamandır neredeyse her meydanda eylem yaptılar. Görüşmedikleri siyasi parti lideri kalmadı.
Hatta en son Cumhurbaşkanıyla bile görüşmeyi başardılar.
Büyükşehir yasası yüzünden nasıl bir hak mahrumiyeti yaşadıklarını, nasıl arazilerinin Karacabey Belediyesi tarafından parsel parsel büyük şirketlere satıldığını devasa dosyalarla sundular.
Yalan yok!
Cumhurbaşkanı da çok şaşırdı. Hatta yanındaki Bursa milletvekillerine sertçe çıkıştı.
Vekiller haberleri yokmuş gibi ezim ezim ezildiler!
Tamamdır!
“Bu kez duymamazlık yapamazlar, köylüye hava basamazlar” dedik.
Hatta bu diyalog öylesine bir ses getirdi ki; birçok ulusal kanalda, sosyal medyada yayınlandı günlerce…
Ama bu gürültüden bir hafta sonra aniden sessizlik oldu!
İki hafta geçti ama, hala çıt yoktu!
Halbuki olayın hemen sonrasında; ilgili Belediye Başkanının Ankara’ya çağrıldığı duyulduğunda, tamamdır denmişti bu iş!
Hatta Hürriyet köyünde bir bayram havası olmuştu.
Peki sonra!
Hikaye burada bitti.
Hürriyet köylüleri de kimdi sahi!
Şu her meydanlarda arazileri satılmış diye seslerini duyurmaya çalışan bir grup, o kadar!
…
Ve tabii sendikaları unutmamak gerekir.
Asgari ücretliler, sözleşmeliler, emekliler, memurlar az arşınlamadılar meydanları!
Şu ekonomik şartlarda dünya kadar pankart, bayrak, bildiri, kağıt, kırtasiye masrafı yapıp, sesleri kısılana kadar sloganlar atıp, seslerini duyurmak için çırpındılar, çırpınmaktalar hatta…
Sonrasında beklenen maaş zamları geldi.
Bir tık arttırılınca moraller bozuldu ama ertesi günü bir tık daha arttırılınca bir gülümseme geldi yüzlere…
Önce eşeğini kaybedip sonrasında bulan insan psikolojisi işte!
Ve daha sonra yüzler asıldı, çünkü tekrar gerçeklere toslandı.
Verilen zamlar, yine açlık sınırının aşağılarında seyrettiği farkedildi…
Eh sonuç:
Yine meydanlar!
Yine bağıracağız!
…
Mesele şu ki; yapılan eylemler, demokratik hakların kullanılmasıdır. Sesini duyurmak için verilen çabadır. Ve sesini duyurana kadar azmetmektir.
Fakat şu da var ki,
Bazen duyulmak istenmediğin için,
Bazen önemsenmediğin için,
Bazen sesinin hep aynı desibelde olduğu için,
Bazen ise senden daha yüksek sesle bağırdıkları için…
Ne yapsan duyulamazsın!
Lakin bazen konuşmaktan daha etkilidir düşünmek, düşünebilmek
Ve neyse ki demokrasilerde çarelerin sınırı yoktur!
Yorumlar 6
Kalan Karakter: