Milli Eğitim Bakanlığı yarıyıl tatilinin başladığı 17 Ocak 2025 günü Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişikliğe giderek başarısız öğrencilerin sınıf tekrarının (sınıfta kalmasının) sorumluluğunu velilere bıraktı.
Söz konusu Yönetmelik’te yapılan tek değişiklik bu değil fakat en dikkat çekeni olduğu söylenebilir.
Hatırlanacağı gibi 2012’de sınıf tekrarı uygulamasına ilkokullarda tamamen son verilmiş, ortaöğretimde ise öğretmenler kurulu kararına bırakılmış ancak bu kurullarda da pek “Öğrenci sınıf tekrar etsin” kararı alınmamıştı.
Bir anlamda sistemden tamamıyla çıkarılmıştı.
Eğitim, bu ülkede üzerinde en çok değişiklik yapılan alanlardan biri olduğu için 2012’deki bu karara şaşırılmadığı gibi 2020’de eski Bakan Ziya Selçuk’un, sistemin geri getirileceğini açıklamasına da şaşırılmadı.
Selçuk, uygulamanın başarısız olduğunu kabul etmiş, çocukların dört işlem bilmeden mezun olduklarını, eğitimde seviyenin düştüğünü söylemişti.
Bu nedenle ortaokul ve liselerde 2020-2021 eğitim öğretim döneminde sınıf tekrarının yeniden getirileceğini açıklamıştı.
Öyle mi böyle mi derken 2021’de göreve yeni Bakan Yusuf Tekin’in talimatıyla 2023-2024 döneminde liselerde sınıf tekrarı belli şartlarla yeniden uygulamaya alındı.
50 ortalama ile sınıf geçme kademeli sona erdi, ortaokullarda da Türkçe dersinde baraj 70 oldu.
Okul öncesi ve ilköğretim için 17 Ocak’ta getirilen düzenleme ile ilkokulda da sınıf tekrarı yapılacak.
Yazımın başında da belirttiğim gibi yönetmelik bu konuda velileri sorumlu tutuyor.
Öğrencinin yeterlilik durumu hakkında her yıl mayıs ayında velilere bilgilendirme yapılacak. Veliler de okulun kapanmasına bir hafta kala dilekçe ile okul müdürlüğüne başvurup “Çocuğumu sınıfta bırakın,” diyecek.
Kaç veli bunu yapar?
Niye yapsın?
“A, evet, çocuğum bu hâliyle bir üst sınıfta başarılı olamaz, bir sene daha okusun da aklı başına gelsin!” diyecek kaç veli var?
Bir tarafa çocuğunun allameicihan olduğuna inanan veliler var ki geçmişte okul basıp “Çocuğumu neden sınıfta bıraktın?” diyenleri bile konu oldu haber bültenlerine.
Onlar kesin itiraz edecektir.
Diğer tarafta ise farklı ve ağır bir tablo var.
Mevcut ekonomik koşullarda çocuğunu okula göndermekte zorlanan; okul, servis, kırtasiye giderlerini karşılayamayan; içi kan ağlayarak beslenme çantasını boş göndermek zorunda kalan; “Bir an önce mezun olsunlar da yükümüz hafiflesin,” demeye mecbur bırakılan veli, bu maliyete fazladan bir yıl katlanmayı ister mi?
Zaten çocuklar eğitimde fırsat eşitsizliğinin eksi ile ifade edilen tarafında.
Çocuktur, farkında olmaz, dememek gerek. İliklerine kadar hissediyorlar eşitsizliği.
O yaşlardaki farkındalık düzeyinin ne kadar yüksek olduğunun asıl farkında olmayanlar, yetişkinler.
Sınıfta kalmasına öğretmenler kurulu yerine ailesinin karar vermesinin çocukta nasıl bir travmaya yol açacağının, ailesi ile arasındaki güven bağına ne kadar zarar vereceğinin farkında olmayan karar vericiler.
Sınıfta kalmanın o yaştaki çocuklar için her zaman işe yaradığını söylemek mümkün değil.
Çünkü genellikle çocuk kendisini daha dışlanmış ve yalnız hissediyor, birazcık başarılı olma olasılığı varsa o da ortadan kalkıyor.
Öğretmenler bile böyle bir kararı almada zorlanıyorken bu süreci anne babanın onayıyla yaşamak çocuğun yalnızlaşma sürecini dış dünyadan evin içine taşıyacak, adalet duygusunu zedeleyecek, ruhunda onarılmaz yaralar açacaktır.
O yüzden bu hassas kararı öğretmenler kuruluna bırakmak en azından aile barışı için gereklidir.
Varsın çocuk “Öğretmen bana taktı” diye düşünsün.
İleride “Annem babam sınıfta kalmamamı istemese bugün kim bilir ne başarılı bir hayatım olacaktı!” demesinden iyidir.
Çünkü okuldaki durumunu herkesten iyi bilen ve hayatının en önemli otorite figürü olan öğretmenine eninde sonunda hak verir ama ailesini suçlamaktan vazgeçmesi zor olabilir.
Yorumlar
Kalan Karakter: