Her sektörde olduğu gibi emlak sektörü de toplumun belirli bir kesiminin ilgisini çekmesine rağmen içinde sıkıntılar barındırıyor. Gerçi şu zamanda sıkıntısız pek az sektör var diyebiliriz.
Daha önce ‘müteahhitlerle’ ilgili kaleme aldığım yazımda karşılaştıkları ön yargıları dile getirmiştim. Aynı durum emlakçılar için de geçerli.
Yani emlakçı açısından bakıldığında şöyle bir algı var; “İki taraftan da şu kadar para alıyor. Sadece işte köprü oluyor. Ama hiçbir şey yapmıyor. Yoksa bu emlakçı bizi dolandırıyor mu acaba” gibi sorular insanların kafasında dolanıyor. Aynı müteahhitten olduğu gibi emlakçıdan da korkuluyor aslında bir bakıma.
Fakat biliyoruz ki çoğu sektörde bu algılar var. Sebebi de elbette işin namını kirletenlerle ilgili. Oysa herkesi aynı kefeye koyamayacağımızı biliyoruz.
Süreci kaynağından öğrenmek adına yaklaşık 23 yılı geride bırakan Bursa Emlak Müşavirleri Odasını ziyaret ettik.
Bursa Esnaf Sanatkârlar Birliğine bağlı 104 tane oda buluyor. Emlak Müşavirleri Odası da bu 104 odanın içinde en büyük 10 oda arasında. Aktif olarak 2 bin 500 üyesi olan, sahada gayrimenkul sektörüne yön veren girişimcilerin bünyesinde olduğu bir yapı.
Odayı ziyaretimizde BEMO Başkanı Erdal Çelebi sektöre dair sorularımızı yanıtladı.
En merak edilen sorulardan biri, daha doğrusu en yerleşmiş algılardan biri ‘emlakçılar çok para kazanır’ olmasıdır.
Ayrıca emlakçılık, belli bir alanda kariyer yapamamış veya kendi mesleğini icra etmeyenlerin tercih edebildiği bir meslek dalı diyebiliriz. Ve her şeyde olduğu gibi bu meslekte de hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir.
Alıcı ve satıcı arasında bağ kuran kişi olmak; o süreci yönetmek hatta sonuçta garantisi olmayacak bir iş için efor sarf etmek zordur. Sürecin sonunda iş bozulabilir; siz yaptığınız masraf ve emeğinizle bir başınıza kalırsınız. Garanti bir gelirin olmadığı, iş yapabildiğiniz sürece para kazanabildiğiniz bir iş.
Dolayısıyla emlakçılığın günümüz şartlarında tercih edilebilir olup olmadığını Çelebi’ye sorduğumda çok kazanan, kolay bir meslek gibi görünse de öyle olmadığını; sektöre girişin kolay fakat var olmanın zor olduğunu öğreniyorum.
“Şimdi EYT'den sonra sektöre ciddi bir yoğunlaşma olacağını öngörüyoruz. Yani emekli olan kitle için tercih edilen birkaç meslek dalından biri bizim mesleğimiz olduğundan bu tarafa eğilim olacak. Ama sabredemeyenlerin var olamadığı bir meslek. Doğrudan bu işi yapıyorsanız, hayatınızın bütün evrelerini buradaki kazancınızla sağlamak zorundasınız. İşte burada sabır, sadakat devreye giriyor. Dolandırıcılık da burada devreye giriyor.
Hep uyardık, uyarmaya devam ediyoruz. Ben sizin arkadaşınız da olsam, çok sevdiğiniz güvendiğiniz insan da olsam, ticaretinizi benden daha iyi yapan biriyle ticaret yapmanıza set olamam. Ben ailemin emlakçısı değilim, toplumun emlakçısıyım. Hizmet sektöründeki en büyük masraflı sektörlerden biridir. Bir iş karşılığında kazancınızdan da yüzde 40’ı KDV ve gelir vergisi olarak çıkmaktadır. Belki de ben kazandığım işlem için 5 depo benzin yaktım. 10 sefer yemek yedim. İlana çıktım. Branda yaptırdım. Billboardlara çıktım. Sosyal medyada ciddi paralar harcadım. Bunu kimse görmez” diyor Çelebi.
Kendisinin ilettiğine göre 10-15 yıl öncesine kadar ülke ekonomisine yüzde 10 katkı koyan bir sektördü emlakçılık. Tabii ki her alanda olduğu gibi burada da dönemsel duraksamalar veya artışlar yaşanıyor. Ama arsanın imar açılmasından ikamet edebileceğimiz yer konumuna gelene kadar bütün evresiyle lokomotif görevi gören bir alan…
***
Ve geliyoruz sosyal konut projesine. Epeydir konuşulan, bir yandan rağbet gören diğer yandan tartışma konusu olan projeye ilişkin; yola çıkışın ve niyetin doğru fakat altyapı olarak gerek üretici gerek de onunla ilgili birimlerin henüz hazır olmadığını söyleyen Çelebi konuyla ilgili düşüncelerini paylaştı…
“Herkeste bir heyecan oluştu. Bahsedilen oran karşılığında mülk edinmek isteyen ciddi bir kitle var. Üretici tarafın bununla alakalı bankalara vereceği taahhütler, teminatlar, bankaların bu doğrultudaki hacmi gibi birçok evresi var. Sosyal konutun şu anda fiyatları yükselmeye endeksli bir herhangi bir çıkışı yok. Çünkü o konutu alabilecek kitlemiz ne kadar? Üretici tarafındaki düşünce ne kadar? Onlara da bakmak lazım.
Ama bu projenin en azından bir kesim için inandırıcılığı önemliydi. Şimdi yeni dönemde ikinci ellerde de bir kampanya gelmesini bekliyoruz. Ama o kampanyanın bu oranlarla gelmesini beklemiyoruz. O kampanyada da mülk almak isteyen bireylerin en azından ulaşılabilir rakamlarla veyahut işte faiz sistemiyle ulaşabileceği bir rakam bekliyoruz. Sosyal konut projesi ülke için önemlidir. Ama bu projelerin kısıtlı değil, devamlılığı arzdır.”
‘Dar gelirli vatandaş için’ başlatılan projeye başvuru sayısı 5 milyonu bulmuştu. Şehrimizde de (13 ilçede) 8 bin 650 konut yapılacak.
Normalde baktığımızda dar gelirli için konut edinebilme şansı her geçen gün tükeniyor. Şu anda mülk alabileceklerin orta kesimin üstü olduğu bir dönemdeyiz. Ve şehrimizin yüzde 70’i asgari ücret ve bir tık üzeri geliri olan insanlardan oluşurken; bugün 2 milyon kredi çekerek 30 bin lira aylık taksitle ev alması nasıl mümkün olabilir ki?
Ev satın almak şöyle dursun gönlümüze göre kiralık ev tutmak seçeneklerimizin arasından sıyrıldı.
Zaten ev alamıyoruz bari hayalimizdeki kiralık evi bulalım devri de bitti. Bütçemize göre hareket etmekten başka şansımız yok.
Sektör açısından 2023 yılı kritik bir yıl olabilir. Ön görüler, seçim döneminde olmamızın yaratacağı talep azalışıyla birlikte olumsuz ekonomik koşulların belki de 2022’yi aratacağını söylüyor bizlere…
Yorumlar
Kalan Karakter: