Cuma günü Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun İnegöl programı sırasında eline pankartlarını alıp gelen bazı vatandaşlar vardı. Özellikle EYT konusu ve Hürriyet Köyü yazılı pankartlar çoğunluktaydı.
Ne yazık ki gerek yerel gerek ulusal basın bunlara pek yer vermezken yaşlı bir vatandaşımızın Davutoğlu’na sözlü tepkisini kitlesel bir tepki olarak göstermesine ise oldukça şaşırdım. Çünkü olayın birebir tanıkları olarak biz de oradaydık. Hatta programı takip ederken özellikle Hürriyet mahallesinin feryadı ilgimi çekmişti.
Kaldı ki basın toplantısına Hürriyet mahallesini temsilen katılan Bayram Efe, Davutoğlu’na konuyu iletti. Ben de, meseleyi merak ettiğim için araştırdım.
Gördüm ki, olay aslında,filmlere konu olacak kadar ilginç.
Hürriyet köylüleri 1951 yılında 201 hane olarak manevi değerlerine tekrar kavuşmak için Bulgaristan’da tüm maddi varlıklarını bırakıp gelmişler.
Öncelikle devletin onlara kalmaları için tahsis ettiği farklı yerleşim yerlerine dağılmışlar. Fakat hava şartları, yaşam tarzları sebebiyle bazı sıkıntılar yaşamışlar. Birbirleriyle Bulgaristan’dan tanış olan bu insanlar mektupla iletişimlerini de devam ettiriyorlarmış. Sonrasında Karacabey’de kendileri için uygun bir yer olduğunu duyunca tası tarağı toparlayıp bu bölgeye göç etmişler.
Tabii bu göç sırasında devletin onlar için tahsis ettiği yerlerden de feragat etmişler. Üstelik bu yerlerde 20-25 sene kalabilseler tapu hakları olacakken.
Ama olsun hep beraber çalışır didinir öderiz diyorlar. Bu düşünceyle Karacabey Taşpınar köyüne bağlı Haydarağa çiftlik arazisini Kemal Çayıroğlu’ndan Ziraat Bankasından senet karşılığı satın alırlar.
12 bin dönümlük bu yer 28,5 dönüm olarak 201 kişi arasında bölünür. 5728 dönümü tarlalara, kalan, 6 bin dönümü ise mera ve odun ihtiyacı için kavaklık olarak ayırırlar. Ama tabii ki kolay olmaz.
Durmadan çalışırlar ödemek için. Hasatın yeterli olmadığı zamanlarda parayı zamanında vermek için kendi işleri dışında civar köylerde ırgatlık yaparlar. Arada ödeyemedikleri de olur. O zaman da banka gelip tüm ürünlerine el koyar. Bazen öyle olurmuş ki yiyecek ekmek bulamazlarmış. Ama yılmamışlar, ev yapamasalar da ahırlarda hayvanlarıyla kalmayı göze alarak nihayet borçlarını ödemeyi başarmışlar.
Hal böyle olunca 1955’te müracaat ederek köy hakkı da elde ederler. Bu arada devlete yük olmamak için cami, misafirhane, mezarlık, okul, öğretmen lojmanı gibi yerlerin inşaatlarını inanca ve eğitime verdikleri önemle inşa etmişler.
Ayrıca hazine yeri olan ortak kullanım otlak ve mera alanlarından feragat ederek bu ihtiyaçlarını da kendi arazilerinin içinde karşılamışlar. Bu tapuların da ödeme dekontları ile ispatlı olduğunu belirtiyorlar.
Fakat 40 yıl sonra özel mülkiyetten geldisi olan bu yerlerin bedel ödenmeden geri alnıp, 6360 sayılı kanunla satacağını tahmin edememişler.
4342 mera kanununa uyuşmayan bu yerler Özel Mera olarak anılır ve özel meralar için 4342 kanunun uygulanabileceğine dair bir hüküm de yoktur. Bu arazilerin 15 tanesi tarla olarak geçmekte ve günümüzde Bursa Karacabey Belediyesince satılan bu arazileri başka köylere ve köy halkına kira usulü parayla ektirildiğini de ayrıca belirtiyorlar.
O günlerin tanıklarından bir amcamız şöyle diyor:
“Bilinçli olarak yapılan hatanın bedelini biz çekiyoruz. Peki nedir bu hata? Onu da anlatayım. 1978’de kadastro buraya geldiğinde o günkü Kadastro Müdürü Sami beydi. Dolayısıyla, bu Sami beyin hatası. Bilirkişilerin nezaretinde hisseli parseller halinde 201 hanenin üstüne geçirilseydi bu olay çözülmüş, bugün bu mağduriyeti yaşamıyor olurduk.”
Sonrasında görüştüğümüz Hürriyet Köyü Dayanışma Derneği Sözcüsü Bayram Efe ise;
" Hiçbir inanç ve vicdana sığmayan bu ihlali ve haksızlığı çocuk ve torunlarımıza miras bırakmak istemiyoruz. 1630 köyde mahallileşme yasasıyla Bursa Karacabey Belediyesi’nin bu arazilerimizi satması doğru değildir. 5 avukatımız var, mücadeleye devam ediyoruz. Ama her seferinde mahkeme belediye halletmeli diyor,. Belediye de mahkemenin kararı diyor. Aslında çözüm çok zor değil! Milletvekillerimiz 16/360 sayılı kanunun 1. maddesine ‘Asıl kişi mülkiyetine ait yerleri iade edin’ diye eklenmesini sağlarsa her şeyi çözer” diyor.
Bu vatandaşlarımız yıllardır hak mücadelesinde. Çalmadık kapı, çare olur diye ricada bulunmadık yer bırakmamışlar.
Bulgaristan’dan ana yurda gelip yıllarca didinip yurt edindikleri bu yerler parsel parsel ellerinden alınıp büyük şirketlere, kurumlara neden satılıyor?
İskan yasası değiştirildiğinde bunlar düşünülmedi mi? Tapu belgeleri, ödeme dekontları ellerindeyken bu insanları maddi ve manevi tüm haklarından bir şekilde mahrum etmenin açıklaması ne olabilir?
Hürriyet köyü sakini bir vatandaşın şu sözleriyle yazımı noktalıyorum:
“Bulgaristan’da bırakıp geldiğimiz malvarlığımızı bile zamanla Bulgaristan hükümeti bize geri iade ederken, yılların emeğiyle aldığımız tarlalarımız, otlaklarımız neden anayurdumuzda bizden alınıyor. En çok da bunu anlamakta zorlanıyoruz.”
Yorumlar 39
Kalan Karakter: