Statüler; kişilerin toplumdaki konumlarını ifade etmek için kullanılır.
Bu genelde insanların üstlendikleri sorumluluklara binaen eklenir isimlere.
Mesleki açıdan edinilen statüler sonradan kazanılır.
Ve aynı anda birden fazla statüye sahip olabilir insanlar.
Her statü, ekstra bazı sorumluluk ve hakları getirebilir beraberinde.
Lakin…
Bazı statülerin belirleyici ayağı ‘zenginlik’ ve ‘güç’ olarak ön plana çıkmıştır.
Her ne kadar toplumdaki hiyerarşik düzen sebebiyle statüler kaçınılmaz hale gelmişse de bunu ayrıştırıcı bir silah olarak kullanmak normalleştirildi günümüzde.
Bu statüler, insanlar arasında ayrıştırmalara mahal vermesi amacıyla kullanılıyor…
Diğer bir yol ise ‘ötekileştirerek’ yalnızlaştırma politikası.
Kendinden farklı olanı benimsemeyen ve elinde gücü tutan mercilerin ve çoğunlukların, azınlıklar üzerindeki baskıyı onları ayrıştırmak için kullanmaları, topluma yapılan en büyük kötülüklerdendir.
Üstelik, siyasi emeller uğruna yapılan yıkıcı güçler, gün gelir kontrol altına alınabilecek eşiği geçerse kaosa sebep olabilir
Bunları neden anlatıyorum?
***
Çokça tartışılan, tüm tepkilere ve eylemlere rağmen 19 Kasım’da yapılan ‘unvan sınavını’ biliyorsunuz…
Kamuoyunun itirazları, tüm sendikaların toplanarak yaptığı eylemleri vs. hiçbiri etkili olmadı. Her şeye rağmen sınav gerçekleşti.
Yaşını başını almış; meslekte yıllarını geçirmiş öğretmenler uzmanlık/başöğretmenlik unvanı için sınava girdi.
Yeterlilikleri, sözde bir sınavla ölçülecek; buna istinaden ‘sus payı’ niteliğinde bir miktarla maaşlarına iyileştirme alacaktı öğretmenler.
Sektördeki mağduriyetleri önlemek yerine böyle bir çözüme gidildi. Ama bunun çözüm değil de sorun silsilesinin başlangıcı olduğunu defalarca ifade ettik ve yazdık…
Twitter’da ‘Emek aynı maaş farklı’ etiketiyle yapılan paylaşımlara denk gelmiş olabilirsiniz.
Çalışma süresi 10 yılın altında olan da, sınava giren de, girmeyen de, uzman/baş öğretmen olan da, olmayan da, KPSS ile atanan da atanmayan da…
Her gün aynı sınıflarda, aynı öğrencilere, aynı dersi anlatan öğretmenlerin maaşları arasında fark büyüdü!
Mesela kıdem ve dereceye göre öğretmenlerin aldıkları maaş oranları değişir normalde. En yüksek orandan hesaplanan maaşlara örnek şu şekilde paylaşılmış;
Mesleğe yeni başlayan ve görev süresi 10 yılın altında kalan öğretmenler ev kirasını ve faturasını nasıl ödeyecek?
ÖMK ile tüm öğretmenlere zam yapmak yerine;
70 bin başöğretmene yüzde 75;
600 bin uzman öğretmene yüzde 50;
300 bin öğretmene yüzde 30 zam yapılmış oldu.
Böylelikle; aynı işi yapmalarına rağmen ‘unvan’ sayesinde öğretmenlerin aldıkları maaşlar arasındaki uçurum büyüyor.
Bu durum da meslek mensuplarının kendi içlerindeki kutuplaşmaları kaçınılmaz kılıyor.
Emek, değersizleşiyor.
***
Öğrencilerin hayatlarının her kademesinde, çoğu zaman işlevsiz olduğunu düşündüğüm ve bazen engel teşkil edebilen ‘sınav’ sisteminin revize edilmesini temenni ederken;
Aynı girdaba şimdi de ‘öğretmenler’ sürüklendi.
Halbuki, unvan için yapılan kariyer sınavının bilimle ve etikle uzaktan yakından ilgisi olmadığı söyleniyor.
İnsanca yaşam hakkını, dünyaya gelmiş nefes alan her insan hak ediyor. Özellikle günümüzde bu hakkı sorgulayıp duruyoruz.
Emeğinin karşılığını alıp almama kısmını irdelemek şöyle dursun, ‘insanca yaşayabiliyor muyuz’ evresine düşmüş durumdayız.
Sonra ne oluyor; insanlarda çalışma hevesi kalmıyor, sabırları tükeniyor.
“Hak verilmez, alınır” derler ya hani…
Bu sözün bazı konularda hükmü olduğunu düşünebiliriz. Fakat hakkını aramaya çalışanın parmakla gösterildiği bir toplumda neyden söz edebiliriz ki!..
Yorumlar
Kalan Karakter: