Geçtiğimiz gün Millet İttifakı’nın belirlediği ‘Ortak Mutabakat Metni’ açıklandı.
Muhalefet liderlerinin törenle imzaladığı seçim beyannamesi niteliğindeki sağlıktan eğitime, ekonomiden yargıya kadar birçok maddenin yer aldığı metin 240 sayfalık ana başlık, 75 alt başlık, 2 bin 300'den fazla hedefi içeriyor.
Ortak Politikalar Mutabakat Metnindeki ana başlıkları sıralayacak olursak;
Hukuk, adalet yargı, kamu yönetimi, yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve denetim, ekonomi, finans ve istihdam, bilim, ar-ge, yenilikçilik, girişimcilik ve dijital dönüşüm, sektörel politikalar, eğitim ve öğretim, sosyal politikalar, dış politika, savunma, güvenlik ve göç…
Ben, eğitimle alakalı başlıklara değinmek istiyorum. Özellikle daha önce de kaleme aldığım için öğretmenlerle ilgili bazı dikkatimi çeken maddeleri paylaşacağım…
Öncelikli olarak “öğretmenlerimizin kurumsal ve toplumsal niteliği ile saygınlığını artırmayı temel önceliğimiz yapacağız” maddesi geliyor.
Devamında;
“-Öğretmenlik Meslek Yasasını değiştirecek, öğretmenlerin özlük haklarını iyileştirecek, öğretmenleri öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen şeklinde gruplayan uygulamaya son vereceğiz.
-Üniversite seçme sınavlarının, “Öğretmenlik Mesleği” ile ilgili tercihlerinde taban puanı sınırlaması getirecek, taban puanı arz ve talebe göre dinamik bir biçimde belirleyecek ve nitelik açısından kontrolü sağlayacağız.
-Ataması yapılmayan öğretmen havuzunu eriteceğiz.
-Öğretmen atamalarında mülakatı kaldıracağız.
-Eğitim fakültelerinin sayı ve öğrenci kotalarının uzun vadeli kalkınma planları çerçevesinde belirlenecek öğretmen ihtiyacıyla uyumlu olmasını sağlayacağız.
-Eğitim fakültelerindeki öğrencilerin kuramsal bilginin yanı sıra uygulamaya dönük eğitim almalarını, kısa-yüzeysel staj şeklinde değil okullarda eğitim içinde uygulamalı yetişmelerini ve yetkin bir öğretmen adayı olarak mezun olmalarını sağlayacağız.
-Dezavantajlı bölgelerde staj yapılmasını özendirecek, öğretmelerin bu bölgelerde daha uzun süreli kalmalarını teşvik edecek mali destekler sağlayacağız” maddeleri yer alıyor.
***
Bu maddelere baktığımızda; günümüzde itibarları ve özlük hakları zedelenmiş ve unvan sınavıyla beraber ayrıştırıcı bir yaklaşıma tabi tutulmuş öğretmenlerin saygınlığını yeniden kazanması açısından umut vadedici görünüyor.
Tabii eğitimde sürdürülebilir ve sağlam bir sistem oturtmak için temele inmek gerekiyor. Bu bağlamda üniversite tercihlerinde ‘taban puan belirlenmesi’ kısmı önemli.
En önemlisi de sayıları her geçen gün artan özel üniversiteler ve artan kontenjan sayıları sebebiyle çok fazla mezun vermemiz; bunu yaparken istihdam sağlanamaması yüzünden işsizliğin önünün açılması durumu.
Dolayısıyla hem üniversiteye giriş ile kontenjanların sınırlandırılması hem de diğer maddede belirtilen uygulamaya dönük eğitimle nitelikli öğretmenler yetiştirilmesi bu sistemde atılması elzem adımlar.
Bir diğer sıkıntı da ciddi bir öğretmen açığı olmasına rağmen KPSS’ye girdiği halde ataması yapılmayan öğretmenlerin belirsizlik içinde bekleyişleri.
Bu açıkla kendini geri kusmaya başlayan bir ‘ücretli öğretmenlik’ sistemi yaratıldı. Gerekli görevlendirmeler yapılmayıp tamamen politik bir biçimde atama yöntemi uygulandı.
Dışında kalan binlerce öğretmen, hiçbir özlük hakkı olmadan ‘ücretli’ çalışmaya mahkûm edildi.
Maddelerdeki, mülakatların kaldırılacağı ve atama beklentilerinin son bulacağı yönündeki sözler, ücretli öğretmenler için de bir ümit aslında. Çünkü sınavdan yüksek puan almalarına karşın mülakatı geçemediği için atanamayan, eğitim fakültesi mezunu ve formasyon sahibi binlerce öğretmen var.
Bu sebeple meslektaşları, veliler ve hatta öğrenciler tarafından ‘gerçek öğretmen’ gözüyle bakılmıyor kendilerine.
Her ne kadar ‘öğretmen’ olsalar da başkaları nezdinde hak ettikleri sıfata ulaşabilmeleri için kadroya ihtiyaçları var. Beklentileri sürüyor…
Biliyorsunuz Türk-İş ocak ayı açlık sınırını 8 bin 864 TL olarak hesapladı. Asgari ücret yine bu sınırın altında kaldı.
Peki şimdi ücretli öğretmenler ne yapsın? Küçümsemek için söylenmediğini biliyorum ama “Okullardaki hizmet görevlilerin sahip olduğu haklara dahi sahip değiliz” diyorlar. Haklılar da!
Okulları, öğrencileri öğretmensiz bırakmayan; her ne sebeple olursa olsun açılan boşlukları dolduran ücretli öğretmenlerin emeklerinin karşılığı şu anki asgari ücretin yarısı olmamalı.
İş hayatında kimsenin garantisi yoktur. Fakat her çalışanın hakları bakidir. Ücretli öğretmenlerin bırakın yarını, bir sonraki derse girme garantileri yok. Kapı gösterildiğinde kimse çoluğu çocuğu var mı, aç mı tok mu, ne kadar borcu var diye sormaz; gözünün yaşına dahi bakmaz.
Ayrıca sendika üyelik hakları da olmadığı için kamuoyu oluşturup seslerini duyurmaya ihtiyacı olan öğretmenlerin ilettikleri metni yukarıda paylaşıyorum.
Sosyal medyada bazı milletvekillerin “torba yasaya özlük haklarına kavuşmaları, statü değişikliğiyle alakalı çalışmaların eklendiği ve şubat ayı içerisinde çalışmaların tamamlanacağı” şeklinde açıklamalarına denk geliyoruz.
Umalım ki dallanıp budaklanan bu konu bir çözüme kavuşsun…
Yorumlar
Kalan Karakter: