Geçen haftaki yazımda malpraktisle ilgili hekimin cezai sorumluluğuna değinmiştim. Bu hafta da malpraktis sebebiyle hastanın uğradığı maddi ve manevi zararların hukuki boyutunu ele alacağım.
Kısaca malpraktis;
Hekim ve sağlık personeli tarafından gerçekleştirilen tıbbi müdahalenin tıbbi standarda aykırı olması, yani sağlık personelinin bilgisizliği, deneyimsizliği ya da ilgisizliğinden kaynaklı hastanın zarara uğraması demektir.
Böyle bir durumda zarara uğrayan hasta veya yakınları zararın tazmin edilmesini isteyebilirler.
Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları 13. maddede hekimliğin kötü uygulanması konusunu düzenlemiştir. Buna göre, “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi 'hekimliğin kötü uygulanması' anlamına gelir.”
Söz konusu madde hekimin hastasına karşı özen borcunu açıkça düzenlemiştir. Ancak burada incelenmesi gereken nokta gösterilecek özenin kimler tarafından ve hangi boyutta olduğudur?
Örnek vermek gerekirse, uzman bir cerrahla pratisyen hekimin gösterecekleri özeni aynı kefeye koymak hakkaniyete aykırı olacaktır. Her olayı kendi içinde, kendi bileşenleriyle değerlendirmek gerekmektedir.
Örneğin, kalp rahatsızlığı olan emekli Ahmet Bey, tedavi amacıyla hastaneye gidiyor ve kendisine mutlaka bypass ameliyatı olması gerektiği yazılı ve sözlü bildiriliyor. Ahmet Bey kabul edip ameliyata giriyor ve oluşan komplikasyon sonucu hayatını kaybediyor.
Bu durumda hekime tazminat davası açmakta hukuki yarar var mıdır?
Hekim tıbbi müdahaleden önce hastasını teşhis, tedavi, risk ve maliyet unsurları konusunda sözlü ve yazılı olarak bilgilendirmelidir. Bu bilgilendirmenin yapılmamış olması halinde meydana gelecek zararlardan hekimin hukuki ve cezai sorumluluğu gündeme gelir. Hastanın açık rıza vermesi hukuka uygunluk oluşturacaktır. Tıbbi müdahaleler genellikle belli riskleri taşıdığı için hasta aydınlatılmalı ve açık rızası alınmalıdır. Açık rıza alındığının ispat yükü hekime aittir.
Bir diğer incelenmesi gereken nokta da komplikasyonlardır. Hekim standart tıbbi fiilleri yerine getirmesine rağmen oluşacak komplikasyonlar malpraktis kapsamına girmeyecektir.
Malpraktis ve komplikasyon ayrımı nasıl yapılır?
Malpraktis , komplikasyon ayrımı açılacak tazminat davasında görevli hakimin hukuk bilgisiyle ayrımını yapacağı bir husus değildir. Bu sebeple Adli Tıp Kurumu’ndan, Yüksek Sağlık Şurası’ndan ya da üniversitelerin ilgili ihtisas bölümlerindeki akademisyen tıp uzmanlarından oluşan bir heyetten rapor alınıp, bu rapor üstüne karar verilir.
TAZMİNAT DAVASININ GENEL ÖZELLİKLERİ
Malpraktis davasında davacı tıbbi hatadan zarar gören kişidir. Genellikle zarar gören hastanın kendisidir. Ancak hastanın vefatı durumunda çöküntüye uğrayanlar manevi zarara uğrayabilir ya da yine hastanın vefatı sonucu destekten yoksun kalanlar olabilir. Bu gibi durumlarda dava hakkı zarar gören yakınlarındadır.
Hastanın ölümü dışındaki durumlarda tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücü kaybı, gelecekte çalışamayacağı günler için uğrayacağı maddi kayıp gibi durumlar maddi tazminat olarak talep edilebilecektir.
Hastanın ölümü durumunda da zarar gören yakınları; tedavi giderleri, cenaze giderleri, destekten yoksun kalma tazminatı, manevi tazminat gibi taleplerde bulunabileceklerdir.
Bağımsız çalışan doktorlar ile özel hastaneler aleyhine açılacak maddi ve manevi tazminat davalarına bakmaya tüketici mahkemeleri görevlidir.
Kamu hastaneleri veya sağlık kuruluşları aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davalarına bakmaya idare mahkemeleri görevlidir. Kamu hastanelerinde meydana gelen yanlış tıbbi uygulamalar nedeniyle tazminat davaları doğrudan ilgili kamu kurumuna karşı açılabilir. Doktor, devlet memuru statüsünde olduğu için aleyhine doğrudan tazminat davası açılamaz.
Haftaya aynı günde, Nöbetçi Gazete’de,
Yine özel bir konuyla görüşmek üzere…
Yorumlar
Kalan Karakter: