TRT Ankara Radyosunda son dakika bir bildiri:
Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir
Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Milli Güvenlik Konseyinin yönetimi ele geçirdiğini açıklayan bildiriyi okuyordu:
Girişilen harekatın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmaktır. Parlamento ve hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Gerçi darbe haberini 1 saat öncesi bizzat KenanEvren Amerikan konsolosluğundan bir yetkiliye bildirmiş, o da ABD Başkanı Cartera müjdeyi vermiştir bile...
Hatta ertesi gün Washingtonda bir rahatlama havası hakim olmuştur. ABD Ulusal Güvenlik Konseyinden bir yetkilinin sevinç içinde arkadaşını telefonla arayarak Ankaradaki çocuklar yaptılar söylemi ise oldukça ilginçtir!
Peki darbe sürecine nasıl girilmişti?
1970 yıllarının sonlarına doğru Türkiye, siyasi otoritenin istikrarsızlığı, Amerikan emperyalizmine karşı fısıltıların artması, ekonominin iyiden iyiye bozulması, kaçakçılığın, stokçuluğun artması toplumu gitgide daha çok rahatsız ediyordu.
Hal böyle olunca halkın kafasını farklı noktalara odaklamak için tarihler boyunca uygulanan siyasi taktikler devreye sokulur. Özellikle üniversite gençliği üzerinden harekete geçer gizli eller...
Sağ-sol arasında sert duvarlar örmek için provakatif çalışmalar, sokak çatışmaları, Alevi meselesinin tekrar körüklenmesi, sendika liderlerine gazetecilere siyasilere suikastler, faili meçhuller...
1974ten itibaren katlanarak 1977-1980yıllarında ise doruğa çıkar.
Öyle bir hale gelmiştir veya getirilmiştir ki toplumda bu ayrışma;
Okuduğu gazete, giydiği kaban veya bıraktığı bıyık stili bile düşmanlığa sebeptir...
Ve artık darbenin de zamanıdır...
Darbe yapılır yapılmaz yurt çapında o zamana kadar görülmemiş kitlesel gözaltılar başlar.
Tanklar, tüfekler, tutuklamalar, her yerde muhbirler, komşu komşuyu ihbar edenler, sıradan insanlar bile evde ne kadar kitap, roman varsa, yazın sıcağında bacalarda tüttürür dumanını...
650 bin kişi gözaltına alınır. 230 bin kişinin yargılandığı davalarda 7 bin kişi için idam istenir.
517 kişiye idam cezası verilir, 49 kişi darağacında hayatını kaybeder.
Yaklaşık 100 bin kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılanır. 14 bin kişi ise vatandaşlıktan çıkarılır...
39 ton gazete ve kitap yakılır.
927 basın ve yayına el konulmuştur,1 milyon 683 kişi fişlenmiştir,
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istenmiş, 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verilmiştir.
Yüzlerce kişi ise işkencelerde katledilmiştir.
Yıllar sonra katıldığı bir televizyon programında Kenan Evren idamlar hakkında adil şekilde kararlar verdiklerini anlatırken:
Sağcı solcu yok! Mümkünse bir sağcı bir solcu veya iki sağcı iki solcu... kaç tane çıkmışsa artık! İkisini beraber yapalım. Sonra bu gelen yönetim sağı tutuyor solu tutmuyor gibi töhmet altında kalmayalım dedik. O yüzden infazları bu şekilde gerçekleştirdikdeyip gülerek anlatmıştı bu büyük trajediyi...
Ve tüm bu olaylar silsilesinde halkın çektiği ekonomik sıkıntılar, uzun kuyruklar, dış müdahalelerin unutturulması neredeyse başarılmış, herkes canının derdine düşmesi-düşünmesi sağlanmıştır.
Ve yine binlerce genç ,binlerce sıradan insan; yıllarca izleri silinmeyecek bir kaosun içine yine sürüklenmişti...
Yani;
Filler tepişirken olan yine çimenlere olmuştu.
Yorumlar 1
Kalan Karakter: