Aslına bakarsanız; Her ne kadar geçtiğimiz cuma günü, Meral Akşener masayı bıraktığına dair açıklama yapsa da;
İzleyenlere soğuk duş etkisi yaratsa da,
Kimilerinde hayal kırıklığı, kimilerinde kızgınlık, kimilerine ise sevinç nidaları attırsa da;
O sıralar konuştuğum İYİ Parti yönetim kademesinden birçok kişinin yorumu özetle şu şekildeydi:
“Sular bulanmadan durulmaz!”
Bana göre bu sözlerin anlamı; “Millet ittifakından ayrılmaktan yana değiliz, mutlaka yine beraber yola devam edeceğiz” di.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; Altılı masanın tüm bileşenlerini tebrik etmek gerekiyor. Birçok kişinin o şekilde düşündüğünden de kuşkum yok!
Kaldı ki; fikri zikri aynı olan insanların içinde bile bazen anlaşmazlıklar ayyuka çıkarken;
Farklı dünya görüşüne, siyasi ideolojiye sahip insanların bir aradayken anlaşmazlıklarının olması ise oldukça doğal!
Burada sağ duyu kazanmıştır diyebiliriz!
'Her ne kadar Akşener’in bu çıkışını kameralar önünde yapmasına gerek var mıydı’ diye düşünsek de;
Ki evet yoktu!
Ama dediğim gibi ittifaklarda bu tür şeyler olması normaldir.
Mesele; toparlayabilmektir, egolarını, hırslarını, kaygılarını vatan ve vatandaşları için çıkılan bu yolda, unutabilmektir.
Ve ne mutlu ki, dün millet ittifakı bunu başarmış oldu!
Tabii ki bunda en büyük başarının; masanın ortaklarından, oy ve seçmen anlamında en büyük hisseye sahip olan CHP Genel Başkanının birleştirici çabası ve emeğini kimse inkar edemez!
Hatta en büyük emeği verdi diyebiliriz…
Ama Meral Akşener’in de her şeye rağmen, geri adım atarak masaya dönmesi oldukça önemliydi! Tabii ki aldığımız kulis bilgilerinden:
“Aslında dünkü toplantı, öyle güllük gülistanlık geçmemiş. Hatta bir ara Kılıçdaroğlu’nun bile çileden çıktığı ve masadakilere gerekirse masayı tamamıyla dağıta da biliriz. Fakat bunu dışarıda, bizlere güvenen kalabalığa ve milletimize nasıl anlatılır. Anlatmak isteyen varsa buyursun!” dediği ve sonrasında konuşularak bir anlaşma zemini oluştuğu söyleniyor.
Çıkan liderlerin yüz ifadesinden gergin bir toplantı olduğu zaten anlaşılıyordu. Eh birkaç günde yaşananlar az değildi!
Bundan sonra da belki anlaşmazlık yaşayacakları konular olacaktır Millet İttifakının,
'Ama hiçbiri son günlerde yaşadıkları gibi olmayacaktır' diye düşünüyorum. Bu durum yaşadıkları en büyük sınavdı ve sınavı geçtikleri söylenebilir.
Şu durumu da belirtelim; Tüm bu yaşananlar:
Kılıçdaroğlu’nun tam bir devlet adamı terbiyesinde ve herkesi birleştirme gayesinde, bir denge unsuru olduğunu ispatlamış oldu;
Demokrasi de bu değil miydi!
Birbirine benzemek değil!
Benzemeyen insanların ortak bir gelecek kurabilme hayali, umudu, çabası değil miydi…
Ayrıca, Kılıçdaroğlu için zihinlerinde soru işareti olan birçok kişinin netleşmesini ve takdir etmesini de sağlamıştır.
Bugün öğlen saatlerinde yaptığı CHP Grup toplantısında, cumhurbaşkanlığı adaylık açıklamasının akabinde, grup kürsüsüne veda ettiği konuşmasıyla da, tarafsız bir şekilde ve geçmişte bu konu hakkında söyledikleri sözlerin arkasında durduğunu da göstermiş oldu.
Ve yaşanan birkaç günlük kaosun ardından; “millet ittifakı”, seçmen karşısında tamamen rüştünü ispat etmiş oldu!
…
Muhalefette de durumlar düzeldikten sonra önümüzdeki seçimler için çalışmalar başlayacaktır.
Seçim takvimi için birçok yorum vardı!
Bunlardan en çok konuşulanı ise “acaba seçim bölgesinde sağlıklı bir şekilde seçim yapılamayacağı söylenerek, seçimin ertelenmesi söz konusu olabilir mi?” diye.
Bu konuda YSK’nın deprem bölgesine gönderdiği heyetin ilgili incelemeleri yaptığı ve neticede; bölgede seçim yapılmasına engel bir durumun olmadığı açıklandı.
Bu da bize seçimin büyük ihtimalle ertelenmeyeceğini gösteriyor.
Evet! Muhalefette yaşananlar sebebiyle, istenmeyen bir şekilde asıl gündemimizden birkaç gün uzaklaşmış olabiliriz.
Fakat deprem gerçeğini ve deprem bölgesini hiçbirimiz unutmamalı ve unutturmamalıyız.
Seçim yapılmamasına engel bir durum olmasa da, acaba bir ayı dolan deprem bölgesinde yaralar sarıldı mı?
Tabii ki böylesi bölgesel felakette, her şeyin çar çabuk eski haline döneceğini kimse söyleyemez!
Binlerce kişinin öldüğü, binlercesinin uzuvlarından bazılarını kaybettiği ve yine binlerce insanın geçici veya daimi başka bölgelere göç ettiği düşünüldüğünde, belki de artık deprem bölgesinin değişen demografik yapısını da konuşmamız gerekecek maalesef!
Bunun yanında depremden kurtulan, orada yaşamaya devam etmek zorunda kalan;
Ama evini barkını, varını yoğunu kaybetmiş birçok insan da hala bölgede yaşamakta…
Peki bu insanların yaşama koşulları ne düzeyde!
İlk günlere oranla daha iyileştirilmiş olsa da, hala çadır sıkıntısı yaşayanların ve bir çok yerde elektrik, su, alt yapının iyileştirilememesi, deprem bölgesinde yaşanan sıkıntıların hala başını çekmekte!
Dün konuştuğumuz Bursa AKUT gönüllülerinden Adem Gür ve İbrahim Sarı hala yaşadıklarının etkisindeydi.
Sohbetimiz esnasında güvenli binalar hakkında söyledikleri de bence oldukça önemliydi:
“Binaların çok katlı veya daha az katlı olmasıyla ilgisi yok aslında . Mesele; öncesinde zemin etüdü yapılarak, o zemine göre kat belirlenmesinin yapılmasıyla alakalı. Ayrıca kentsel dönüşümün iyice önem kazandığını, hele ki bu felaketten sonra daha hızlandırılmasının mühim olduğuna değindiler.”
"Yüzlerce insanın hayatını kurtarırken, yüzlercesinin de cansız bedenini çıkardınız enkazdan. Sizi yaşanılan bu felakette, en çok ne etkiledi?" diye sordum. Sorumu Adem bey şu şekilde yanıtladı:
“Oradaki tabloyu görmek çok acıydı. Üstelik bir arkadaşımı da cansız çıkardık. Ayrıca, yine ölmüş halde çıkardığımız 4 kişilik bir aile vardı. Çocuklardan birini babasıyla, diğerini ise annesiyle birbirlerine sarılmış halde bulduk. Ama annesinin kollarının arasından çocuğu çıkaramadık.”
Gerçekten dinlerken dahi yüreğimizin acıdığını hissettim. Kaldı ki buna birebir şahit olmayı düşünmek bile zor.
AKUT gönüllülerinin ayrıca olası bir deprem tedbiri olarak telefonlarımıza GÜVENDEYİM uygulamasını da indirmemizi tavsiye ediyorlardı.
Evet, deprem hayatımızın gerçeklerinden…
Fakat depremin felakete dönüşmesi, bizim gerçeklerimiz değil!
Lütfen bunu unutmayalım!
Sadece bazı işgüzarların, insan hayatını değersizleştirmesiydi…!
Ve ister siyasette seçmen olalım, ister olası deprem de depremzede adayı…
Fakat şunu aklımızdan çıkarmayalım!
Biz vatandaşız ve bu ülkede mevcut iktidar olan partilere veya iktidar olmayı düşünen siyasi partilere şunu sormalıyız!
Bize ne kadar güven ve refah içinde yaşayacağımız bir ülke vaat ediyorsunuz!
Ve gerçekten biz ne zaman güvenmek için çabalamayı bırakacağız!
Yorumlar
Kalan Karakter: