Artık günümüz dünyasında enerji kaynaklarımız tükenmeye yüz tuttu. Küresel ısınmaya bağlı olarak iklim değişikliğinin sonuçlarını net biçimde görmeye başladık.
İklim değişikliği, enerji verimliliği ve enerji tasarrufuna yönelik konular gündeme her geldiğinde ‘bozduğumuz dünyayı tekrar daha verimli kullanılabilir hale nasıl getirebiliriz’ kısmını sorguluyoruz.
Dünyada enerji çok pahalılaşıyor ama bizde daha çok. Çünkü bizim enerji kaynaklarımız olmadığı için dışa bağımlılığımız baki. Bizim ihracatımızın artması bile daha çok enerji ihtiyacı doğuruyor. Bu da daha çok cari açık oluşturuyor.
Geçtiğimiz hafta Verimder Anadolu Buluşmaları kapsamında ‘binalardaki enerji verimliliğine’ dikkat çekilmişti.
Ülkemizde konut sektöründe ısıtma amaçlı enerji tüketimi, tüketilen toplam enerjinin ciddi bir oranını karşıladığı için bu alanda atılacak adımlar önemliydi.
Çünkü binalarda enerji verimliliği adına gerekli yatırımlar yapılırsa faturaların yüzde 30-40’a kadar indirebileceği söylenmişti.
Dünyaya baktığımızda bazı ülkelerin bambaşka bir yerde olduğunu görüyoruz. Örneğin; Hollanda’da yüzen evler var. Nehrin üstüne evler yapmışlar, ısı pompalarıyla ısıtıp soğutuyorlar. Oysa biz hala kaçak yapıyı yasallaştırıyoruz. Diğer yandan da “iklimimiz değişiyor, enerjiye ihtiyacımız artıyor, enerji verimliliği yüksek olan bina yapalım” derdine düşünüyoruz.
Binalardaki enerji verimliliği konusuna ilişkin İMSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Andıç ile görüştüm.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının isminin devamına bile İklim Değişikliğinin eklenmesinin aslında bize durumun ciddiyetini gösterdiğini söyleyen Andıç, şimdi yaşadığımız kışların eski kışlara benzemediğini, dolayısıyla sistemi adapte edebilmek için enerji verimliliğini konuştuğumuzu ifade ediyor.
Ama burada göz ardı edilen şey, ekstra maliyetler. Bu maliyeti karşılayacak alım gücünde insan yok. Bu sebeple sistemi komple yeniden ele almak lazım.
Devletin, dairelerde mantolama vs. için 50 bin liralık 0,99’dan kredi vermesini değerli bulduğunu ifade eden Andıç’ a göre resmin tamamına bakıldığında mantolamaya 50 bin verilmesi ufacık bir nokta.
Esasında tamamını dizayn etmek gerekiyor. Arsa maliyeti durmadan yükseliyor. İnşaat maliyeti yüzde 500-600 artmış durumda. Maliyetleri yönetmek güçleşiyor. Üzerine bir de enerji için maliyet ilavesi oluyor. Böylece daire fiyatları artıyor. 3-4 milyona daireyi kim alacak?
Baktığımızda, geçmişte merkezi ısınma sistemleri daha yaygındı. Her ne kadar biri ödemediğinde sıkıntı çıksa da o süreci yönetmek zor olsa da daha az maliyetli olduğunu biliyoruz.
Kombili sistemi tercih ederek, “yaktığım kadar öderim” diye düşünenler de var. Ama gerçek şu ki, 100 daireli bir yerde 100 kombi çalışıyorsa korkunç bir israf. Çevreye verdiğimiz kirlilik açısından büyük bir kötülük. Merkezi hale gelmesi bu açıdan önemli ve daha ekonomik.
***
Ülkemizde toplam enerji harcamasının 3’te biri konutlarda. Bu 3’te 1’in de yüzde 80’i de binaların ısıtılması ve soğutulması. Tam bu noktada ‘yalıtıma’ geliyoruz. Eğer yapılan binaların yalıtımı iyiyse, ısı kaybı yoksa ısıtma ve soğutmaya harcayacağınız enerji otomatik olarak azalıyor.
Andıç’ın dediğine göre; “Geçmişte yapılmış binalara bakın, yalıtım yok. Mantolama diye tabir ettiğimiz ısı yalıtımı olmayan bir binanın ödeyeceği doğalgaz faturasıyla mantolamalı bir binanın ödeyeceği fatura arasında çok ciddi farklar var. Her zaman sıcaktan soğuğa doğru gider hava. Eski binalardaki ısıtma, duvarı ısıtıyor ve dışarı gidiyor. Daha çok enerji harcamamız gerekiyor. O yüzden enerji verimliliği çok değerli. Binalarda doğru yalıtım yapılması önemli. Bu konuda da sıkıntılar var.”
Şu an işleyen bir sistem mevcut. Mesela 2011 yılından itibaren enerji kimlik belgesi alma zorunluluğu geldi. İlk yıllarda bu prosedür tamamlama olsa da şimdilerde daha sağlıklı bir işletim noktasına gelinmiş. Onu şöyle açıklıyor Andıç;
“5 bin ve üstü metrekarelik binalarda enerjinin yüzde 5’ini üretmeniz lazım. Böyle bir zorunluluk geldi. Yenilenebilir enerji olmalı binalarda. Dolayısıyla burada mantolamanın da detayı çıkacak ortaya. Çok daha doğru yapılacak. 5 cm. kullanıyorduk, bu artacak. Keşke zamanında buna kafa yormuş olsaydık. Mesela 5 santim değil de 8 cm. yapsaydık çok daha iyi olurdu.”
Mesela şimdi sitelerde çatılara güneş panelleri koymaktan bahsediyoruz. Bunun maliyetli olmasının yanında bir işletim sistemi olduğundan bahsederken konu ‘kentsel dönüşüme’ geliyor.
***
Kentsel dönüşümün birçok anlamda fırsat olduğunun altını çizen Andıç dönüşümde öncelikli konu başlığının deprem olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Biz İMSİAD olarak Ar-Ge komisyonu kurmuştuk. İlk olarak deprem teknolojilerini çalışalım dedim. 7 milyon binayı yıkıp yeniden yapacağız. Niye yapıyoruz, depreme karşı. O zaman deprem teknolojilerini bu binalara adapte edebilir miyiz? Bununla ilgili çok detaylı çalışmalar yaptık. Finale geldiğimizde bunları uygulamak zor. Maliyetleri ve yöneticilerin alışkanlıkları nedeniyle bu yaygınlaşamadı. 10 sene önce devletimiz bir kural koydu, 100 yatak ve üstü hastanelerde deprem izolatörleri kullanılıyor şu an. Dolayısıyla yaptığımız konutlarda da olması lazım.”
İkinci konu başlığı ise çevre dostu yeşil binalar ve enerjisini üreten binalar. Çünkü gelecek buna ihtiyacı öngörüyor.
Tam bu sırada 1050 Konutlar örneğini veriyor Andıç. “Oranın plan çalışmasını yaparken ben arzu ederdim ki merkezi ısıtma sistemi de düşünülsün. Muhteşem olurdu. Düşünün, orada 5 bine yakın konut yapılacak.”
“Peki neden yapılmıyor?” soruma “Sadece düşünülmediği için diyebilirim” yanıtını alıyorum. Hem daha ekonomik hem de uzun vadede getirisi fazla olacak bu sistemin tercih edilmiyor olması ilginç…
Nihayetinde, kentsel dönüşümle binaları yıktık, daha sağlam binalar yaptık. Ama sorunları tam olarak çözemedik. Ne enerjisine kafayı yorabildik ne gri sularına. Aksine sorunu büyüttük. 100 daireyi 200 daire yaptık. Yaşam konforunu bozuk, alt yapıyı zorladık…
Fakat kentsel dönüşüm hala bir fırsat. Bu enerji verimliliğini oluşturacak, adapte edecek binaların yapılması için teşvik ve kolay ulaşılabilirlik gerekli…
Yorumlar
Kalan Karakter: