“KPSS’ye girmeden, bedavadan atama isteyenler” gözüyle bakılan ücretli öğretmenlerin kadro beklentisine en büyük tepki, kendi meslektaşlarından geliyor…
Geçtiğimiz gün ‘Ücretli öğretmenlerin kadro bekleyişi sürüyor’ başlıklı bir yazı kaleme almış ve ücretli öğretmenlerin karşılaştıkları zorlukları dile getirerek onların sesi olmaya çalışmıştım.
Fakat tepkilerin boyutuna baktığımızda neden bu düşmanlık diye sormadan edemiyor insan.
“Öğretmen değilsin ama öğretmenlik yapıyorsun” şeklinde yorumlar da yapılıyor.
Defalarca dile getirmeme rağmen bir kez daha açıklama gereksinimi duyuyorum;
Öncelikle herkesin fikrinin aynı olması zaten beklenemez; savundukları şeyler de öyle. Bu benim fikrimdir ve özgürce bunu savunma hakkına sahibimdir.
Evet, bu düşüncelere tamamıyla katılıyorum. Esasında öğretmen olmayanların ‘ücretli öğretmenlik’ adı altında bu işi sürdürmelerine ben de sıcak bakmıyorum.
Önüne gelenin, sırf kendi alanında iş bulamadığı için ücretli öğretmenliğe başvurmasını şahsen doğru bulmuyorum. Günümüzde ne yazık ki birçok sebepten ötürü kendi işini yapamayan yüzlerce, binlerce insan var.
***
Hani belli meslekler vardır. O mesleğe eğiliminiz olur. Sonradan başka alana yönelip kendinizi geliştirerek kariyerinizi devam ettirebilirsiniz. Sanıyorum ki dünyanın çoğu yerinde de bu olağan bir şeydir. Lakin, nasıl ki okulunu okumadan doktor, mühendis olamazsınız; öğretmenlik de bu meslek gruplarından biridir.
Hangi yaş grubu olursa olsun yüzlerce öğrenciye bilgi aktarımını doğru bir şekilde yapmak; eğitici yönün yanında onlara hitap edebilme, onlara nasıl yaklaşacağının bilincinde olma durumu farklıdır. Gözlemlemek, yönlendirebilmek ve olması gerektiği gibi müdahale edebilmek becerisi de bu mesleğin gerekliliklerindendir.
Dolayısıyla, kadrolaşma noktasında bazı şartların karşılanması doğru bir yaklaşım olabilir vurgusu yapmıştım. Fakültesini okumuş, formasyonunu almış ve belli bir süre çalışma şartı gibi gerekli durumlar aranabilir ki sesleri olmaya çalıştığım insanlar da bu kategoride olanlar.
Elbette ki bir işletme, iktisat ya da başka bir alandan mezun birinin öğretmenlik yapması mantıken doğru değildir.
“Çocuklarımızı kimlere emanet ediyoruz? Öğretmencilik mi oynuyorlar? Bu insanlar çocuklarımıza ne öğretiyor” şeklinde yaklaşan velilere ve kadrolu öğretmenlere ben de şu soruyu sormak istiyorum;
O halde bu sistem neden var? Devlet neden kendi eliyle bunu onaylıyor? Belki de kadro talep edenlere tepki göstermek yerine konuya bu açıdan bakmakta ve bu soruyu sormakta fayda vardır…
Ben söyleyeyim;
Çünkü ucuz iş gücüne ihtiyaç var!
Her şeyi bir kenara koyalım. Önce vicdan sahibi bir insan olarak, ücretli öğretmenlerin maruz kaldığı sıkıntılara, çalıştıkları koşullara, kazandıkları paraya bakalım. Bir insanın bu durumda olması sizi rahatsız etmiyor mu?
Sınava girmediklerini nereden biliyorsunuz? Zaten okulunu okumuş, yıllarını vermiş, kendini bu mesleğe adamış insanlar neden bu şartlarda zorluk çekmeyi göze alıyorlar hiç düşündünüz mü?
Sınavdan iyi puan alsa da mülakatı geçememiş olabilir (bu da ayrı bir mevzu). “Dur ben sınavla falan hiç uğraşmayayım, nasıl olsa kadro gelir bir gün” diyerek yıllarca asgari ücretin altında bunca mobbinge maruz kalarak, aşağılanarak neden eziyet çeksin ki. Gider, üç harfli marketlerde çalışır ve daha çok para kazanır…
***
Her geçen gün üniversite sayısı artıyor. Üniversiteye girişte sınav barajı kaldırıldı. Artık herkesin birer üniversiteli olmasını ‘başarı’ sayıyoruz. Ama durumun hiç de öyle olmadığını pekâlâ biliyoruz.
Sistemde koca bir yarık oluştu? Nasıl mı?
Üniversite mezunu sayıları katlanarak artıyor. Ama buna paralel olarak istihdam sağlanamıyor. Sürecin devam ediyor olması, işsiz ordusunun daha da büyüyeceği anlamına geliyor.
Sınavıdır, mülakatıdır derken atanamayan öğretmenler ücretli öğretmenliğe başvurdu.
Yaşam mücadelesi sürüyor sonuçta...
O işsizler ordusundan öğretmen olmayanlar da ücretli öğretmenliğe başvurdu haliyle. Belki de son alternatif olarak sıralamada değerlendirildiler.
Nasıl bir öğretmen açığı varsa onlar dahi kendilerine bir biçimde yer buldu sistemde. Devlet kendi eliyle bu sistemi oturttu.
O kadar öğretmen açığına rağmen devletin kamu hizmetlerini harcama kalemi olarak görmesi ve sözleşmeliye yönelmesi onca yükü taşımak istememesinden ötürü…
Sonuçta bu durum, öyle veya böyle bir şekilde çözüme ulaşması gereken bir mesele haline geldi. Yeniden revize edilebilir veya belli şartlar belirlenerek kadro verilebilir (gerçekten öğretmen olmayanlar hariç)
Yorumlar 8
Kalan Karakter: