Kentimizde mücadele edilecek konuların başında ‘hava kirliliği’ geliyor.
Ve hava kalitesi ölçümlerine bakıldığında kent olarak ülke ve Avrupa standartlarının üzerinde çıkıyoruz. Çünkü Bursa’nın havası Türkiye’nin beşinci kötü havasına sahip.
Sebepleri malumunuz; Kalitesiz yakıt kullanımı, trafik, egzoz gazları, sanayi tesisleri, kimyasallar, kömür yakımı, yangınlar vs…
Bursa özelinde ele alırsak; trafiğin yanında, sanayi tesislerinin kuruluşunda yer seçimi, çevrenin korunması açısından filtreleme gibi gerekli tedbirlerin doğru uygulanmaması, uygun teknolojilerin kullanılmaması gibi durumlar hava kirliliğine sebep oluyor.
***
Daha önce de 'Bursa'da soluduğumuz hava bizi hasta mı ediyor?' başlıklı yazımda yer verdiğim ama daha detaylı ele alınması gereken bu konu, geçtiğimiz günlerde tekstil fabrikasında yaşanan yangınla tekrar gündeme gelmiş oldu.
Yaşanan bu olay bizlere maalesef ki bir kez daha riskleri azaltamadığımızı ve yönetemediğimizi hatırlatmış oldu. Evet, herhangi bir can kaybı yaşanmadı fakat söz konusu yangın olduğunda, zararları sonraki süreçlere de yayılan bir olay olduğunun bilincinde olmamız gerekiyor.
TMMOB’un konuyla alakalı yaptığı basın açıklamasında, Meteoroloji Mühendisleri Odası Bursa İl Temsilcisi Feryal Biçkici de tespitlerini dile getirdi.
Yangını kısa vadede düşünmemek gerektiğini; çıkan her yangın belki birkaç saat, belki birkaç gün sürse de sonuçta söndürülüyor diye düşünmemek gerektiğini ifade etmişti.
Kimyasallar ile çalışan fabrika yangınları sonrası atmosferde bulut gibi biriken zararlı gazlar, uzun vadede bize bir biçimde geri dönüyor. Doğamız tahrip oluyor. Havaya, suya, toprağa ve dolayısıyla insan sağlığına zarar veriyor.
Ve yapılan hava kalitesi ölçümlerine bakıldığında, insan sağlığını tehdit edici boyutta tehlikeli olduğunun tespit edildiğini söyledi Biçkici. Üstelik, rüzgârın etkisine göre yakın veya uzak çevreler de nasibini alıyor bu tehlikeden.
***
Diğer yandan sanayi olmazsa olmaz deniliyor.
Kendi ununu elde etmek için ilk tohumu toprakla buluşturan Kestel Belediyesi’nin etkinliğine gittiğimizde, ekim işlemi sonrası konu kaçınılmaz olarak sanayiye geldi.
Belediye Başkanı Önder Tanır, Kestel’de sanayinin yeteri miktarda yer aldığına hatta limitleri aştığına dikkat çekti. Sanayinin, her bölgede belli limitler çerçevesinde, o bölgedeki yaşam alanlarını tehdit etmeyeceği ölçüde kabul edilebileceğini ifade etti. Fakat Kestel artık nefes almakta zorlanıyor.
Her şeyden önce temiz havaya ihtiyacımız olduğunu söyleyen Tanır, konuyu her fırsatta bakanlara ilettiğini hatta Ankara’da da ‘temiz hava isteyen başkan’ olarak tanındığını da ifade etmişti.
Şöyle ki;
Türkiye’de tekstil bacalarıyla alakalı yönetmelikte egzoz salınımının alt-üst limitleri işli değilmiş. Bu bağlamda da Tanır, filtreleme sistemiyle alakalı şaşırdığı bir bilgiyi bizlerle paylaştı;
Örneğin Avrupa’da aynı bizdeki gibi yönetmeliklerinde egzoz salınımlarının alt-üst limitleri olmamasına rağmen hiçbir problem yokmuş. Peki, bizde neden bu kadar sıkıntı yaşanıyor?
Başkan Tanır durumu şöyle açıklıyor. İki tip filtrasyon yapılan teknik var. Biri elektrostatik sistem diğeri sulu sistem. Her ikisi birden Avrupa’da aynı sistemde kullanılıyor. Aynı makineyi ülkeye sokan sanayicimiz bu ikisini ayıklıyor; egzozdaki filtreyi kaldırıp işleme sokuyor.
Halbuki özellikle tekstildeki boyahane makinelerinin her ikisini birden ayrıştırmadan sisteme oturtması gerekiyor imiş.
***
Ayrıca başkan Bursa’nın kötü havasına etki eden bir diğer faktörün İzmit bölgesi olduğunu da ifade etti. Ters rüzgarlarla İzmit’ten gelen kirli hava bizi de etkiliyormuş.
Bu konuda, birçok alanda herkese görev düşüyor…
İlgili mercilerin bu konuda bir an önce adımlar atması gerekiyor…
Yorumlar
Kalan Karakter: