Anayasa’nın dayandığı temel ilkeleri ortaya koyan başlangıç kısmı ilk olarak 1961 Anayasası’nda yer aldı.
Başlangıç kısmı 8 kısımdan oluşan 1982 Anayasası’nda daha geniş bir metin hâlinde devam etti.
Her iki metninde de dönemleri itibariyle askeri müdahalenin geçerlilik nedenlerine yer verildi.
12 Eylül Askeri Müdahalesi’nin nedenleri ve meşruluğuna ilişkin cümleler Tansu Çiller’in Başbakanlığındaki koalisyon hükümeti olan 50. Hükümet’in görev yaptığı 1995’te değiştirildi.
İki metinde Anayasa’nın temel ilkeleri ortaktır: Sosyal adalet, onurlu ve huzurlu bir hayat, kazanımda ve yükte eşitlik, demokratik hukuk devleti.
Kuşkusuz anayasaları değerlendirirken, her birinin hazırlandığı dönemin dinamiklerine bakmak gerekir fakat bu yazının amacı böyle bir karşılaştırma veya değerlendirme değil.
O hâlde devam edelim.
Devletin temel amaç ve görevi, 1961 Anayasası’nın “İkinci Kısım - Temel Hak ve Ödevler” başlığı altındaki 10. maddesinde şöyle anlatılmıştır:
“….Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasi, iktisadi ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar.”
Aynı cümleler 1982 Anayasası’nın Genel Esaslar’ın yer aldığı Birinci Kısım’daki 5. maddede yer almaktadır. “….kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya….”
Görüldüğü üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasalarında gerek başlangıç metni gerek maddelerinde, birey ve toplumun huzur ve mutluluğunun ekonomik, sosyal ve siyasal iyileşmeden geçtiği tespiti yapılmış ve iyileştirme görevi devlet dediğimiz mekanizmaya verilmiştir.
Değişmez dört maddenin hemen ardından gelen bu madde açık ve ne bir şekilde diyor ki “Ülkeyi yönetmek üzere seçilenler, önce yurttaşının huzur ve mutluluğunu düşünecek. Yurttaşın karnı tok mu sırtı pek mi refah içinde mi güvende mi şiddete ve ölüm tehdidine maruz kalmadan yaşayabiliyor mu sorularına cevap verebilecek, muhasebe ve muhakemesini yapacak.”
Üstelik bu ödevle karşılaşılacağı daha başlangıç kısmından açıklanmıştır.
Fakat siyasi emellerle dört maddeyi değiştirmeye kalkışmak, toplumda huzursuzluk ve güvensizlik yaratan, yürek kanatan ne kadar konu varsa köpürtmek, eline şehit kanı bulaşanları Gazi Meclis’e getirmeye çalışmak Anayasa’nın yüklediği ödevi yerine getirmekten daha kolay geliyor olacak ki ne uygulayan var Anayasa’yı ne de sürekli çiğnemekten çekinen.
Ya da ilk dört maddeden sonrasını okuyan yok Ankara’da!
Yorumlar
Kalan Karakter: