İnsanları, kimlikleri ve inançları üzerinden ayrıştırmak; aynı görüşten insanların bir araya gelerek kendi içlerinde, kendinden olmayan azınlıklara yönelik algı oluşturmasıyla sağlanır.
Buna temel oluşturan, katkı sağlayan bakış açıları iyi niyetli kabul edilemez, edilmemeli de.
Yıllardır toplumumuzda süregelen inanç ve etnik köken üzerinden ayrıştırmanın çıkış noktasının, aynı mahalledeki komşunun ya da eş dostun olduğunu sanmıyorum.
Çünkü farklı inançtan da olsa yıllarca birlik içinde yaşayan insanlarda, muhatabını yakinen tanıdığından onu daha çok insanlığı ile kabullenen veya kabullenmeyen bir anlayış hakimdir. Aslında olması gereken de budur.
Fakat sırf azınlıklar hedef alınarak, haklarında ortaya atılan bin bir türlü iddia ve aslı olmayan dedikodular kulağa su kaçırma mahiyetindedir. Ve güç sahibi daha geniş kitlelerce yapılır bu yıkıcı girişimler.
Bilinçsiz ve eğitim düzeyi düşük toplumlarda her zaman işe yaramıştır. Hele ki insanların hassas noktası -din- üzerinden yürütülen bu politikaların başarısız olduğu da görülmemiştir.
***
Gelelim asıl meseleye;
İdeal öğretmen nasıl olmalıdır?
Her şeyden önce (her işte olması gerektiği gibi) mesleğine bağlı, ön yargılarından arınmış, çocukları seven, alanında uzman bir çalışan olmalıdır.
Öğrencilerin bireysel farklılıklarını bilen (hangi konuda olursa olsun), bildiği halde bunu öğrencilerine yansıtmadan herkese eşit ölçüde davranabilmelidir.
21’inci yüzyılda hala aşamadığımız şeylerden biri, kişinin kendi ahlaksız düşüncelerini ve önyargılarını başkalarına dayatması…
Hele ki bir öğretmenin bunu yapması, o topluma yapılabilecek en büyük kötülüklerden sayılabilir.
Osmangazi ilçesindeki bir lisenin kadın olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni, 10’uncu sınıfta ders esnasında Alevilere yönelik aşağılayıcı ifadeler kullanmış.
İddiaya göre söyledikleri; “Ben Alevilerin gittikleri yolun yanlış olduğunu düşünüyorum. Çoğu Alevi ailede çocuğun kimden olduğu belli değildir. Alevilerin Hz. Ali'yi Hz. Peygamberimizin yerine koyduklarını, çoğu Alevinin ahlaki açıdan bozuklukları bulunduğunu, bir erkek ile kız öğrencinin ders dışında konuşmasının da zina olduğu…” şeklinde.
Bunun üzerine bir öğrenci velisi durumu Bursa Barosu Başkanlığına bildiriyor.
Bursa’daki Alevi örgütleri Vali ile görüşerek öğretmenin görevden alınmasını istiyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğü de öğretmen hakkında soruşturma başlatıyor.
***
Peki ne olacak bu öğretmene? O okuldan alınsa da başka okula tayin edilmeyecek mi? Gittiği yere de kendi düşüncelerini götürmeyecek mi? Bu insan ‘eğitimci’ olarak çalışmaya devam mı edecek?
“Bir eğitimci ne yapmamalıdır?” sorusunun en somut örneğidir aslında bu.
Dünyanın neresinde olursa olsun bir utanç kaynağıdır!
Şimdi, sınıftaki o öğrencilerin kafasında birtakım düşünceler oluşabilir ve bunu başka öğrencilere aktarabilirler. Böylelikle bu zehirli tohum yayıldıkça yayılabilir. Yıllarca yapıldığı gibi…
Siyasilerin dahi seçim sürecinde manevra yaparak -geçmişin aksine- konuya ılımlı yaklaşıp tutum değiştirdiklerini de biliyoruz.
Ama insanların kafalarında yerleşmiş düşünceleri kazımak/değiştirmek gerçekten zor. Çoğu zaman da sonuç vermeyen bir eylem.
Biz bu satırlarda ne kadar bahsedersek bahsedelim, bazı şeyler hiç değişmiyor!..
Yorumlar 1
Kalan Karakter: