Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Habertürk TV’deki bir programda EYT’lilerin mağduriyetlerine ilişkin soruya verdiği yanıtla milyonlarca emekliyi tedirgin etti.
“Biz şu an mevcut aktüeryal dengeyi nasıl sağlayabiliriz, emeklilerimize aylıkları düzenli nasıl ödeyebiliriz, sağlık hizmetlerini sürdürülebilir hâle nasıl getirebiliriz, bunun telaşı ve çalışması içerisindeyiz,” dedi.
Bu kritik açıklamayı nasıl yorumlamak gerek?
Bu bir iç dökme mi aba altından sopa göstermek mi?
Başarısız ekonomi yönetiminin faturasını yaklaşık 16 milyon emekliye çıkarmak, ekonomi üzerinde bir yük olarak görmek ne akla ne vicdana ne hukuka sığıyor.
Kuşku yok ki tuhaf günler yaşanıyor.
Milli Eğitim Bakanlığının ödenek yokluğu nedeniyle sözleşmeli öğretmenlerin maaşını ödeyememesi gibi.
Cumhuriyet tarihinde bu ilk kez yaşanıyor.
Bugüne kadar öğretmen maaşlarının ödenemediği tek zaman dilimi Millî Mücadele dönemi; Kurtuluş Savaşı yılları…
O yıllarda öğretmen maaşları 1913’te kurulan İl Özel İdarelerinin yükümlülüğünde ve vilayet gelirlerinden ödeniyor.
Fakat Birinci Dünya Savaşı’ndan henüz çıkılmış, yabancı işgalleri başlamış, Anadolu yoksulluktan kırılıyor.
Vilayetlerin gelirleri yetersiz kalınca maaş ödemelerinde sorun yaşanıyor.
Balıkesir Üniversitesi Edremit Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Mehtap Yılmaz’ın Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi’nde (Ekim 2019) yayımlanan “Anadolu ve İstanbul’daki Öğretmenlerin 1918-1924 Yılları Arasındaki Maaş Sorunlarına Kronolojik Bir Bakış” başlıklı makalesinde konu ayrıntılarıyla ele alınıyor.
Dr. Yılmaz, “Mebusan Meclisi’nde ele alınmasına rağmen sorun çözülemeyince 8 ay maaş alamayan İstanbul’daki ilkokul öğretmenlerinin 1 Mart 1920’de greve gittiğini” belirtiyor.
“Türkiye’de bilinen ilk öğretmen grevi” olan bu iş bırakma eylemi 20 bin öğrenciyi etkiliyor, okullar kapanıyor.
İki hafta süren grev, maaşların ödenmesi üzerine 14 Mart 1920’de; İstanbul’un işgalinden iki gün önce sona eriyor.
Makalede, savaş şartları nedeniyle Anadolu’daki çoğu vilayette de ilköğretim ve ortaöğretim öğretmenlerinin birkaç yıl daha maaşlarını almakta güçlük yaşadığı, zaman zaman okulların kapanma noktasına geldiği anlatılıyor.
Tabii maaşların genel bütçeden ödenmesi 1930’ları bulsa da Cumhuriyet kurulduktan sonra yasal düzenlemeyle öğretmen maaşlarında iyileştirmeye gidilirken 1926’da kabul edilen 522 sayılı Kanun ile de bu konuda Maarif Vekâleti yetkilendiriliyor.
Düşünün, savaşta her şeyini kaybetmiş bir ulus küllerinden yeniden doğarken önceliğini eğitime ve öğretmen maaşlarına veriyor.
“Bu bizi zorlar,” demiyor.
Yük gibi görmüyor.
Zaten 522 sayılı Kanun’un içeriği de bunu doğruluyor.
Kanun’un 12. maddesi “Maarif hizmetinde asıl olan muallimliktir” diyor.
Her kademedeki öğretmene ödenecek maaş miktarı, yapılacak artış oranı, tahsisat tutarı ayrıntılı belirtilen Kanun’da ilkokul öğretmenleri ve yardımcılarına 5 lira ile 10 lira arasında ev kirası ödenmesi de 11. madde ile hükme bağlanıyor.
19. madde ile ilköğretim öğretmen okulu ile köy öğretmen okullarından mezun olanlara bir defaya mahsus olmaz üzere 80’er lira elbise ve teçhizat bedeli ödenmesi yasal güvenceye alınıyor.
23. maddede ise eğitim öğretim hizmetine dâhil olan öğretmenlerin maaşlarından 20 yaşına kadar emeklilik aidatı kesilemeyeceği belirtiliyor.
Geçmişe bu kısa yolculuktan sonra yine bugüne dönelim.
Bakan Işıkhan açıklamasında aktüeryal dengeyi sağlayabilmek için istihdam artışına ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Elbette istihdama ihtiyaç var. Gençler işsizlikten kırılırken buna kimsenin itirazı olamaz.
Türkiye nüfusunun yaşlanmaya başladığını yıllardır konuşuyoruz.
TÜİK’in 2013 yılındaki nüfus projeksiyonlarında bile yaşlı nüfustaki artış uyarısı yapılmıştı.
Aradan bunca yıl geçtiği hâlde bu beklentiye uygun politikalar zamanında geliştirilemedi.
Kayıtdışı çalışmanın önüne geçilemedi.
Denetimsizlik yüzünden “yoğun bakımda bebek ölümleri” olayı başta olmak üzere SGK’nın günümüze kadar kaç kez zarara uğratıldığını artık saymak mümkün değil.
Oysa bu kayıplar hepimizin güvencesiydi; hastanın ilacı, emeklinin aylığı.
Yıllarca üzerine düşeni yerine getirmeyip aylık ödemelerini düzenli yapma endişesinden söz etmek milyonlarca insana “Ekonomiye yüksünüz” demekten başka bir şey değil.
Yorumlar
Kalan Karakter: