Yenişehir’de şap hastalığı tespit edilince besihanelerin tamamı karantinaya alındı.
Bura’nın sosyoekonomik gelişmişlik açısından 17 ilçesi arasında 13. sırada bulunan Yenişehir aslında tarımıyla önde. Özellikle sivribiber ve taze fasulyede hatırı sayılır bir yere sahip.
Hayvancılıkta biraz daha geri planda kalıyor.
BEBKA’nın 2021 verilerine göre Türkiye’nin hayvancılığının büyükbaşta yüzde 0,22’sini, küçükbaşta ise yüzde 0,13’ünü karşılıyor.
Mesele Türkiye piyasasına ne kadar kırmızı et arz ettiği değil aslında.
Mesele, yine BEBKA’nın 2021 verileriyle yaklaşık 123 bin 600 küçükbaş ve büyükbaş hayvan varlığının ciddi bir hastalığa maruz kalması.
Bugün Dünya Çiftçiler Günü.
Şimdi devlet ricalinden kocaman süslü konuşmalar, “Çiftçinin yanındayız, şu kadar yılda bu kadar destek verdik, vermeye devam edeceğiz” türünden asayişin berkemal olduğunu vurgulayan cümleler duyacağız.
Sanki tarım ve hayvancılık sektörlerinin ruhuna çoktan dua okunmamış gibi.
Daha geçen ay don yüzünden tarımsal üretim ağır darbe aldı.
Türkiye’de tarım ve hayvancılığın elbette sayısız sorunu var ama asıl sorun planlamanın olmayışında.
Sanayileşmede 4.0 geride bırakılırken tarım ve hayvancılığın göz göre göre ihmal edilmesi kendine yeten bir ülkeden ithalatçı ülke konumuna gelinmesine neden oldu.
Tarımsal üreticinin belini büken yüksek girdi maliyetleri sorunu çözülmedikçe verim alınmasını eklemek hayalcilik olur.
Zaten çoğu küçük aile işletmesi. Örgütlü bir üretim yapısı yok. Destekleme ödemeleri bölgesel verimlilik yerine gıda sanayinin talepleri ile şekilleniyor.
Hatırlayacaksınız, yıllar önce Karacabey soğanlarının sökülüp yerine nasıl genetiği değişmiş mısır ekildiğini.
Niye?
Sağlığa son derece zararlı mısır şurubu üretilecek diye.
Yumurta fabrikaları kurulacak, yem yapılacak diye. (Kuş gribi ile milyonlarca serbest yetişen tavuk boşuna telef olmadı o tarihlerde.)
Şimdi şap hastalığı görülünce Yenişehir’de, tıpkı bir ay önce zirai don yaşandığında olduğu gibi tarım sigortaları konuşulacak.
Devletin bir kurumu olan TARSİM üreticiye kredi desteği sağlıyor.
Örneğin büyükbaş hayvan hayat sigortasında poliçede tutarının tarifeye göre yüzde 50 ve 60’ını devlet karşılıyor. Kalan tutarın yüzde 25’ini üretici peşin ödüyor, kalanını da 5 taksitte.
İyi ama bunu bile ödeyecek gücü yok ki besicinin, üreticinin.
Tabii, sigorta prim ödemelerini boşa yapılan bir harcama gibi görme alışkanlığı da var maalesef. Bunu da kabul etmek gerek.
Fakat en temel sorun çiftçinin, besicinin ekonomik gücünün yetersizliği.
Tıpkı ülkenin geri kalanı gibi.
Tarımsal üretim bu ülkenin kurtuluşudur.
Dünya emtia piyasalarında altın, gümüş, petrol kadar tarımsal ürünler ve özel olarak buğday, şeker, pamuk, kakao ve mısır da önemli paya sahip. Bunu gözden kaçırmamak gerek.
Önümüzdeki yıllar, kuraklık, doğal afetler nedeniyle tarımsal üretimi zor bir yola sokarken acil olarak kalıcı çözümler için atılacak samimi adımlara ihtiyaç var.
Tarım ve hayvancılık gözden çıkarılamayacak kadar önemli ilk sektördür.
Ulu önder Atatürk boşuna dememiş, “Köylü milletin efendisidir,” diye.
Yorumlar
Kalan Karakter: