Başlıkta da anlatmaya çalıştığım üzere bugün biraz “ortaya karışık” şekilde yazarak renklendirmek istedim köşemi!
Ortaya Karışık; bir zamanlar, yani böyle haftada 1-2 hadi dışarda yiyelim günlerinden kalma bir tabir.
Hani şimdilerde yaptığımız gibi saatlerce menüye bakıp en ucuzunu seçmekle uğraşmadığımız, karar vermekte zorlanmadığımız zamanlarda garsona;
“Ortaya karışık, her şeyden” dediğimiz bu gidişle tarihe karışacak sözlerden...
Neyse biz yine bu söz üzerinden ortaya karışık başlayalım yazmaya...
Birkaç gün önce ÖTV zamlarını protesto etmek için Şehreküstü Meydan’ında İYİ Parti’nin benzin bidonuyla gerçekleştirdiği protestoyu ve sonrasında milletvekilleri, partililer ve güvenlik güçleri arasında yaşanan arbedeyi köşeme taşımıştım.
Oldukça can sıkıcı bir mevzuydu.
Çünkü ulusal medyaya bile taşınan bu protestonun amacı arada kaynamış ve sadece yaşanan arbede konu olmuştu.
Ciddi zamlar varken, vatandaş gitgide dibi görebilecekken ve bunun gündem olması gerekirken...
Her neyse bunun bu hale gelmesinden sonra İYİ Parti vekilleri Hasan Toktaş ve Selçuk Türkoğlu Bursa Valisi ve Emniyet Müdürü için İçişleri Bakanlığı'nın yanıtlaması talebiyle meclise soru önergesi verdi. Önergede:
Milletvekillerinin de içinde bulunduğu partililere müdahale ederek, zor kullanma emrinin verilmesiyle ilgili herhangi bir soruşturma ve araştırma yaptınız mı?
Milletvekilleri ve partililere zor kullanılması talimatı veren Vali Yakup Canpolat ve Emniyet Müdürü Tacettin Aslan hakkında bu etkinliği engellemek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın toplantı ve gösteri özgürlüğü maddesinin ihlaline neden olmaktan herhangi bir işlem yapmayı düşündünüz mü?
İfadeleri yer aldı.
Bildiğimiz üzere Türkoğlu milletvekili seçilerek meclise girdiğinden beri birçok kez önerge vererek isminden söz ettirdi.
Ama sanırım verdiği önergeler içinde en çok konuşulan bu olacak.
Ve yine ÖTV’yi konuşmak başka bahara kaldı.
Zaten alıştık da sayılır, bir dahaki zamma kadar bakarız artık!
MUDANYA’DA ÜNİVERSİTELİ OLMAK!
Mudanya Üniversitesi Bursa’ya Gıyasettin Bingöl’ün öncülüğünde kazandırılan bir vakıf üniversitesi ve şunu söylemek gerek;
Bursa gibi tarihi ve doğal güzellikleriyle nam salmış bu ilçeye de oldukça yakıştı.
Kampüsü, teknik ve akademik yeterliliği daha ilk yılı olmasına rağmen oldukça iyi...
Geçtiğimiz cuma günü basına özel davetinde de bunu daha yakından görme imkanı bulduk.
Birçok bölüm ve öğrenciyi barındıran üniversite hızla büyüyor.
Hatta gelecek yıl açılacak olan ingilizce eğitim verecek mühendislik bölümleri de kısa zamanda adından daha da söz ettireceğe benziyor.
Üniversitenin mütevelli heyeti başkanı Gıyasettin Bingöl’ün hayatı ise tam bir başarı hikayesi...
43 yıldır kitabevi ve 33 yıldır eğitim sektörünün içinde bulunduğunu ifade eden Bingöl’ün; yıllardır Bursa’ya kazandırdığı kapsamlı kitabevleri ve her ekonomiye hitap eden özel okullarıyla Bursa’nın eğitim alanına ülke genelinde tanıtımını yaptığını söyleyebiliriz.
Ve bence Bingöl’ü birçok insandan ayıran özelliği ise;
Bu yıllar boyunca eğitimci biri olarak asla bir siyasi parti veya başka bir sektöre yatırım yapmamış olması...
Kendisinin de her fırsatta söylediği:
“Benim hayatım boyunca tek amacım; özel okullarda, dersanelerde eğitim sadece üst gelir gruplarının hakkı olmasından öte, daha alt gelir gruplarının çocuklarına da bu fırsatı vermek için çabaladım” sözlerini ise aslında daha çok para kazanmaktan ziyade belli bir idealin peşinden koşmak olarak görebiliriz.
...
AŞIKLAR KAHVESİ...
Bursa’nın bir değeridir “Aşıklar Kahvesi”
Kapalı çarşının yanı başında kadınların el emeği ürünleri sattığı ve değişik baharatların, hatta bir kısmında köylünün birinci elden küçük çapta ürünlerini tezgahta pazarladığı sevimli Çarşı’nın içindedir.
Aşık kültürünün 60 küsür senedir yaşatılmaya çalışıldığı bu kahvehane, binlerce halk ozanını ağırlamış.
Hala bu geleneğini sürdüren küçük ve sevimli kahvehanede günboyu sazlar, bağlamalar çalınır. Türküler, gazeller okunur. Kimi zaman atışırlar sazlarıyla, kimi zaman alkışlarlar birbirlerini...
Geçtiğimiz günlerde yolum düştü Aşıklar Kahvesi’ne ve hem konuştuk hem kulaklarımın pası silindi sayelerinde...
Sanatçıdan siyasetçisine kadar birçok ünlünün ağırlandığı bu kahvehanenin anılarla dolu duvarlarına takıldı gözüm o sırada...
Ne çok haber yapılmıştı bu bazılarımızın ismini bile duymadığı Aşıklar Kahvesi için...
Sonrasında bolca sohbet ettiğim bu aşıklar işlerini öyle şevkle yapıyorlardı ki;
Bir çoğu yıllarca gerek konservatuarda gerek çeşitli mekanlarda çalıştıkları ve emeklerinin çok altında bir yaşam sürdükleri halde hiç pişman olmamışlardı yaptıkları işten ve o asıl sanatçı karekterlerinden...
Ve konuşmamız sırasında en dikkatimi çeken sözleri ise şu oldu:
Biz burada türkülerimizi söyledik hep. Ve birçok ustamız oldu. Çünkü usta çırak ilişkisi halinde devam eder bizim mesleğimiz. Ustalarımızın bize öğrettiği en önemli şey ise;
Bu kahvede türkülerinizi söyleyin sadece ve gelenler de bunların tadına varsın ama ne siz konuşun ne gelen konukların burada siyaset konuşmasına izin verin. Çünkü ya size gönül koyarlar ya sizin gönlünüz kırılır.
Ve bir de yaşadığımız sürece bakıyoruz.
Menfaati için sanatın etik değerlerini satanlar, bukalemun gibi renkten renge girip bu sayede altın kaftanlarla ödüllendirilenler;
Diğer taraftan türkülerde hayatın asıl felsefesini çözmüş ve asıl zenginliği gönlünün tahtında bulmuş aşıklar...
Ve tüm bunları düşündüğümüzde sanatçı ne demek ki?
Sanatını hakkıyla icra edenler mi?
Yoksa başkalarının bülbülü olup, altın kafesten nameler atanlar mı?
Yorumlar
Kalan Karakter: