Bize göz açıp kapar gibi gelen 2022-2023 eğitim ve öğretim yılının birinci dönemi sona erdi bile…
Ama öğrencilere; hele ki öğretmenlere daha uzun ve zorlu geldiği kesin.
Henüz çocukken, öğrenci olarak en büyük yükün bizim üzerimizde olduğunu düşünürdüm. Şimdi ise o günleri mumla arayan birçok yetişkinden sadece biriyim.
İşin tüm zorluğunu sırtlanan ve her türlü mağduriyete maruz kalanın ‘öğretmen’ olduğunu anlamak için bu işi yapmaya gerek yok artık.
Elbette ki kahrı en iyi çeken bilir lakin geldiğimiz noktada yaşanılan sıkıntılara şahit olmamak mümkün değil.
***
Bursa’da bin 946 okulda 660 bin öğrenci karnelerini alarak, 41 bin 638 öğretmen ve idareci de ara tatile girerken; Eğitim Bir Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar,eğitimde büyüyen kronik sorunlara ilişkin açıklamasında;
“Bazı taleplerimizin karşılık bulduğu, ancak çalışma şartları başta olmak üzere, eğitimde kronik sorunlar sürüyor ve bu sorunlara getirilebilecek maliyetsiz çözümler ıskalanıyor” dedi.
Acar, ayrıca kamu görevlilerinin uzun yıllardır devam eden bazı taleplerinin karşılık bulduğunu; yeni dönemde çözülmesi gereken sorunların da olduğunu ifade etti.
Çözülen sorunları;
“Ek gösterge artışının sağlanması, öğretmenlerin 3600 ek göstergeye kavuşması, kariyer basamaklarının yeniden hayata geçirilerek 422 bin 368 öğretmenin uzman öğretmen, 66 bin 422 öğretmenin başöğretmen olması, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesini sağlayacak kanun teklifinin Meclis’e sevk edilmesi, aday öğretmenliğin yeniden tasarlanması, kariyer basamak unvanlarına getirilen ilave tazminat oranlarındaki artış” olarak açıklıyor Acar.
Gerçekten çözüme kavuşan noktalar bir yana; burada atlanılan iki nokta var. Birincisi; kariyer basamakları ile uzman ve başöğretmen ünvanı almanın olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmesi...
Bunun doğuracağı sıkıntıları olabildiğince dile getirmeye çalıştık. Tüm öğretmen maaşlarına düzenleme yapmak yerine sınavla unvan vererek maaş artışı sağlandı. Bunu, temizlenmesi gerektiği halde üstünü örterek geçiştirilen ve zamanla iltihap kaplayacak olan bir yaraya benzetiyorum.
Aynı emeğe farklı kazançlar sağlamak; etiketlerle kişiler arası ayrıştırma yapmak, öğrenci ve veli nezdinde unvansız öğretmenleri ikinci plana atıyor olmak… Bu durumun çözülen sorunlar başlığı anltında zikredilmesini anlamak mümkün değil.
İkincisi; sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesini sağlayacak kanun teklifinde ‘aile birliğinin’ yok sayılması. Ve 4 yıl ibaresinin geçmesi…
Bunu ‘Sözleşmelilerin yeni girdabı; ya eş ya iş mi?’ başlıklı yazımda dile getirmiştim. Kadronun müjdeden sayılabilmesi için aile birliğinin sağlanması gerekiyordu. Asıl beklenti buydu!
***
Halen çözüm bekleyen birçok sorun var eğitimde.
“Gerekli irade ortaya konulursa kısa vadede çözülebilecek birçok sorun da varlığını sürdürmektedir. ÖMK öğretmenlik mesleğini düzenleyen müstakil bir kanun beklentisini karşılama yönünde olumlu bir adım olmuş, ancak beklentileri tam olarak karşılayamamıştır ” diyen Acar’a katılıyorum ama;
Ne zaman devreye giremeyeceğini bilmediğimiz o iradenin artık insafa gelmesini bekliyoruz biz de.
Ve o sorunları az çok hepimiz biliyoruz.
Geleceğin mimarı öğretmenler;
Ya eğitim fakültesinden mezun olduğu halde atanmayı bekliyordur…
Ya atanmıştır; mesleğini icra ediyor fakat geçinebilmek zorunda olduğu için kategorilendiriliyordur…
Ya da sözleşmeli veya ücretlidir. Bir çok haktan mahrum bir şekilde zor koşullarda emek harcıyordur.
Aynı meslekte, aynı yerde, aynı işi, aynı sürede yaptığı halde çeşit çeşit maaş alan başka bir meslek grubu yoktur diye düşünüyorum…
***
İki maaş arasında 8 bin liraya varan farklar olduğunu söyleyen öğretmenlerin gerçekten bir meslek kanununa gereksinimi var. Veyahut meslek kanunu, öğretmenliği bütün boyutlarıyla ele alarak her açıdan revize edilmeli.
Mesela öğretmen atamalarında mülakat kaldırılabilir. Belli şartları kapsayanlara kadro imkanı sağlanabilir.
Birim ek ders ücret miktarları artırılmalıdır.
Öğretmenin güvenliği nasıl sağlanıyor? Kafasına esen veli gelip öğretmene saldırabiliyor. Dolayısıyla şiddete karşı koruyacak bir düzenleme yapılması şart.
Aynı zamanda öğrenci açısından bir değerlendirme yapalım. Kabul edelim ki; rehberlik alanı her zaman yok denecek kadar zayıftı. Lisede, üniversite tercih sıralaması için yanına uğradığım rehberlik öğretmenini özel olarak bir kere görmüşlüğüm vardı.
Şu zamanda, yaşam gailesinin ebeveynlerden taşıp çocuklara kadar sıçradığı;
Kaygının, stresin üst safhalara ulaştığı; şiddetin bazı araçlarla okullarda ‘akran zorbalığı’ olarak karşımıza çıktığı bu günlerde, ‘rehberlik’ alanı öncelikli olarak güçlendirilmeli.
Son olarak…
Her şeyden öte kendilerinden alınan saygı ve itibarın öğretmenlere geri teslim edilmesi gerekiyor.
Daha kapsayıcı bir ÖMK ile tüm mali ve sosyal hakların iyileştirilmesi, kadroya geçişlerde mağduriyet yaratacak koşulların ortadan kaldırılması; kronikleşmeye yüz tutmuş sorunları çatlatmaya yetecektir…
Yorumlar
Kalan Karakter: