Kök kadar emekli aylığı alıyorum.
Niye?
Hak ettim çünkü.
1994’te çalışmaya başladığımda ilk işe girmenin verdiği heyecanla “deneyim sahibi değilsiniz” dediler, asgari ücrete razı oldum. Suçluyum.
Adanmışlıkla çalışıp meslekte yetkinleşirken gelirim, aldığım eğitimlere ve deneyimime paralel artış göstermediğinde homurdansam da gereğini yapmadım. Suçluyum.
Zam talebime “Onurlu bir mesleğimiz var,” yanıtı gelince gençliğin saflığıyla “Onurumuzu akşam sofraya koyup yiyemiyoruz!” diye romantik bir sitemle yetindim, kapıyı çarpıp çıkamadım. Suçluyum.
Yıllarca kayıt dışı ekonomiyle mücadele haberleri ve yazıları yazdım ama bana onurlu işime şükretmem gerektiğini söyleyenlerin karşısına dikilip “Siz önce asgari ücretten gösterdiğiniz sigorta primlerimi gerçek kazanç üzerinden ödeyin,” diyemedim. Meslek yaşamımın önemli bir kısmında sigorta primlerimin aldığım ücret yerine asgari ücretten ödenmesine ses çıkaramadım. Suçluyum.
Sendikal örgütlenmeyi önerdiğim arkadaşlarım “Biz nasıl yapabiliriz ki?” dediklerinde onları yapabileceğimize ikna etmeye çabalamadım. Suçluyum. (Hoş çabalayanların başına neler geldiğini de çok yakından yaşayarak gördüm.)
2008’de gazetecilerin yıpranma payı diye bilinen fiili hizmet süresi zammı Faruk Çelik’in Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı döneminde 180 günden 90 güne indirildiğinde hiçbir şey yapamadım. Suçluyum.
Hep işimi kaybetmekten korktum. Suçluyum.
Nihayet korktuğum başıma geldi ve işimi kaybettim. Ne gariptir ki o güne kadar çalıştıklarımın içinde prim ödemelerimin gerçek gelirim üzerinden yapıldığı tek kurumdu işten çıkarıldığım yer. Suçluyum.
Geçinmem gerekiyordu “Bari emekli olayım” dedim, Faruk Çelik’in reformuna göre yaşım genç kaldı. EYT’li oldum. Suçluyum.
Yasanın emriyle 180’den 90’a düşürülen yıpranma payı farkını kapatıp emekli olmak için o dönemin şartlarında bin küsur lira ödedim. Suçluyum.
2018 yılının sonuna doğru emeklik dosyamı teslim ettiğim SGK’da bin 300 küsur lira emekli aylığı alacağımı öğrendim. O gün oraya sevinçle gitmiştim. Suçluyum.
O gün oraya giderken “Sosyal güvenlik reformu” ile 2000 yılı öncesinde 66 olan aylık bağlama oranının 2000-2008/10 döneminde 51’e, 2008/10 sonrasında 36.58’e düştüğünü unuttum. Suçluyum.
Bugün kök olan ama aslında onun da kökünde bir aylık alıyorum. Suçluyum.
Zam hesaplamaları bu kökün kökü üzerinden yapıldığı hâlde kökü dikkate alıp bütçe yaptığım için suçluyum.
Köke ulaşayım diye aylığımın yüzde 4’ü kadar ek ödeme veya bilinen adıyla vergi iadesi verildiği hâlde KDV’sinden özel tüketimine, boyumu aşan dolaylı vergiler ödememe yol açacak kadar harcama yaptığım için suçluyum.
Yine köke ulaşayım diye 5510 Ek 19 ödemesi adıyla Hazine desteği verildiği hâlde haddimi bilmeyip enflasyon karşısında eriyen aylığımla geçinemeyerek Hazine’yi meşgul ettiğim için suçluyum.
Kendime iyi bakmadığım aylarda sağlık hizmeti ve ilaç alarak aylığımda kesintiye yol açtığım ve hiçbir zaman kök kadar bile aylık alamadığım için suçluyum.
Hepsi benim suçum!
Yorumlar
Kalan Karakter: