Şubat ayındayız ve şehir merkezi kar görmedi. Erken baharı yaşıyoruz.
Memleket birbirinden büyük dertlerle boğuşurken bunu mu dert edeceğiz?
Elbette edeceğiz. Etmeliyiz. Hatta en büyük derdimiz bu olmalı.
Sürdürülebilir ekolojik denge için buna mecburuz.
Ortada bir sorun varsa suçlu da var.
Şehir merkezine bir kar tanesi bile düşmemesinde az ya da çok herkesin, hepimizin suçu var.
Pek çok etken sıralanabilir ki her biri bir yazı konusu.
Bir suçlu da balkonları cam korkuluklu ve dış cephesi tamamen camla kaplı yapılar.
Geceleri ışıl ışıl, gündüzleri altın sarısı parlayan; göz kamaştıran (!) gökdelenler, apartmanlar, plazalar…
Düşünün, adam ya da kadın, dış cephesi tamamen camdan dairesinde oturmuş, salon duvarını tamamen kaplayan, karbon salınımı yüksek televizyonunun dev mi dev ekranındaki şömine alevi eşliğinde kahvesini yudumlarken sohbet ettiği arkadaşına “Şöyle lapa lapa kar yağmadı ki tadını çıkaralım. Mevsimler de insanlar gibi acayipleşti. Küresel ısınmadan hep bunlar” diyerek iklim krizinden dem vuruyor.
“Nedeni ben olabilir miyim? Tercihlerim, taleplerim, tüketim hırsım olabilir mi?” diye kendine sormak aklına gelmiyor.
“Binayı inşa eden öyle yapmışsa içinde oturanın suçu ne?” diye sorulabilir.
Suç değil belki ama satın alarak veya kiralayarak talep yaratmak da sebep olmaktır.
Çünkü sırf güzel görünüyor ya da moda oldu diye camdan yapılara yönelenlerin tercihleri nedeniyle bu saydam; sırça binaların sayısı hızla artıyor.
Sayıyla birlikte tehlike de!
Ne yazık ki bu yapılar iklim değişikliğinde doğrudan rol oynuyor.
Isıtma ve soğutma ihtiyaçları diğerlerine göre daha yüksek olduğu için hem enerji israfına yol açıyor hem de çevresel ve parasal maliyet doğuruyor.
En önemlisi de güneş ışığını yansıtma yoluyla bulundukları bölgenin hava sıcaklığını iki üç derece artırarak tehlike yaratması.
“İki üç dereceden bir şey olmaz” demeyin.
Mutlaka başınıza gelmiştir; vücut ısınız 36 dereceyken sağlıklısınız ama üç derece artıp 39 olduğunda neler yaşadığınızı hatırlayın.
Bu iklim açısından da böyledir.
Bir derecelik ısınmayla buzullar eriyorken üç derece ile neler olacağını doğa bize anlatıyor işte.
Balkon korkulukları veya dış cephesinin tamamı camdan binaların yan yana sıralandığı sokaklar, caddeler, mahalleler…
Böyle bir şehre nasıl kar yağsın?
O camların yarattığı ısıyla daha gökdelenin çatısına ulaşmadan buharlaşıp yok oluyor kar taneleri.
Bu gidişle birkaç kuşak sonra kar nedir unutulacak.
Karar vericilerin yanlışlarını bir kenara bırakalım.
Bireysel olarak tüketim ve yatırım tercihlerimizi gözden geçirmenin zamanı geldi de geçiyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: