Türkiye, son birkaç gündür gündeme oturan, kimilerine göre hukuki bir süreç olsa da,
Çoğunluğa göre; yaşananların kabul edilemeyeceği “Anayasal düzene karşı ve Anayasa’ya aykırı” bir skandal olarak gördüğü mühim mevzuya kilitlenmiş vaziyette...
Mesele şu ki, hala mahkumiyzeeti devam eden ve genel seçimlerde Hatay’dan milletvekili adayı olan, 14 Mayıs’ta ise milletvekili seçilen Can Atalay’ın hala hapiste olmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi, yani devletin en üst yargı organı “Hak ihlali kararı” vermişti.
Bu karar üzerine İstanbul 13. Ceza Mahkemesi’nin Atalay’ı serbest bırakması beklenirken yerel mahkeme, ilginç şekilde karar verme yetkisinin Yargıtay’da olduğunu belirterek, dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermişti.
Amma velakin Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 Kasım’da Atalay’ın mahkumiyet kararını onayan daha önceki kararın doğru olduğunu belirterek, AYM’nin ihlal kararına uymayı reddetti. Devamında da;
AYM’nin “Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını” kaydederek, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.
Bu arada şunu belirtmekte fayda var; Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla diğer devlet organlarını bağlayan bağımsız bir devlet organı olup, üyeleri hakkında ceza davalarını bile kendisi yürütür.
Bu durumda, Yargıtay’ın verdiği bu kararın uygulamada hükmü var mıdır?
Ve üyeleri hakkında ceza davalarını bile kendilerinin yürütme yetkileri olan AYM’de 15 kişiden oluşan bu kurulun 9 kişinin verdiği kararla yetkilerini aştığı belirtilirken, diğer 6 kişinin mi onları yargılaması gerekecekti!
E şimdi bu da olamaz. Çünkü böyle bir durumda en az 10 kişinin olması gerektiği ile ilgili madde ne olacak?
Ve hal böyleyken, devletin özgürlüklere dayalı demokratik düzenini koruma görevini üstlenen AYM’ye karşı Yargıtay’ın bu eyleminin yine“Anayasanın hükümlerini tanımıyorum” anlamı taşıdığı yorumları ise bir o kadar mühim ve tedirgin edici!
Ki birçok hukukçunun açıklamalarında belirttiği “Bu sadece Atalay davasını değil, gerek devlet gerek vatandaşlar açısından da önümüzdeki süreçlerde hukuki anlamda büyük sıkıntılar yaşatabileceği telaşı ve bu noktada gecikmeden önlem alınması” yorumları da oldukça fazla...
...
Konuyla ilgili hükümet kanadından da karara şaşıran ve tepki veren isimler olurken;
AK Parti kulislerinde de, partiyi zora sokacak bir karar olduğu düşüncesiyle, tedirgin ve şaşkın şekilde çoğu partilinin olayı takip ettikleri, bu anlamda birkaç gündür meydanlarda devam eden eylemler ve halkın tepkisine neden olan bu kararın altında acabalar olduğuyla ilgili yoğun mesai harcadıkları da söyleniyor.
Yargıtay’ın bu kararına istinaden; Bugün Bursa Barosu da karara tepki vermek adına Uluyol Adliyesi önünde kalabalık bir katılımla basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamada Bursa Barosu Başkan Yardımcısı Av. Aslı Evke Yetkin;
“Yargıtay 3. Ceza Dairesi başkan ve üyelerinin, görevlerinin gerektirdiği şekilde hak temelli bir yargı pratiği ile anayasal hüküm kapsamında bağlayıcılığı tartışmasız olan ihlal kararının gereğini yerine getirmekten imtina etmeleri nedeniyle disiplin suçunu işledikleri açıktır. Bu nedenle, 3. daire başkan ve üyeleri hakkında Yargıtay Kanunu’nun 19. maddesi gereğince disiplin soruşturmasının başlatılması, eylemin ağırlığı gözetilerek görevden el çektirmeye davet işleminin uygulanması ve cezalandırılmaları talebiyle Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığı’na baromuz tarafından başvuruda bulunulmuştur. Görevi kötüye kullanma ve anayasayı ihlal suçu işleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında başkanlığımızca suç duyurusunda bulunulacaktır” ifadelerini kullandı.
Baronun yaptığı bu eyleme katılan önceki dönem Bursa Barosu Başkanlarından DEVA Partisi Bursa İl Başkanı Zeki Kahraman’la sonrasında konu ile ilgili yaptığım söyleşide de benzer şekilde tepki aldım.
Kahraman:
“Demokratik ülkelerde, yargı kurumları da dahil olmak üzere tüm kurum ve kişiler anayasa ve yasalarla bağlıdır. Yerel Mahkemenin yani İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına karşı topu Yargıtay’a atması bir oyunun parçasıdır. Kararın kasıtlı olarak alındığı, ardında ülkemizi kaosa sürükleme niyet ve kastı olabileceğini düşünüyorum.
Anayasanın ihlali ve darbe görüşleri hafife alınmamalıdır. Bu zaman zaman şahit olduğumuz güç odakları arasındaki mücadelenin bir yansıması ise bağımsız yargı içinde ve demokratik yollarla bu sorun derhal çözülmelidir.
Tüm kurumların ve siyasi partilerin iktidar ve muhalefet demeksizin varlığı anayasaya dayalı olduğuna göre Anayasa Mahkemesi kararına uymama gibi bir eylemin, doğrudan demokrasiye ve demokrasinin yapı taşlarına karşı bir eylem olduğunu ifade etmeli, yargı kurumlarının ‘Anayasaya uymuyorum’ demesi kabul edilebilir olmadığı gibi bu hadsizlik karşısında hukuk önünde had bildirilmelidir” diye konuştu.
Söyleşimizin devamında, yukarıda belirttiğim gibi 9 Anayasa Mahkemesi üyesi, bu durumda geriye kalan 6 üyesi tarafından yargılanabilecek miydi?
Zeki Kahraman bu konuda da, 10 kişiyi tamamlama gerekliliği nedeniyle 4 yargıç atanarak kişi sayısının tamamlanmasının sağlanacağını söylese de işlerin bu duruma gelmesinin Anayasa ihlali olacağı nedeniyle, muhtemelen Yüksek Disiplin Kurulu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bu eylemini ele alacak ve bu daire başkan ve üyeleri hakkında gereğini, yani disiplin cezalarını uygulayacağını düşündüğünü söyledi.
...
Hepimizin şaşırarak izlediği bir süreç yaşıyoruz.
En son kararı veren ve kararlarının tartışmaya bile açık olmadığı yargının en üst mercii makamı Anayasa Mahkemesi’nin şu an itibariyle tavrı ne olacak?
Ve en mühimi; yargının en üst makamlarının arasında yaşananlardan ve sonuçlarından anayasamız ve haliyle bizler nasıl etkileneceğiz...
Yorumlar
Kalan Karakter: