6 bin üyesi bulunan DEVA Partisinin organize bir şekilde ilerlediğini, Bursa özelinde saha çalışmalarından ve yürüttükleri politikalardan görebiliyoruz. Durum değerlendirmesi yaptığımızda en başarılı teşkilatlanan illerin başında geliyor Bursa.
İl Başkanı Serkan Özgöz de her fırsatta ‘erişim ve sürdürülebilirliği’ hedeflediklerini dile getirir.
Seçime az bir zaman kala daha yapacak çok şeyin olduğunu fakat sınava girecek çocuğun sınavı kazanacağı bugünden bellidir örneği ile bugün yaptıklarının önemine vurgu yapmıştı gazetemizi ziyaretlerinde.
Amaçları, diğer partilerle kıyaslanmak değil kendi başarılarını yükseltmek olduğunu vurgulayan Özgöz, “Bursa’daki anket sonuçlarından memnunuz. Somut sonuç almaya yakınız. Amacımız iktidar partisi olmak. Erişim ve sürdürebilirlik önemli. İktidarın yaptıkları süreci uzatmak; çözüm üretmek değil” diyerek gerçekten bu ülkede bir şeyleri değiştirmek istediklerini hissettiriyordu.
Şimdi gelelim asıl meseleye…
***
İl Başkanlığının özel davetiyle, Kalkınma Seferberliği Planının açılandığı lansmana katıldık. Mekân seçimi oldukça anlamlıydı. Ülkemizin bir endüstri mirası olan ve Osmanlı Döneminden kalma Kibrithane Fabrikasında yerimizi aldık. Tarihi bir mekânda bir araya gelmemizi, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ayaklarımızın sağlam bir zemine basmamız gerektiği; tarihten güç alan, tarihi iyi bilen bir anlayışla ileriye doğru yürümek gerektiği ile bağdaştırdı.
Toplamda 22 eylem planı hazırlayan DEVA Partisi 16’ncı eylem planını Babacan ile Sanayi, Girişimcilik ve Dijital Dönüşüm Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın açıkladı.
İlk olarak sözü alan Babacan, aslında eylem planındaki hedefin Türkiye’yi üst gelirli ülke konumuna getirmek olduğunu özetledi. Yani hedef, gençlerin şimdilerde en çok gitmek istedikleri ülkelerin seviyesine gelmek…
İlk 90 günde her eylem planında eş zamanlı atılacak adımların belli olduğunu, 76 maddelik eylem planında her şeyin hesabı ve kitabının yapıldığını da ifade etti.
Mevcut ekonomik sorunlara, anlam verilemeyen sebeplerine değinildi. Kötü yönetimi; yoksulu daha yoksul zengini daha zengin yapmak şeklinde tanımladı Babacan. İktidarın kötü yönetim şeklinin sebebini de halktan kopmalarına ve varlıkların esiri olmalarına bağladı.
Bu bağlamda planda geçen her bir madde ince düşünülmüş, detaylandırılmış ve ciddi bir ön hazırlık gerektirmiş. Özellikle el üstünde tutulacak dört alan şunlar olacak; otomotiv, kimya, tekstil ve medikal.
Oldukça kapsamlı planın maddelerini burada tek tek anlatmak mümkün değil. Burak Dalgın da biz katılımcılara başlıkları özet niteliğinde açarak anlattı. Ben de kısaca başlıklara değinecek olursam;
Yeni nesil üretim tesisleri, yeni bir finansman modeli, sanayide 1 milyon istihdam atılımı, 500 milyar dolar ihracat, 100 bin süper kobi, ekonomik büyümeye kazandırılacak kalite, lokomotif teşvikler sağlamak, devlete girişimcilik yaptırmamak, esnafın işini büyütmek…
***
Merak ettiğim konulardan biri de sanayicilerin kalifiye eleman bulamama sıkıntısına nasıl bir çözüm getirileceğiydi. Eylem planının maddelerinden biri bu konuyu da kapsadığından merakım giderilmiş oldu.
Öncelikle ara eleman tabirinden ziyade ‘aranan eleman’ kullanmayı tercih ediyorlar. Sanayide 1 milyon istihdam yaratacaklarını da bu maddeye ekliyorlar. Peki nasıl?
Özel sektörün, ilgili sivil toplum kuruluşlarının yönlendirmesinde yeterli eğitici ve fiziksel kaynağa sahip iş garantili meslek ve çıraklık okulları kurarak,
Cobot (insan+robot işbirliği) atılımı ile bugünün değil yarının yetkinliklerine uygun müfredatlar oluşturarak,
Üniversite-staj işbirliği ve staj yükümlülüğü ile,
Her OSB’de şehrin içindeki sanayi bölgelerine kreş, okul sonrası eğitmenli aktivite yerleri ve yaşlı bakım merkezleri kurarak,
Daha basit ve daha esnek iş kanunu ile,
Kritik sektörlerde nitelikli işgücü envanteri gibi maddelerle konuyu destekliyorlar.
Ayrıca daha önce de dile getirdiğim ve önemsediğim bir konu vardı;
Seçimlerde belirleyici rol oynayacak dediğimi Z kuşağı kitlesi azımsanmayacak bir oranda. Dolayısıyla siyasilerin gençleri yakalaması gerekiyor. Özellikle mevcut yaşam koşullarından kaygı duymakla beraber geleceğe umutsuz bakan gençler siyasete tepkili. Bu sebeple sandığa gitme konusunda da istekli olmayabilirler.
Sunum sonunda Babacan’a gençlerin ülkeden gitmemesi ve onları sandığa çekmek için ne yapıyorsunuz ya da yapacaksınız şeklinde bir soru yönelttim.
Genel Başkan şöyle yanıtladı:
“Gençlerin sandığa gitmeleri son derece önemli. Umutsuzluk bazen siyasetten tamamen soğuma, uzaklaşma ve seçim günü sandığa gitmemeye neden olabilir. Bu doğru değil. Herkesin ülkenin yarınlarına sahip çıkması gerekir. Daha iyi bir Türkiye’de yaşamak istiyorlarsa bu kendi ellerinde. Bu seçimde doğru tercihler yaptıklarında ülkenin yönetimi değişecek ve bambaşka bir ülkede yaşamaya başlayacaklar. Her ne kadar gitmek isteyen çok ise de gitme imkânı olan fazla kişi olmuyor. Yine Türkiye’de yaşamaya ve iş aramaya devam ediyorlar. Gençlerimize çağrımız; yaşadıkları ve yaşayacakları ülkenin yarınlarına sahip çıkmaları. Bu da siyaset yoluyla, seçimlerde tercihlerini ortaya koyma yoluyla olacak. Biz de bunu artan bir dozla seçime doğru herkesi sandığa davet ederek ama özellikle de gençleri davet ederek görevimizi yapmaya çalışacağız.”
***
Son olarak Burak Dalgın sunumun kapanışını şu fotoğraf ile yaptı. Bu kare 1938 yılında Bursa’da Merinos Fabrikasının açılışına ait.
Ve fotoğrafın altında geçen Atatürk’ün sözü bugünümüze ışık tutar nitelikteydi;
“Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdur.”
Yorumlar
Kalan Karakter: