Asgari ücret tespit görüşmeleri 10 Aralık’ta başlayacak.
Günlerdir rakamlar, yüzdeler konuşuluyor, tahminler yapılıyor.
Masanın taraflarından yapılan açıklamalara bakılınca samimiyetsizlik hemen göze çarpıyor.
İşçi sendikaları konfederasyonlarından hükümet edenlerce muhatap alınan en büyük konfederasyonun başkanı her yıl olduğu gibi tahmin olarak ifade edilen rakamların kabul edilebilir düzeyde olmadığını açıkladı.
Konfederasyon başkanı bunu neredeyse alışkanlık hâline getirdi her yıl söyler sonra da gidip anlaşmaya imza atar.
İşveren kesimi derseniz şimdiden gerçek niyetini göstermeye başladı.
Daha bir hafta öncesine kadar yüzde 30’un üzerinde bir zammın zorunlu olduğunu düşünen işveren geri adım atmaya başladı.
“Açıklanacak rakam kimseyi memnun etmeyecek,” diyenler, yüzde 25’ten fazlasının ekonomik dengeleri sarsacağını savunanlar.
Şaşmamak gerek.
Çünkü bugüne kadar hoşlarına gitmeyen hiçbir icraata mecburiyetleri gereği ses çıkaramamaları bir kenara, işgücü piyasasının geleceğine dair beklentileri değişti.
Suriye’deki iç savaş beklentileri değiştirdi.
Ne ilgisi var, diye düşünebilirsiniz ama var.
İşverene sağlanan istihdam teşviklerinin yanı sıra KİGEP diye bir program var.
Kayıtlı İstihdama Geçiş Programı.
Programın finansmanını Almanya sağlıyor.
Devlet, Suriyeli mültecilerin istihdamının kayıt altına alınması için bu fonlarla işvereni destekliyor.
Bu destek öncesinde de kayıt dışı ve yabancı işçi çalıştırmak işverenin işine geliyordu.
Şimdi sorsanız kimse bunu kabul etmez ama pratikte örneklerine sıkça rastlanıyor.
Sadece kimse yüksek sesle dile getirmiyor, fısıltıyla anlatılıyor anlatılacaksa da.
“Aman ha, benden duymuş olma” lobisi anlayacağınız.
Emekli maaşıyla hayatta kalmak gibi sihirli bir gücümüzün olmadığı yıllarda eşimle birlikte gezilerimiz olurdu.
İşte o gezilerde, en akla gelmeyecek şehirlerde ve kasabalarda Suriyelilerin yaşadığına, çalıştığına şahitlik edip “Buraları nereden biliyorlar ki geliyorlar?” diye şaşırırdık.
İşin sırrını sonra çözdük.
Bu KİGEP’in kapsadığı 15 ilin dışında bir yerde, bir kasabadaydık.
Kasabadaki birkaç fabrikadan birinin sahibi olan Türkiye çapında üretim yapan bir sanayiciden dinledim.
Fabrikası Birleşmiş Milletler gibi. Çok sayıda Afrika ve Asya ülkesinden işçiler çalışıyor.
“Nasıl oluyor,” diye sorduğumda, özellikle pandemi öncesinde, 2017, 2018 yıllarında ve özellikle Suriyeli işçileri istihdam etmelerinin istendiğini hatta kendilerine, “Gerekirse sigortasız çalıştırın ama yeter ki istihdam edin, boş gezmesinler, bir işleri olsun,” denildiğini anlattı.
İşte bu örnekteki gibi pek çok işletme ucuz işgücü bulmakta zorluk çekmiyor hatta kendilerine ucuz işgücü ikram ediliyor.
Hâl böyle olunca ücret beğenmeyen yurttaş istihdam piyasasında talep de görmüyor kıymet de.
Şimdi Suriye’de yeniden başlayan iç savaşın yeni bir göç dalgasına neden olabileceği konuşulmaya başlandı.
Bu ne demek?
Yeni işgücü.
Hazır, “beğenmeyen gitsin, yeri dolar” anlayışı hâkimken işveren de işgücü talebiyle ilgili beklentisine bu yeni gelişmeyi ekledi belli ki.
Tabii bir de hoşa gitmeyen açıklama yapıldığında bugün söylediğini yarın değiştirme alışkanlığı iyice yer etti toplumda.
Yoksa birkaç gün arayla neden fikir değiştirsin ki işveren?
Yorumlar
Kalan Karakter: