İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılın karakteristiği dijitalleşme, yeni bir medya düzeni yaratırken iş yapış biçimleri değişti.
Gazeteciliğin temel ilkeleri açısından ise hiçbir şey değişmedi.
Değişmedi çünkü Anayasa Madde 22 (Haberleşme hürriyeti) ve Madde 26 (Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti) gereği halkın haber alma hakkı ve özgürlüğünü temin için 5187sayılı Basın Kanunu Madde 3 (Basın özgürlüğü) kapsamında bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma görevi baki.
Sosyal medya ve interaktif iletişimin gelişmesiyle yurttaş gazeteciliği bir değer olarak ortaya çıkarken gazeteciliğin kıymetinden kaybedilen bir şey de yok.
Çünkü yurttaş gazeteciliğinde çoğu zaman haber ile haberin öznesi iç içe geçmiştir.
Basının özgür olmadığı ülkelerde yurttaş gazeteciliği halkın haber alma hakkına katkı sağlayabileceği gibi manipülatif olma riski de taşır.
“Candaş, yandaş, kandaş, ondaş bundaş” gibi sınıflamalar bir tarafa evrensel anlamda gazeteci ise haberin öznesi veya tarafı değil ona dışarıdan bakan gözdür.
Bu üçüncü göz olma görevini yerine getirirken muhabirinden tepe yöneticisine; ünvanlar ne olursa olsun sorumluluk tektir: Yalnızca ve yalnızca gerçeği aktarmak.
Muhabirlikten gelen bir gazeteci olarak açık ve net olarak söyleyebilirim ki bir haberin meslek etiğine bağlı kalarak tarafsız ve tüm gerçekliğiyle ortaya konulması ve yayımlanması sürecinde bu mesleğin tüm cefasını çeken muhabirlerdir.
Günlerce uykusuz, izinsiz çalışır ne olursa olsun gelişmeleri halka ulaştırırlar.
Salgın olur hastanelerden çıkmazlar.
Deprem olur enkaza dalarlar.
Sel olur suların içinde kalırlar.
Yangın olur dumana boğulurlar.
Eylem takip edip hiç ilgileri olmadığı hâlde biber gazı, plastik mermi yerler.
Savaş çıkar cephede bombardıman altında görev yaparlar.
Bir açıklama alabilmek için karda, soğukta veya güneşin altında kızgın sıcakta saatlerce beklerler.
Çokça emek ve dayanıklılık ister muhabirlik.
Kamera, mikrofon, fotoğraf makinasıyla koşmak da zordur, bu teçhizatı canı pahasına korumak da.
Çünkü gazeteye ya da medyaya döndüğünde kendisinden beklenen mazeret değil haberdir. Dışarıda başına ne gelirse gelsin öncelik haberdedir, kameranın ve fotoğraf makinasının içindeki görüntüdedir.
Muhabirin haber seçme lüksü de yoktur. Haber müdürleri, istihbarat şefleri görev yazar, muhabir gider.
Muhabir yorumcu değildir. Bu nedenle haberinde kendi dünya görüşünü yansıtacak yoruma da yer vermez; yalnızca gördüğü, duyduğu ne ise belgeleri ile onu aktarır.
Aksi hâlde tarafsızlığını ve buna bağlı olarak da güvenilirliğini yitireceğini bilir.
Dün yaşanan gelişmelere; bir kamusal görevi yerine getiren mesleğin en cefakâr katmanını oluşturan muhabirlere yönelik adli operasyona bu açıdan bakınca “Yazık,” demekten başka bir şey gelmiyor elden.
Yorumlar
Kalan Karakter: