Aslında çok şey yapmalı.
Ve bir an önce başlanmalı, başlanmak zorunda!
Daha fazla geç kalmadan!
10 gündür olmasını hiç istemediğimiz bir gündemi yaşıyoruz maalesef…
Depremin olduğu günden beri, hepimiz çok farklı ruh hali içindeyiz.
Deprem bölgesinde giden canlar, kalan öksüzler ve evsiz barksız kalan binlerce insan…
O felaketi yaşamayan bizlerin de, bir yarımız sanki enkaz altında kalmış gibi…
O günden beri insanların yüzleri asık ve tedirgin…
Ve bu çok doğal!
Ahmed Arif’in dizelerindeki gibi;
“Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim,
Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim…”
…
Depremin yaraları sarılmaya çalışılacak, zor olsa da.
Enkaz kaldırma işlemleri başladı.
Bazı deprem bölgelerinde ise; durum öyle vahim bir halde ki, tarlanın taşları sürülür gibi;
Bölge tamamen temizleniyor,
Çünkü tek sağlam yapı kalmamış ve yeniden bir yerleşim yeri kurulacak.
Sadece depremden tek etkilenmeyen, 42 bin nüfuslu Hatay/Erzin ilçesi hariç!
Hepimizi sevindirdiği gibi çok da şaşırttı, Erzin!
Halbuki; şaşırmamız gereken, onca binanın yıkılması ve onca insanın hayatını kaybetmesi olmalıyken!
Peki, olduğu bölgelerin altını üstüne getiren depremde,
Erzin’de neden tek bir bina yıkılmamış ve çok şükür ki, tek bir cana mal olmamıştı!
Tek ve basit bir yanıtı var!
Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu’nun görevini yapması o kadar!
Kaçak binalara asla izin vermemesi.
Hatır gönül, hısım akraba kim olursa olsun!
Bu konuda yakınlarıyla kırgınlık bile yaşasa;
Kesinlikle tavrını koyması ve daha önceki dönemler de yapılan kaçak binalara ise, yine asla müsamaha göstermemesi;
Hepsi bu kadar!
…
Aslında Erzin Belediyesi, birçok belediyeye örnek olmalıdır bu deprem sürecinde.
Birçok belediyeye “göreve çağrı niteliğinde de” olmalıdır aslında;
Dünkü yazımda da ele aldım ve almaya devam edeceğim, edeceğiz.
Yer bilimcilerin, deprem uzmanlarının tıpkı Kahramanmaraş depremiyle ilgili uyarıları gibi;
Yıllardır olası Marmara depremi için de uyarıyorlar!
Fakat özellikle son zamanlarda bu konuda uyarıdan ziyade,
Neredeyse; yetkililere seslerini duyurma adına, bağıra bağıra acil durum çağrısı yapıyorlar!
Artık bilim insanlarının dikkate alınma zamanıdır!
Artık Bakanlıklara, Belediyelere, yapı denetimlere yönelik, acil göreve çağrı zamanıdır.
Evet birlik beraberlik diyoruz ya, afet zamanlarında hani!
Öncesinde de; bu birliğe önem vermek gereklidir.
Akademik odalar, meslek odaları, STK’LAR, siyasi partiler de dahil edilmeli, ortak güç oluşturulmalıdır!
Zor değil! Olması zorunludur;
Ülkemiz ve vatandaşlarımız için sosyal devletin gerekliliğidir bu!
…
Neler yapılabilir?
Neler yapılmaz ki!
Bugün deprem riski en çok olan; Marmara Bölgesi özelinde konuşacak olursak;
Tüm binaların deprem güvenlik karnesi çıkarılmalıdır!
Durumu nedir!
Bina kaç yıllık, altından geçen fay hattı, taşıyıcı kolonların güç seviyesi;
Binanın malzeme kalitesi;
Yapan müteahhit, denetimi yapan yetkili kim?
Bir web sitesi üzerinden herkese açık şekilde yayınlanmasıyla işe başlanabilir.
Hiç zor değil! Tembellik lüksü yok kimsenin!
E-Devlet’in hayatımıza getirdiği kolaylıkları unutmayalım!
Yıllar önceyi düşündüğümüzde, bin resmi kuruma gidip günlerce toparlayacağımız belgelere artık tek tıkla ulaşıyoruz.
Hatta yüz yıl önceki soy kütüğümüze, cilt, sayı, sayfasına kadar bile ulaşabiliyoruz.
Hah! Yani deprem tedbirleriyle alakalı bu bilgilere ulaşmak da; bu zamanda hiç zor olmamalı, anlatmak istediğim!
Peki, bu bilgilerin herkese açık yayınlanacağını bilen;
Müteahhitinden, memurundan, kontrolöründen ve niyeti malum birçok insanın;
Bu durumda, işini daha düzgün yapacağı veya yapmak zorunda kalacağı muhakkak!
Diğer taraftan, işini zaten düzgün yapanlar için ise gurur karnesi olacak, sıkıntı yaratmayacaktır;
Ve tabii ki ev almak veya kiralamak isteyenler için de emlakçının vicdanına kalmadan bir şeffaflık ve netlik kazandıracaktır.
Yaşla kuru birbirinden ayrılacak ve kentsel dönüşüme de daha sağlam adımlarla gidilecektir.
…
Ve meslektaşım Ali Şahin’in de konuyla ilgili yazıma ilave yaptığı yorum ve öneriler gerçekten mühim ve o yüzden paylaşmak istedim:
“Acil olarak İstanbul, Kocaeli ve Bursa sanayisinin bir bölümü çalışanları ile birlikte Konya-Karaman arasındaki bölgeye taşınmalı. Bununla birlikte uzaktan çalışma yasası ile bazı personellerin kendi köylerinde çalışabilmesinin önü açılmalı ve tersine göç teşvik edilmeli. Bu şekilde öncelik Büyükşehirlerdeki nüfusu azaltmak olmalı. Akabinde düşen konut ve arazi bedelleri ile sosyal toplanma alanı oluşturmak için planlanan istimlak bedeli de düşeceği için önemli bir avantaj sağlanacak. Ama bütün bunları yapmak için süre her geçen gün azalıyor!”
Başlıkta da belirttiğim gibi;
Bir şey yapmalı ve aslında çok şey yapılabilmeli!
Yapılmak zorunda!
Ama bir an önce ve bir felakete daha dönüşmeden…
Yorumlar 3
Kalan Karakter: