Geride bıraktığımız hafta Bursa, siyaset anlamında yine oldukça hareketliydi.
İstifalar, eylemler ve tabii ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki günlük Bursa programı...
Her zaman olduğu gibi İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu farkındalık yaratan bir eyleme imzasını attı. Hep yazdığım gibi Türkoğlu bu işi gerçekten biliyor.
Bu çok mühim.
Zeka, yaratıcılık, hitabet ve tüm bunları siyasetle harmanlayıp ilgi çekecek şekilde sunabilmek öyle her babayiğidin harcı değil!
Kimi insanın egosu izin vermez, kimisi beceremez, kimisi de halkla daha iletişim kuramamışken böyle bir eyleme girmeyi haliyle düşünemez bile.
TÜİK binasının önüne giden Türkoğlu ve partililer, Pinokyo figürlü bir basın açıklaması yaptı. Daha sonra da Pinokyo maketini TÜİK binasının önüne koydular.
Türkoğlu açıklamasında:
"TÜİK yalancılıkta Pinokyo’yu da geçti. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı yıllık ekim ayı enflasyon rakamlarının; vatandaşın çarşıda, pazarda, manavda, markette karşılaştığı gerçek rakamların yarısına bile tekabül etmiyor” dedi.
Konuşmasında birçok sayısal veri ve birim fiyatları da sunan Türkoğlu şöyle devam etti:
“TÜİK Pinokyo’sunun açıkladığı yıllık yüzde 85.51’lik enflasyon oranı bile, son 24 yılın yeni zirvesi oldu”.
***
Bursa siyasetinde bir önemli gelişme de Memleket Partisi Bursa İl Başkanlığı’nda yaşandı.
İl Başkanı Hasan Yıldırım ile Mudanya, Gürsu, Yenişehir, Mustafakemalpaşa yönetimleri görevlerinden istifa ettiler.
Aldığım duyumlara göre Osmangazi ilçe başkanının istifasından kendi yönetim kademesinin bile haberi yokmuş.
Bu yüzden sesler yükselmiş ve başkan dışında yönetimden başka kimse istifa etmemiş.
Ben de Memleket Partisi yönetiminde görevli bir partiliye bu istifaların sebebini sordum:
İl Başkanı Hasan Yıldırım’ın Genel Merkeze, Nilüfer ilçe başkanını görevden almalarını talep ettiği, kabul görmeyince de ekibiyle istifaya karar verdiğini öğrendim. Basının karşısına çıktıklarında da istifayı genel merkeze şartlı olarak iletmişler!
Yani ilginç bir istifa!
Çünkü başkanın söylemi özetle şu şekilde:
“Pazartesi istifa dilekçelerimizi vereceğiz. Ama o güne kadar Genel Merkez hatasından dönerse biz de devam ederiz!”
Gerçekten duyduğum en ilginç istifa.
Hatta ağlayarak edilen istifa açıklamalarından bile daha ilginç desem yeridir.
Bu arada, Memleket Partisi ile ilgili aldığım kulis bilgilerine gelince…
Her an, Zafer Partisi ile ittifak oluşturacaklarına ilişkin bir açıklama gelebilirmiş. DSP ile de paslaşmalar devam ediyormuş. Ayrıca, yine partili yetkin bir isimden aldığım bilgiye göre, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’la da ciddi görüşmeler olmuş. Ama sonrasında Meral Akşener’in de BTP ile ittifak görüşmeleri yaptığı için konunun kendileri açısından şu an netleşmediği ifade ediliyor.
***
Gelelim haftanın son, belki de en önemli haberine. Yani Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki günlük Bursa programına!
İlki işadamlarıyla buluşma olan ve bir kısmı basına açık, bir kısmı kapalı gerçekleşen bir programdı.
Önceki yazımda bu program öncesinde yaşananları yazmış ve eleştirilerimi yapmıştım.
O yüzden geceye gitmediğim için devamını yazmama gerek olmadığını düşünüyorum.
Yalnız şunu da ifade etmek istiyorum. Yazdıklarım, partililerin il yönetimine olan eleştirileriydi. Kimilerinin bunları CHP düşmanlığı diye algılamasını hayretle karşılıyorum.
Söylemek istediği şu:
Siyasi partiler bireylerin üyesi değildir. Bireylerdir üye olan.
Ve bazı partiler her şeye rağmen devamlılığını sürdürme potansiyeline sahiptir ve kalıcıdır.
Bireylerin görevi, bulundukları partiyi en iyi şekilde temsil etmektir, o kadar.
Ama, kişilerle partileri aynı kefede tutarsanız partiye değil kişilere hizmet etmiş olmaz mısınız?
Açıklama gereği duyduğum bu kısa nottan sonra Kılıçdaroğlu’nun programına gelirsek…
Kılıçdaroğlu’nun Bursa CHP teşkilatlarına sık sık, “Yıldırım ilçeye önem verin” sözlerine binaen programın büyük kısmı bu bölgede geçti.
Kaldı ki, bence de Bursa’nın yüzde 25 oyunu barındıran bir ilçede programa daha ağırlık verilmesi çok isabetli bir karardı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarında eğitim, inanç, işsizlik, ötekileştirme ve hukuk konularına sıkça değindiğini gördük.
“Sosyal devlet dediğimiz bir kavram var. Sosyal devlet üzerinde yeteri kadar durmuyoruz. Devletin sosyal olması gerekiyor. Devletin bütün bireylerine yardım etmesi ve kapı aralaması gerekiyor. Düşük gelirli kesimlerin korunması demektir, sosyal devlet. Devlete sosyal kimlik verilmesinin temel nedeni budur” derken,“Biz sosyal devleti de yeniden inşa etmek zorundayız” vurgusunu da yineledi.
Haftanın Bursa özelinde siyasi gelişmeler işte böyleydi.
Öte yandan, İstanbul’daki İstiklal Caddesinde dün gerçekleşen patlama hepimizi derinden üzerken, insanlarda korku ve tedirginliğe de sebep oldu.
Acaba bu, yine kirli ellerin oyunları mı?
Yine korku iklimi mi yaratılıyor?
Yine birileri ülkemizin birlik beraberliğini bozma peşinde mi?
Tüm bunları düşününce şunu hep hatırlamalıyız.
“Kol kırılır yen içinde kalır”.
Seçimler olur, geçer...
Bugün o parti, yarın başka parti seçilir. Beğendiğimiz, beğenmediğimiz yönleri olur.
Fakat, her ne olursa olsun biz aynı vatanın evlatları olarak her zaman “biz” olmayı başardığımız sürece her şeyin üstesinden de geliriz!
Yorumlar
Kalan Karakter: