TÜİK’in temmuz ayı enflasyon verilerini açıklamasının ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, yılın 3. Enflasyon Raporu’na ilişkin bilgilendirmede bulundu.
Karahan’ın temkinli bir iyimserlik içeren açıklamaları, önemli detaylar barındırıyordu.
Bu önemli başlıklardan biri “kontrol ufku”nun bugünden itibaren 12-24 aya uzaması; diğer deyişle “konuya hâkimiz” mesajıydı.
Açıklama, genel olarak piyasada bir güven algısı yaratmaya yönelik olsa da iç siyasetteki gerilimlerin nereye varacağı belli değilken bu güvenin hemen sağlamlaşmasını beklemek olası görünmüyor.
Diğer taraftan hem İsrail ve ABD’nin güneyimizdeki planları henüz nihayete ermemişken hem de dünya ticaretinde güç gösterileri dalgalı seyir izlerken “her şey yolunda” demek için hâlâ çok erken.
Kontrol ufkunun 12-24 aya uzaması ile aynı zamanda iyileşmenin süresi de netleşmeye başlamış oldu.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “2025 yılı 2024’ten daha iyi olacak. 2026 da 2025’ten çok daha iyi olacak” cümlesini hatırlattı bu takvim. Şimşek, daha önce yaptığı açıklamada 2026’yı tam toparlanma yılı ilan etmiş ve herkesin 2026’da rahat nefes alacağını söylemişti.
Kontrol ufku dikkate alındığında Bakan Şimşek’in sözünü ettiği iyileşme en erken 2027 ama daha çok 2028 yılında hissedilecek görünüyor. Demek ki daha gidecek çok yol, halk açısından daha çekilecek çok çile var.
Karahan’ın kontrol ufku kadar önemli diğer açıklaması ise bundan sonra enflasyon hedeflemesine ilişkin raporların yılda bir kez açıklanacak olması. Tabii “olağanüstü gelişme” olmazsa! (Tek başına bu bile kontrol ufkunun hâlâ her an bulanıklaşmaya elverişli olduğunu gösteriyor.)
Rapor açıklama takvimindeki değişiklik ister istemez akla başka sorular getiriyor.
Bu ülkenin temel sorunu şeffaflık! Özellikle de kamuda!
En bilindik örnek TÜİK’tir. Enflasyon hesaplamalarına konu sepetin içeriğini açıklamadığı için davalık bile oldu.
Kamu kurumlarının halkı bilgilendirmekten kaçınması genel bir güvensizliği hâkim kıldığı için, TCMB Başkanı Karahan’ın bu açıklaması da şüpheyle karşılanacak yaklaşımlar listesine çoktan girdi bile.
Çünkü Başkan’ın sözünü ettiği fiyat artışlarındaki yavaşlamayı halk hâlâ hissedemiyor. Pazara çıktığında hâlâ cebi yanıyorken “yine bizden bir şeyler saklanacak” diye düşünmesini doğal karşılamak gerekiyor.
Elbette piyasa yapıcılar ve yatırımcılar açısından Karahan’ın sözleri, güvene yönelik olumlu etki yaratacaktır fakat geniş halk kitlesi için şimdilik bunu söylemek zor.
Çünkü Merkez Bankası Başkanı’nın da kabul ettiği gibi eğitim, haberleşme ve kira artışlarının temmuzda da sürmesi önemli bir etken. Ayrıca gıda fiyatlarında da hissedilir gerileme hâlâ görülemedi.
Herkes genel fiyat düzeyinin gerilediği ve piyasada dengenin sağlandığı bir ülkede yaşamak istiyor.
Ama enflasyon artışına yol açmasın diye ücret ve maaşla geçinenlerin gelirinin baskı altında tutulması ve halkın satınalma gücünün düşüklüğü ekonomi bürokrasisinin öngörüleri ile halkın beklentilerini birbirinden uzaklaştırıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: